AĞRIGeçenlerde insan kaynaklarından aradılar. “Yeni kursiyerler geldi. Sizinle tanıştırmak istiyoruz” dediler. Biraz sonra kapım açıldı kızlı erkekli bir grup genç odama girdi. Hepsiyle tek tek tanıştım. Okullarını ailelerini sordum. İlgi alanlarını öğrenmeye çalıştım. Sonra da her birini bizimle birlikte çalışan bir arkadaşa emanet ettim. Odamdan, “Kursiyerliğiniz bittiğinde hepiniz ilgili bölümün bütün inceliklerini umarım öğrenirsiniz” diyerek gönderdim.İnsan kaynaklarındaki arkadaşlarımızla
Geçenlerde insan kaynaklarından aradılar. “Yeni kursiyerler geldi. Sizinle tanıştırmak istiyoruz” dediler. Biraz sonra kapım açıldı kızlı erkekli bir grup genç odama girdi. Hepsiyle tek tek tanıştım. Okullarını ailelerini sordum. İlgi alanlarını öğrenmeye çalıştım. Sonra da her birini bizimle birlikte çalışan bir arkadaşa emanet ettim. Odamdan, “Kursiyerliğiniz bittiğinde hepiniz ilgili bölümün bütün inceliklerini umarım öğrenirsiniz” diyerek gönderdim.
İnsan kaynaklarındaki arkadaşlarımızla bir süre baş başa kaldım. “Kursiyerlik” meselesinin ayrıntılarını öğrenmeye çalıştım. İŞKUR, iş başı eğitim programı kapsamında birçok sektördeki işveren ile protokoller imzaladı. Bu işverenlerden biri de bizim kurumumuz. Okullarını bitirmiş, “televizyon gazetecisi” olmak isteyenler bizim İŞKUR ile yaptığımız protokol çerçevesinde kurumumuzda “iş başı kursiyeri” olarak eğitime alınıyor.
Eğitim bittiğinde yine protokol gereği bir kısmını doğrudan işe alıyoruz. Ancak kursiyerlik döneminde hem sigorta primi hem ücreti (harçlık) İŞKUR tarafından ödeniyor.
Bu sistem ile kurumumuz bünyesine birçok genç arkadaşı dâhil ettik ve etmeye devam ediyoruz.
İŞKUR ile yaptığımız bu “ortaklığı” Ağrı’da bir otel odasında hatırladım.
Ağrı’da Savcı Sayan dönüşümü başlamış
Çünkü Belediye Başkanı Savcı Sayan’ın davetlisi olarak geldiğim Ağrı’da kentin sorunlarını çözmek için İŞKUR ile geliştirilen modelleri gördüm.
31 Mart seçimlerinde Ağrılıların gönlünü kazanan Savcı Sayan şehre mührünü vurmaya başlamış. Ana caddelerdeki değişim bunun işareti. Toplu taşımaya getirdiği yenilik bırakın Ağrı’nın Türkiye’nin gündeminde. Hele hele Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi öğrencileri ile hastalar için geliştirdiği projeler her kesimin takdirini kazanıyor.
Dev tekstil markalarını Ağrı’ya çekmek için geliştirdiği projelerin hayata geçmesi halindeyse şehrin kaderi değişecek. Şimdiden bazı dev tekstil markaları yatırıma başlamış bile…
Savcı Sayan’ın gayreti ile geliştirilen işte bu projelerin önemli paydaşlarından biri de İŞKUR. İŞKUR ile Ağrı Belediyesi “işsizlik” meselesine çözüm üretiyor. Bu yıl 2 bin 300 kişi Ağrı’da İŞKUR sayesinde işe girmiş. Yine İŞKUR ile belediye protokol imzalamış ve “kursiyerlik” yani iş başı eğitim programı Ağrı’da da hayata geçmiş. Yeni protokoller de yolda.
İŞKUR ile Ağrı Belediyesi el ele verdiğinde bölgenin kronik sorunu olan işsizlik meselesine tamamen olmasa da önemli bir çözüm üretilmiş olacak.
İŞKUR Genel Müdürü Cafer Uzunkaya ile de Ağrı’da görüşme imkânım oldu. Gençlerle buluştuğu toplantıyı takip ettim. Hem heyecanı hem projeci yönü çok dikkatimi çekti. İŞKUR olarak istihdama yönelik her gün yeni bir proje geliştirildiğini öğrenmem açıkçası beni de umutlandırdı.
İstanbul ve batıya göçü önlemenin yolu Anadolu şehirlerini ihya etmekten geçer
Ağrı gibi Anadolu’nun pozitif ayrımcılığa ihtiyacı olan şehirlerine geldiğimde hep şunu düşünürüm: Başta İstanbul olmak üzere batı illerini cazibe merkezleri olmaktan çıkartmazsak korkarım ki orta vadede Anadolu şehirlerimiz daha da boşalacak.
İş bulmak, nitelikli yaşam tarzı, güvenlik, eğitim, sosyal hayat gibi nedenlerle Anadolu şehirlerinden göç edenler yüzünden büyük şehirlerimizin sorunları artıyor. Ama daha da önemlisi Anadolu boşalıyor. Hele kırsalda hayat durma noktasına geliyor.
Korkarım ki orta vadede bu sorun Türkiye’nin en önemli sorunu olarak karşımıza çıkacak. Gençler Anadolu şehirlerinde durmak istemiyor. Toprakla uğraşmak, tarımla uğraşmak, hayvancılık yapmak gibi meselelere çoktan yabancılaştılar. Şimdi de İstanbul ve batı illeri dışında başka bir yerde yaşamayı düşünemez oldular.
Anadolu kentlerini, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerini cazibe merkezleri haline getirmemiz gerekiyor.
Yolları yaptık. Enerji yatırımlarını gerçekleştirdik. İş imkânlarını zorluyoruz. Yetmiyor. Sosyal yaşam alanlarını, bu şehirlerde yaşamanın standartlarını da yükseltmeliyiz.
Belki o zaman İstanbul ve batı illerine göçün önüne geçerek hem o şehirlerimizi hem Anadolu şehirlerimizi kurtarabiliriz.
Bunun için vizyon sahibi yerel yöneticiler, memleket sevdalısı kamu görevlileri bir de memleketinden utanmayan nesiller gerekiyor sanırım.
Yoksa gelecekte bomboş bir Anadolu bizi bekliyor.