Manifesto ya da ahidname: Allah’ı (cc) şahit tutarak büyük yürüyüşe devam etmek…

“Ahdim olsun ki…” diye başladığı sözlerini, salonda bulunanlarla birlikte “Yemin olsun ki…” diye sürdürdü. “Yemin olsun, yolumuzdan dönmeyiz. Yemin olsun hedeflerimizden vaz geçmeyiz. Yemin olsun kardeşliğimize helal getirmeyiz” diye salondakilerle ahidleşti.

Ahidleşmek, sözleşmek yani. Bir antlaşmaya varmak da diyebiliriz. Bir mutabakat da diyebiliriz aslında.

Verilen kararın arkasında durma iradesi şeklinde de anlatılabilir.

Ama daha çok “Ben size verdiğim sözden geri durmam” demenin bir başka hali.

Ahidleşmek, bir konuda irademiz ile sözleşmektir. Cesaretimizle bu sözde durmaktır. Verdiğimiz sözün gereğini ahlakla, erdemle yerine getirmektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran seçimleri öncesi ilan ettiği manifestonun sanırım en önemli anahtar kelimesi “ahid”, meydan okuması “Ahdim olsun ki…” cümlesidir.

Bu ahdi daha da perçinleyense konuşmasının sonunda “Yemin olsun ki…” diye devam eden “söz verme” anıdır ve o ana Allah (cc) şahit tutmaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletin tüm kesimlerini kapsayan ve ilgilendiren yeni sistemin uygulanmasıyla nelerin değişeceğine ilişkin cümlelerinin tamamında “söz verme hali” vardı.

Menifestoyu ilan ettiği anda Cumhurbaşkanımız Erdoğan ezcümle, “Ben size ne söylediysem arkasında durdum. Şimdi de ne söylüyorsam sözümde duracağım. Hem de buna Allah’ı (cc) şahit tutuyorum” dedi.

Tarihimiz boyunca birçok “Ahidleşme” vardır. Hatta ahidname ismiyle bilinen birçok metin de.

Hazreti Peygamber’in (sa) dua olarak okuduğu ahitten de söz edebiliriz, Fatih Sultan Mehmet’in Bosna’nın rahipleri için yazdığı ahitnameden de.

Dahası, İslam tarihi ve Türk tarihi boyunca defalarca yöneticiler, hem rakipleriyle, hem tebaalarıyla hem milletle ahidleşmiştir.

Son ahdi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yapmıştır. 24 Haziran’dan sonra yeni sisteme geçildiği takdirde olacaklara ilişkin bugünden millete söz vermiştir. Sözünde duracağını “Ahdim olsun ki” diyerek perçinlemiştir.

Selam olsun, ahdine sadık kalanlara, selam olsun ahdinden dönmeyenlere.

Cesaretli davranmaya, erdemli olmaya ahdedenleri takipteyiz
Yeni dönemin anahtar kavramları olarak, irade, erdem, cesaret öne çıkıyor. Bu üç kavramın mezcedilmesiyle Türkiye’nin şahlanacağı vaadinde bulunuluyor. Ak Parti’nin 24 Haziran seçimi manifestosunun özeti bu.
İradenin neden seçildiğini düşündüm. Anladığım kadarıyla, “otoriterleşme”, “tek adamlık” gibi eleştirileri boşa çıkarmak ve kararlılık vurgusu için “irade”nin altı çiziliyor.
İşin aslına bakarsak, iradesini başkasına ipotek verenlerin yıllarca Türkiye’yi nasıl bir cendereye hapsettiklerini biliyoruz. Manifesto Türkiye’nin artık iradesini kimselere ipotek ettirmeyeceğinin ilanı niteliğinde.
Diğer bir kavram ise, erdem. Ahlak yani. Ahlaklılık hali. Her yaptığımızın bir ahlak ölçüsü var. Hani denir ya “Bu kadar da ahlaksızlık olmaz” diye. Son dönemde, iktidar alanını kendi çıkarları için kullananların düştüğü hastalıklı hale işaret ediyor ahlaksızlık. Bireysel hatalardan, kişisel günahlardan bahsetmiyorum. Ahlaksızlığın toplumsallaşması tehlikesinden söz ediyorum. O yüzden erdemlilik, ahlaklılık yeni dönemin anahtar kavramı olarak öne çıkartılmış ki bence çok da iyi edilmiş.
Cesaret de yeni dönemin anahtar kavramlarından. Cesur yüreklilik yani. Cesur olmadan irade konulabilir mi? Cesaret olmadan, risk alınabilir mi? Cesaret olmadan, “Dik durulabilir” mi?
Cesaret olmadan, zalime baş kaldırılabilir mi? Hayır!
Yeni dönemde, “Dünya 5’ten büyüktür” demenin ve bu sözün gereğini yerine getirmenin en önemli kavramı cesarettir.
Şayet, irade konulur, erdemli kalınır ve cesaret gösterilirse… Türkiye 24 Haziran’dan sonra şaha kalkar!
Cesaretli davranmaya, erdemli olmaya ahdedenleri takip edeceğiz.