2013’ün Mayıs ayının 27’sinde başlayan bir eylem ve provokasyon Türkiye’nin 2023 hedeflerinden uzaklaştırılmasının ilk adımıydı. Gezi kalkışmasının bugün yıl dönümü!
Neydi Gezi? Kimine göre çok masum bir çevre eylemiydi. Bize göreyse, sonu çok daha kanlı olayların yaşanacağı bir kalkışma!
Tam 5 yıl önce bugün, Taksim’deki Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı “Taksim Yayalaştırma Projesi” kapsamında belediye ekiplerince yıkıldı. 4-5 ağaç da taşınmak üzere yerinden söküldü. “Taksim Dayanışma Grubu” yıkımı ve ağaç taşımayı protesto maksadıyla eyleme başladı, 40-50 kişilik grup da Gezi Parkı’nda çadır kurup parkta sabahladı.
Birkaç gün içerisinde olaylar büyüdü, katılım yükseldi. Çünkü HDP’li (o zaman ki adıyla BDP) Sırrı Süreyya Önder ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu soluğu Gezi’de almıştı. Karşı tarafın saflarına tüm illegal sol terör örgütleri de katıldı. Bir de sureti haktan görünenler vardı (FETÖ’cüler) yangına körükle giden.
29 Mayıs gecesi ise FETÖ’cü polisler yangına körükle gitti. Parka kurulan çadırlar polisler ve zabıtalarca yakıldı. Olaylar kontrolden çıktı.
Gezi Parkı’nda başlayan olaylar Taksim Meydanı’nın işgaline, oradan Türkiye’nin büyük şehirlerine sıçradı. Bütün sol illegal örgütler sahaya sürüldü.
“Mesele, ağaç değil sen hala anlamadın mı” diyenlerle, “Panzer insanları eziyor, helikopterlerden çocuklarımızın üzerine ateş açılıyor” yalanlarını ortaya atanların organizasyonu, kitleleri meydanlara çıkardı.
Günlerce süren olaylar neticesinde insanlar hayatını kaybetti. Araçlar, işyerleri ateşe verildi. Vandallığın, terörizmin her türü yaşandı. Sureti haktan görünenlerin olayların kontrolden çıkması için nasıl bir çaba sarf ettiği ise zamanla anlaşılabildi.
Gezi olayları başlamadan önce Türkiye IMF’ye borcunu ödemiş, faizleri 5’in altına düşürmüş büyük projelerin startını vermişti!
Yani 2023 hedefleri için her şey yolunda gidiyordu. Kritik eşik aşılmak üzereydi. Orta gelir tuzağından kurtulmak üzereydik.
Arap Baharı’yla sokaklar maharetiyle iktidar değiştirilebileceğini görenler Türkiye’de de “kadife devrim” hesabı yaptı. Ve Gezi provokasyonunda sokak maharetiyle seçilmiş iktidar alaşağı edilmek istendi.
Buraya kadar hepsi tamam. Ben size bugün o döneme ait iki görüntüyü hatırlatmak da istiyorum.
Gezi provokasyonunun dışarıdan kontrol edildiğine ilişkin iki görüntüyü hiç unutmuyorum. Yok yok, CNN gibi BBC gibi uluslararası kanalların günlerce Taksim’den yayın yapmasını kast etmiyorum. Ya da Claudia Roth gibi provokatif Alman siyasetçilerin Taksim’de fink atmasını da.
Benim hafızamdaki iki görüntü çok daha başka.
Bunlardan birincisi, Gezi olaylarının en şiddetli olduğu günlerden birinde Taksim’e yürümek isteyen kalabalıklara “kırık Türkçe” ile komut veren bir yabancının bu komutları polisin yanından vermesi görüntüleri.
O görüntüleri bir gazeteci abimiz getirmişti. Çekense Taksim esnafı.
Görüntüde, 30/35 yaşlarında bir kadın polislerin yanında konuşlanmış beklerken. Birden ileriye atılıp kalabalığa sesleniyor. “Şimdi ilerliyoruz” diyor kırık Türkçe ile. Sonra polislerin yanına gelip yine bekliyor. Biraz sonra kadın yine kalabalığın önüne gidiyor ve bu kez “Hadi şimdi oturuyoruz” diyor. Birkaç dakikalık bu görüntüyü sadece Ülke tv yayınladı. Açıkçası yayınladığımız o gün bile, o kadının polisin yanında nasıl durabildiğini anlamlandıramıyorduk.
Anlamak için bir süre daha beklememiz gerekiyormuş meğerse. Çünkü Gezi’de FETÖ’nün elemanları sureti haktan görünürken, olayların büyümesi için de elinden geleni yapmış.
İkinci görüntü yine o dönemde tartışılan bir yerden. Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nden.
Bana göre, Gezi provokasyonundaki en önemli günlerden biriydi caminin işgal edildiği gün. Zira gezici provokatörlerin amacı o gün Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’ni işgal girişiminde bulunmuşlardı. Zira aynı gün, Ankara’daki eylemciler de dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Keçiören’deki evini hedef almışlardı.
Dolmabahçe işgalinden önce cami bir üs olarak kullanılmıştır. Bundan hiçbir şüphem yok. Polisin müdahalesi sonucu camiye sığınanlar olmuş mudur evet, ancak daha çok o gece o cami bir üs olarak kullanılmıştır. (Camide içki içildi mi, içilmedi mi tartışması başka bir konu ama o gece o caminin mihrabına sızan sarhoşların görüntüleri de elimizde ve yayınladık. Hatırlatmak isterim.) Cami içindeki en dikkat çekici görüntü ise bazı insanların giysisinin arkasındaki büyük haç işaretiydi. Bu giysiler kesinlikle ilk yardım ekiplerinin giysilerinden değildi. Ve kesinlikle o giysilerin arkasındaki “sağlıkçı” işareti değildi. Daha iyi anlayasınız diye söylüyorum, ilk yardım işareti olan ( + ) şeklinde değildi tam bir haç şeklindeydi, alt ucu epeyce uzun olandan. Haçlıların giysisi gibi diyeyim daha iyi anlayın.
Gezi provokasyonunun dışarıdan kontrol edildiğinin ve dışarıdan içimize akıtılmış aparatları eliyle yönlendirildiğinin en çarpıcısı iki görüntüsü bana göre bunlardı.
Daha sonra Almanların Gezi’deki etkisi tartışıldı biliyorum. Hatta “Gezi bir Alevi kalkışmasıdır” bile dendi. Zira hayatını kaybedenlerin neredeyse tamamının orijini üzerinden bakıldığında tablo böyleydi.
Üzerinden yıllar geçtikçe perdenin daha da kalktığını görüyoruz. O gün birkaç ağaç için eylem yapanların arasına sızanlar büyük bir kalkışmayı örgütledi. Devletin polisinin içindeki FETÖ’cü alçaklar olayların büyümesini sağladı. Türkiye ekonomik olarak eşik aşmak üzereyken, durduruldu.
Gezi provokasyonunun Türkiye’ye maliyeti 300 milyar dolardır. Ve o gün bir eşik kabul edilen 11 bin dolarlık kişi başına milli gelir, bugün tekrar yakalanamamıştır.
Yani Gezi’nin öncesindeki ekonomik verileri hala yakalamaya çalışıyoruz.
Gezi provokasyonunun yıl dönümünde hatırlatmak istedim.
Kulağımıza küpe olsun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.