Amerika ile İngiltere kafa kafaya verip, Avrupa Birliği’ni (AB) ve Rusya’yı ketenpereye getirdi.
AB’yi kendilerine bağımlı yapma yolunda Ukrayna’yı kurban seçti.
Rusya’yı ekonomik olarak çökertmek ve dünyadan izole etmek için Ukrayna’yı yem olarak verdi.
Amerika ve İngiltere (Anglosakson) aklı, kısa vadede bir taş ile iki kuş vurmuş oldu.
Ukrayna işgali ile Rusya ekonomik olarak büyük bir çöküşe geçti.
Rusya lideri Putin şeytanlaştırıldı…
AB, Anglosakson aklın kontrolüne girdi. Bir uluslararası ilişkiler hocası dostum,
“İngiltere, AB’den çıktı AB’yi yönetir hale geldi”
dedi.
ANGLOSAKSON AKIL AB’Yİ KENDİNE BAĞIMLI YAPTI
Uzun vadede ne olacak tam kestirilemiyor. Bize göre, Rusya askeri ve siyasi hedeflerine ulaşıncaya kadar işgali ve savaşı sürdürecek. Bu arada hem Rus halkı hem Ukrayna halkı büyük sıkıntılar, acılar çekecek.
Amerika ve İngiltere AB’yi askeri açıdan bağımlı hale getirdi. Ama dev bir endüstri ülkesi olan Almanya, sanayisini ayakta tutmak için Rusya’ya bağımlı olduğunu bildiği için çözüm arayışlarında.
İsveç’in NATO’ya,
“Avrupa barışını tehlikeye atmamak için şimdilik üyeliği düşünmüyoruz”
demesi de dikkate değer.
TÜRKİYE’NİN ALDIĞI POZİSYON HER GEÇEN GÜN DAHA DA DEĞERLENİYOR
Böyle bir siyasi ve askeri ortamda Türkiye, başından bu yana koyduğu ilkeler çerçevesinde pozisyonunu koruyor ve her geçen gün bu pozisyon daha da değerli hale geliyor.
Dün Antalya’da savaşan iki ülkenin Dışişleri Bakanlarını aynı masanın etrafında bir araya getiren bir Türkiye görüntüsü, dünyanın bütün ajansları tarafından canlı olarak servis edildi.
Ortada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sağında Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, solunda, Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba.
Türkiye hem işgale karşı, hem Rusya’ya ve Ruslara yapılan yaptırımlara.
Hem Rusya’dan vazgeçmiyor hem Ukrayna’dan
. Ve böyle bir tutum, her iki ülke tarafından saygıyla karşılanıyor.
Aslında aynı saygıyı NATO müttefikimiz Amerika’dan da bekliyorduk. Ama düne kadar o saygı hiç gösterilmemişti.
Krizin ya da savaşın ilk gününden bu yana, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olağanüstü diplomasi çabasına, NATO ortağımız Amerika sessiz kaldı… Ya da daha doğru ifadeyle, NATO paydaşlarıyla her fırsatta görüşen Amerikan Başkanı Biden, düne kadar Türkiye Cumhurbaşkanı ile iletişime geçmedi.
Ama Türkiye’nin lider diplomasisi, Rusya ve Ukrayna’ya karşı eşit mesafede durma kararı, en nihayetinde Amerika tarafında bile karşılık buldu.
Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı.
TÜRKİYE’NİN MERKEZ ÜLKE OLMASINI İÇSELLEŞTİREMEYEN MUHALEFET
Sözü burada,
Türkiye’nin merkez ülke olduğu gerçeğini müttefiklerimiz ve rakiplerimiz bile bildiği halde muhalefetimizin bilmediği ya da inkar ettiği gerçeğine getirmek istiyorum.
“Ak Parti’den oy çalmak üzere kurulan bir parti”
nin genel başkanı bunca diplomatik ve uluslararası başarının yaşandığı bugünlerde,
diye biten
seviyesiz bir sosyal medya paylaşımı yaptı.
Paylaşımın konusu ise
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un bizleri bile şaşırtan “coşkulu” Ankara ziyareti
ydi. Coşkulu diyorum, zira Herzog’un uçağındaki Türkçe mesajlar, ortak basın toplantısındaki Türkçe selamlama bizim bile tahmin etmediğimiz jestlerdi.
ERDOĞAN, LİDERLERİ TÜRKİYE’DE AĞIRLIYOR, TÜRKİYE İSTİKAMET VERİYOR
Herzog önceki gün geldi. Dün Rus ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Antalya’daydı. Antalya Diplomasi Forumu’nda yüzlerce diplomat bir araya geliyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev Türkiye’de. Yunanistan Başbakanı Miçotakis geliyor. Pazartesi Almanya Başbakanı Olaf Scholz da gelecek.
Çünkü Türkiye merkez ülke oldu.
Çünkü Türkiye’nin başından bu yana söylediği tezlerin haklılığı bir bir ortaya çıktı.
Ve lider diplomasisi sonuç verdi.
Ukrayna-Rusya krizi, Türkiye’nin ve Türkiye’nin aldığı pozisyonun değerini artırdı.
Türkiye, bölgesinde ve dünya siyasetinde aldığı vicdani kararlarla saygı duyulan ve muhatap alınan bir ülke oldu.
“Daha Adil Bir Dünya Mümkün”
Sözü burada,
“Daha Adil Bir Dünya Mümkün”
diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,
tezini anlattığı kitabındaki şu satırlara bırakıyorum:
“Adil ve daha sürdürülebilir bir küresel barışın temini için çok kültürlülüğü ve çok kutupluluğu yansıtan bir Birleşmiş Milletler’e (BM) ihtiyaç vardır.
Dünya ne tek kutuplu ne de iki kutupludur ne hakim bir kültürün ne de birkaç imtiyaz sahibi aktörün kültürel hegemonyası altındadır. Çok kutuplu, çok merkezli, çok kültürlü, daha kapsayıcı ve adil bir dünya inşa etmek mümkündür.
Böylesi bir dünya için ilk adres BM’dir.
Barışın, istikrarın, adaletin ve etkin küresel yönetimimin yolu, BM’nin reforma tabi tutulmasından geçmektedir.
(…) Bugün dünya genelinde en fazla ihtiyaç duyulan konuların başında adalet geliyor.
Küresel adaleti tesis etmekle yükümlü kurumlar ne yazık ki büyük bir atalet içinde bulunuyor. Merhametini yitirmiş bir çağda bizlere adaletin temsilcisi, vicdanların sesi olma sorumluluğu düşüyor.”
(Recep Tayyip Erdoğan Daha Adil Bir Dünya Mümkün/ Turkuaz Kitap 2021)