İnce’yi arayan Amerikalılar, ona başka bir şey daha söylemiş olabilir mi

04:006/07/2018, Cuma
G: 6/07/2018, Cuma
Hasan Öztürk

“CHP’de olağanüstü kurultay yok” dedi parti sözcüsü Bülent Tezcan. Yok demesiyle yok olacak değil ama genel merkezin kararı bu şekilde şimdilik. Muharrem İnce’yse öyle kolay kolay “koltuktan” vaz geçecek görünmüyor. Yaz CHP için sıcak geçecek anlaşılan.Sahillerde tansiyon düşmeyecek, bir meltem esintisi bile olmayacak. Bunalacaklar yaz boyunca…CHP’deki “koltuk” savaşının değişen parametrelerin nedeniyle yaşandığını düşünüyorum.Yoksa sadece Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki bir hesaplaşma olsa, mutlaka

“CHP’de olağanüstü kurultay yok” dedi parti sözcüsü Bülent Tezcan. Yok demesiyle yok olacak değil ama genel merkezin kararı bu şekilde şimdilik. Muharrem İnce’yse öyle kolay kolay “koltuktan” vaz geçecek görünmüyor. Yaz CHP için sıcak geçecek anlaşılan.



Sahillerde tansiyon düşmeyecek, bir meltem esintisi bile olmayacak. Bunalacaklar yaz boyunca…

CHP’deki “koltuk” savaşının değişen parametrelerin nedeniyle yaşandığını düşünüyorum.

Yoksa sadece Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki bir hesaplaşma olsa, mutlaka bir orta yol bulunurdu diye düşünüyorum.

Derinlerdeki parametrenin değiştiğine ilişkin işareti ise Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ten aldığımı itiraf etmeliyim.

Bu köşede daha önce yazdım. 26 Haziran günü Özkök, Muharrem İnce’yi tarif ederken, “Laik, Sünni Türk” ifadesini kullandı. Bu ifade doğrudan Kılıçdaroğlu’nun, “Alevi, Kürt” kimliğinin karşıtlığıdır ve bir İzmirli tarafından dillendirilmiştir.

Diyebilirsiniz ki “Neden etnik ve mezhebi kimliğe bu kadar vurgu yapıyorsun?”

Allah aşkına ben yapmıyorum, doğrudan CHP’ye ve adayı İnce’ye oy verdiğini söyleyen CHP’nin önemli bir kalemşoru bu vurguyu yapıyor. Ben ne yapayım.

2010’DA AÇIK ÇEK VERDİKLERİ KILIÇDAROĞLU’NU BUGÜN İSTEMİYOR OLABİLİRLER Mİ?

Demek ki neymiş, “Köprünün altından çok sular akarmış.”

22 Mayıs 2010 tarihinde bir kaset kumpasıyla CHP’nin başına geçen Kılıçdaroğlu’na o dönemde merkez güçlerin kalemşorları açık çek vermişlerdi. Desteğin bu kadarı da yadırgatıcıydı ancak vermişlerdi o desteği. Ne “halkçılığı, ne CHP tabanına kattığı heyecanı, ne “İkinci Karaoğlan’lığı” kalmıştı Kılıçdaroğlu’nun.

O günden bugüne Kılıçdaroğlu’nun Türk siyasetine kattığı şey ne oldu biliyor musunuz?

“Mezhebi ve etnik ayrışma” üzerinden kutuplaştırmak.

Aynı tarihlerde Atlantik ekseni bölgemize “Etnik ve mezhebi çatışmayı” dayatıyordu. Şii-Sunni çatışması çıksın diye, Necef’te, Bağdat’ta, Basra’da, İslamabad’ta orada burada bombalar patlıyor, Araplar, Kürtler, Şiiler, Sünniler arasındaki kriz derinleştiriliyordu.

11 Eylül 2001’deki İkiz Kulelere saldırıdan sonra Afganistan ve Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte, Kissinger aklı coğrafyamıza “etnik kimlikler ve mezhepler üzerinden çatışmayı” dayatıyordu.

“İslam iç savaşı” yani.

Irak’ta, Pakistan’da, Afganistan’da hatta Mısır’da, Suriye’de yürürlüğe konulan etkin ve mezhebi çatışma Türkiye’ye de dayatıldı.

Hatırlayın dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezze Rice, “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek. Buna Türkiye de dahil” demişti.

Çünkü Atlantik hattı Türkiye’yi küçültmek istiyordu. Bu haliyle kalacak bir Türkiye onlara göre “büyük bir ülke”ydi.

Hatırlarsanız 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimi de sadece bir darbe teşebbüsü değil aynı zamanda uzun sürecek bir iç kargaşanın ardından iç savaş çıkarmaya dönük bir projeydi. Sonuçta parça parça edilmiş bir Türkiye hayal ediyorlardı.

FETÖ İLE KILIÇDAROĞLU AYNI AMACA HİZMET ETMİŞ OLABİLİR Mİ?

