NATO ve Süper NATO’ya karşı uyanık olmak, bizi başka bir kampa itmeli mi?Sorunun karmaşıklığının farkındayım ancak bu soruya vereceğimiz cevap önümüzdeki dönemin yol haritası niteliğinde.26 Nisan’da Yeni Şafak’ta sevgili hocam Süleyman Seyfi Öğün, “Tercihe zorlanan Türkiye” başlıklı bir yazı kaleme aldı.Yazıda, “Türkiye’den Atlantik ile Avrasya arasında bir tercih yapması isteniyor” deniyor. Ve “Hasılı, mesele ne S 400 ne de F 35… Mesele Türkiye’nin topyekun geleceği…” denerek bitiyor.(Yazının tamamı)Sorumuza
ATO ve Süper NATO’ya karşı uyanık olmak, bizi başka bir kampa itmeli mi?
Sorunun karmaşıklığının farkındayım ancak bu soruya vereceğimiz cevap önümüzdeki dönemin yol haritası niteliğinde.
26 Nisan’da Yeni Şafak’ta sevgili hocam Süleyman Seyfi Öğün, “
” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yazıda, “
Türkiye’den Atlantik ile Avrasya arasında bir tercih yapması isteniyor
” deniyor. Ve “
Hasılı, mesele ne S 400 ne de F 35… Mesele Türkiye’nin topyekun geleceği…
” denerek bitiyor.
Sorumuza bir soru daha ekleyelim. Türkiye, Rusya ilişkilerinin her geçen gün güçlenmesi ve S 400 hava savunma sistemi anlaşmasının imzalanması, NATO’nun Türkiye’yi
nda görmesinden mi kaynaklanmaktadır?
DIŞ MÜDAHALEYE AÇIK FAKAT PİYADE OLARAK GÜÇLÜ
İŞTE NATO’NUN TÜRKİYE FORMÜLÜ
15 Temmuz’a kadar “
” sürecini yönetenler o gün “
” ve işgal girişiminde bulunmuştu.
Peki Türkiye’nin hem “
” üyesi olması, hem de dış müdahaleye karşı “
” tutulmasının anlamı ne olsa gerek?
Düşünün, “
” olarak
NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahipsiniz.
Buna mukabil ne hava savunma sistemi olarak ne de hava taarruz sistemi olarak yeterlisiniz. Hatta sınır güvenliği konusunda büyük zaaflar yaşıyorsunuz.
Dışarıdan gelecek tüm taarruzlara karşı açık hedef bir Türkiye. Bunu da NATO’ya borçlu!
Neden? Çünkü, NATO üyesi olan müttefiklerimizden istediğimiz silah ve mühimmatı, ekipmanları “abuk” gerekçelerle alamıyoruz.
Patriotların satışını engelleyen Amerikan Kongresi şimdi de F-35 uçaklarının teslimini engellemeye çalışıyor görüyorsunuz.
Buna bir de “S
400’leri alırsanız, ekonomik yaptırım uygularım
” tehdidini ekleyin.
O zaman baştaki sorulara geri dönelim.
NATO, Türkiye’yi “düşman” kampında görmüştür.
Çünkü, uzun vadeli Amerikan stratejisinde “
” hesabı vardır!
Çünkü, Türkiye’nin kontrol edilebilir olmaktan çıktığına karar verilmiştir.
Ve
NATO müdahalesine zemin hazırlanması için mesela 15 Temmuz darbe girişimi FETÖ’cüler tarafından yapılmıştır.
NATO’cu askeri bürokrasi 15 Temmuz’dan sonra geriletildi…
Fakat hatırlayın darbe girişiminden sonra
NATO’da görevli 200’e yakın askeri personel ya geri çağırıldı, ya ordudan atıldı. Geri çağırılanlar ise siyasi sığınma talep etti, dönmedi.
Tam o dönemde,
NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti FETÖ’cü askerler için şöyle konuşmuştu, “Bu subaylar, NATO’ya önemli hizmetler verdi… Burada yetenekli ve yetkin insanlarla birlikte çalışıyordum ve şu anda ekibimde yetenek, uzmanlık ve üretilen iş anlamında bir zayıflama görüyorum!”
Anladık mı, NATO üzerinden Türkiye’nin nasıl kontrol altında tutulduğunu?
BATI İLE DOĞU ARASINDA KALAN TÜRKİYE KENDİNİ BULABİLECEK Mİ?
Sonuçta,
Türkiye, güvenliği için ve NATO tehdidine karşın mecburen yeni bir yol buldu.
Ancak bu yol Avrasya ittifakı değildir. Türkiye tam da jeopolitik konumu gereği
yönü Avrupa’ya dönük ancak kökleri Asya’da olan bir devlettir.
Bu tutumu Osmanlı’dan bu yana değişmemiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında da bu böyleydi şimdi de.
Türkiye’nin NATO ile birlikte Atlantik eksenine “piyade” olarak dahil olmasının ağır sonuçları oldu. Süleyman Seyfi Öğün’ün hatırlattığı gibi örneğin hiç tanımadığı, bilmediği bir ülkede NATO için savaşmak zorunda kaldı.
NATO’nun 11 Eylül 2001 saldırılarından sonraki tehdit algısındaki değişiklikse tüm İslam coğrafyası gibi Türkiye’yi de hedefe koydu.
Bu yüzden,
yakın gelecekte NATO ile aramızın daha da açılacağını düşünüyorum.
NATO’dan kopmak Batı’dan kopmak anlamına gelir mi sorusunun cevabı ise Amerika ve NATO’nun bugünlerde Fransa ve Almanya’yı da tehdit ettiğini hatırlamakta yatıyor.
Türkiye’deki bütün askeri darbeler NATO menşeilidir.
Türkiye’nin içinden ve dışından yükselen tehditlerin merkezinde yine Atlantik Paktı vardır.
Bu gerçekler bizi yol ayrımına getirmiştir.
Ne ki bu yol ayrımı topyekun bir kopuşu gerektirir mi kestiremiyoruz.
Rusya ile geliştirilen ilişkilerin boyutları nereye varacak takip edip göreceğiz.
#NATO
#Süleyman Seyfi Öğün
#F-35
#S-400