Bu projenin Türkiye’deki aktörlerinin görünen birinci yüzü PKK/ HDP (o dönem BDP) ve onunla eş güdümlü hareket eden sol marjinal terör örgütleriydi. (DHKP-C’sinden MLKP’sine kadar.)

O gün için görünmeyen yüzleri de vardı. Bunların başında FETÖ terör örgütü geliyordu. FETÖ, fay hatlarının çok daha kırılgan hale gelmesi için “sureti haktan görünerek” olmadık örtülü operasyonlar yaptı. KCK operasyonları bunlardan biridir. Gezi provokasyonunda yangına körükle gitmek bunlardandır. (Sadece şunu hatırlayın: Gezi’de hayatını kaybedenlerin tamamı Alevi vatandaşlarımızdan oluşuyor. Bu tesadüf olabilir mi?) Cami -Cem evi projesini Ankara Tuzluçayır’da hayata geçirmek istemesi bunlardandır.

Bütün bu fay hatlarını Türkiye’de de harekete geçirmek isteyen Atlantik hattının siyasetteki partnerliğineyse maalesef 2010’dan bu yana CHP lideri Kılıçdaroğlu soyunmuştur.

Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün tüm yasa dışı dinlemelerini, montaj-dublaj kasetlerini siyasi malzeme olarak kullanmaktan bir kez dahi imtina etmemiştir. Yine kulağına ne fısıldandıysa çıkıp kürsülerde söylemekten geri durmamıştır. Anayasa’ya, yasalara ve iç tüzüğe aykırı bir şekilde montaj-dublaj FETÖ tapelerini Meclis Grup Salonu’nda sunum yaparak izletmiştir.

CHP lideri Kılıçdaroğlu ne yazık ki coğrafyamıza “etnik ve mezhebi çatışmayı dayatanların”, Türkiye’de de aynı çatışmayı başlatmak için kullandığı bir aparat haline gelmiştir. (“Bana görüntüleri getirenler maskeli kimselerdi onları tanımıyorum” cümlesi bile Kılıçdaroğlu’na attir.)

Kılıçdaroğlu eliyle CHP maalesef bir mezhep kliniğin eline geçmiştir. Erdoğan düşmanlığı üzerinden karşıtlıklar ve kutuplaşmaların yaşanmasının altında da bu vardır.

Çatışma ve ayrışma için her türlü zemin Kılıçdaroğlu eliyle hazırlanmıştır.

COĞRAFYAMIZI PARÇALAMAK İSTEYENLER, TÜRKİYE’Yİ ES GEÇMEDİ Kİ

Bu yılın ilk aylarında Ak Parti Sözcüsü Mahir Ünal ile bir vesileyle bir araya gelmiştik. Uzun sohbetimiz sırasında yaklaşık olarak şöyle bir cümle kurmuştu, “Amerika ve müttefiklerinin bölgemizde yapmak istediği ayrışma, Türkiye’nin direnmesi ve mücadelesiyle değişiyor.”

Gerçekten de başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri ve tutumu, devletin hem siyasi hem askeri manevraları Atlantik ekseninin Ortadoğu için biçtiği yeni rolü altüst etmiştir.

Mezhep savaşı istediler. Cumhurbaşkanımız Necef sokaklarında yürüdü, Hazreti Ali Efendimiz’in kabrini ziyaret etti. “Bizim Sünni veya Şii diye bir dinimiz yok. Bizim dinimiz İslam” dedi.

İran-Türkiye çatışmasına heveskar olanların tümünün beklentileri boşa çıkarıldı. Suriye sahasında PYD/YPG gibi, Hizbullah gibi, Haşdi Şabi, DAEŞ, El Nusra gibi örgütler eliyle bu çatışma körüklenmek istendi. Bunların tümüne Türkiye “dur” dedi.

Türkiye’nin direnci, coğrafyamızı istila edenlerin politikalarını esnetti. Zor oyunu bozdu.

Ne PYD/YPG-PKK terör koridoru kaldı. Ne ramak kalan mezhep savaşları yaşandı.

Türkiye içinde de FETÖ gibi PKK gibi terör örgütlerinin canlarına ot tıkandı.

Ve bana göre, Türkiye’deki fay hatlarını harekete geçirmek isteyen uluslararası aktörler başarılı olamayacaklarını anladı. Yeni bir faza geçiyorlar.

İşte bu yeni dönem için CHP liderliğinde de değişiklik düşünüyorlar.

“Alevi, Kürt” bir isimden, “Laik, Sünni, Türk” bir isme yöneliyorlar.

Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki koltuk savaşını bir de bu yönüyle düşünmez misiniz?

Kör şeytan hatırlattı!

Sahi İnce’yi arayan “Amerikalılar” kimdi? Ve acaba o Amerikalılar İnce’yle sadece FETÖ dosyası konusunda mı konuştu? Yoksa başka bir şey daha söylemişler midir?

Ne dersiniz?

#CHP
#Muharrem İnce
#Kurultay