Fitne fücur arasında millet olmanın gereğini yapmak

04:003/11/2020, Salı
G: 3/11/2020, Salı
Hasan Öztürk

İzmir Seferihisar açıklarındaki deprem, içimizdeki iyilerle kötüleri bir kez daha ortaya çıkardı. Baştan söyleyelim. Büyük depremde hayatını kaybedenlerimize rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.***Deprem anından bu yana yaşananları bazen öfke, bazen şaşkınlık bazense hüzünle izliyorum. Çünkü felaketin ardından büyük bir azimle enkaz başlarına koşan AFAD koordinasyonundaki arama kurtarma ekiplerinin çalışmasını görünce teselli buldum.Öte yandan, böyle bir felaketi“hesaplaşmanın aracı”olarak görenlerin

İzmir Seferihisar açıklarındaki deprem, içimizdeki iyilerle kötüleri bir kez daha ortaya çıkardı. Baştan söyleyelim. Büyük depremde hayatını kaybedenlerimize rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

***

Deprem anından bu yana yaşananları bazen öfke, bazen şaşkınlık bazense hüzünle izliyorum. Çünkü felaketin ardından büyük bir azimle enkaz başlarına koşan AFAD koordinasyonundaki arama kurtarma ekiplerinin çalışmasını görünce teselli buldum.

Öte yandan, böyle bir felaketi
“hesaplaşmanın aracı”
olarak görenlerin histerik halleriyse öfkemi depreştirdi.
Daha henüz depremin ne kadar yıkım yaptığı tam belli değilken CHP milletvekili
Gürsel Tekin
’in
“Kızılay”
ın ismini de geçirdiği o talihsiz, haddi aşan sosyal paylaşımı geldi. Akabinde, bu memlekette bir zamanlar Merkez Bankası Başkanlığı yapmış İyi Parti milletvekili
Durmuş Yılmaz
’dan,
“Nerede Kızılay”
diyen bir paylaşım daha gördük. O paylaşım yapıldığı saatlerde Kızılay ekipleri depremzedelerin yanı başında uykusuz, yorgun ama umutla işlerinin başındaydı.

Allah aşkına bu iki siyasetçinin yaralarımızı sarmakla meşgul olacağımız bir anda neden böyle bir paylaşımda bulunduğunu anlayan var mı?

Tam da bu paylaşımların
“millet ile hükümet arasına nifak sokmaya namzet”
olduğu anlarda çok vahim şeyler de oldu.
Dindar, muhafazakâr görünümlü birçok bold hesap hep bir ağızdan, İzmirlilere dil uzatarak “Oh olsun. İyi oldu. Hak etiniz” anlamına gelen iğrenç paylaşımlarda bulundu.

Ters manivela diyeceğimiz bu hadiseden sonra haklı olarak infial oluştu.

Allah’tan İçişleri Bakanlığı hızlı davrandı.
Polislerimiz elini çabuk tuttu.
Ve gerçek çok kısa sürede ortaya çıkartıldı.

Profillerinde başörtülü genç kız fotoğrafı kullanan sahte hesapların bir kısmının yurt dışında olduğu belirlendi. Ama bir tanesi var ki tam da ne olup bittiğini izah eder türden.

Bir kel kafalı FETÖ’cü alçağın başörtülü genç kız profiliyle İzmir’deki deprem üzerinden sosyolojimizi kaşımak için iğrenç paylaşımlar yaptığı tespit edildi.
Provokatör çok kısa sürede yakalandı.

***

Bir tarafta “Kızılay ne iş yapar, nerede” diyerek yaralı, hüzünlü depremzedelerin duygularını harekete geçirmeye çalışan sorumsuz siyasetçiler, diğer tarafta toplumsal farklılıklarımızı depremi bahane ederek öne çıkartıp çatışmayı körüklemeye yeltenen FETÖ’cüler. İzmir’de yaramızı sarmaya çalışırken karşılaştığımız iki olumsuzluk diye düşünürken…

Evet, evet daha vahimi de oldu..!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Van’dan doğruca İzmir’e deprem bölgesine gitti. Enkazdaki çalışmaları yerinde takip etmek için olay yerine ulaştı. Daha sonra hastanelerdeki yaralıları ziyaret etti biliyorsunuz.

Fakat hepimizin gözünün önünde cereyan eden hadiseyi bile bambaşka bir kurgu ile servis ettiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aracının gelişinde sözüm ona “Ölürüm Türkiye’m” şarkısı çalınmıştı. Bir kurgu ve montaj ile görüntünün altına yüksek sesli müzik eklenmişti.
Deprem üzerinden toplumsal kesimler arasına nifak tohumu ekmek isteyenler, Erdoğan nefretlerini yine kustu. Süfli bir kurguya bile tevessül etti.

Hadi bunu yapanları anladık. Ya başlarında ‘profesör’ unvanı olan kimi yeni yetme siyasetçilerin de meselenin aslını-astarını öğrenmeden o süfli kurguyu paylaşmalarına ve hatta bir de yorum yapmalarına ne demeli?

Bu memlekette bir dönem YÖK Başkanlığı yapmış şimdilerde
“AK Parti’den oy çalmak için”
(İfade bana ait değil, CHP’li gazeteci Gürkan Hacır’a ait) kurulmuş bir partide siyaset yapmaya kalkışmış
Yusuf Ziya Özcan
o kurgu, montaj videoyu paylaştı bir de “(…) insanların can derdinde olduğu deprem mahalline marşlarla girmek nedir? Enkaz altında ölüm kalım savaşı verilen yere böyle gelmek insani midir?” diyerek Erdoğan’a gönderme yaptı.

Aynı isim birkaç saat önce de tıpkı Mine Kırıkkanat, Bekir Coşkun gibi düşündüğünü ilân etmişti.

Milleti “eğitimsiz aptallar” yerine koymuştu, paylaşımlarıyla.

İzmir depreminden sonra yaşadıklarımız gerçekten bir kez daha başımızı iki elimizin arasına alıp düşündürecek türden.

Bir “hırsız”, depremzedelere dağıtılan yardımları toplayıp marketinde sattı. Birçok ev sahibi kiralık evlerinin ücretini bir anda 300-500 artırdı, satılık daire ve villaların fiyatları bir gecede 100 bin liraların üzerinde zamlandı. “Fırsatçı”, çıkarcı, bencilleri de gördük. Şayet toplumun çoğunluğunun bu türlerden oluştuğunu düşünsek tam da “Ört ki ölem” hali.

Ama 65 saat sonra Elif’i enkaz altından çıkartanların varlığı ve çokluğu, saatlerdir enkaz altındakileri kurtarmak için çabaladıktan sonra bir köşede uyuyakalan iyilik meleklerinin varlığı ve çokluğu, İzmir’e Anadolu’nun her ilinden yardım için koşup gelenlerin varlığı ve çokluğu bizi bir nebze umutlandırıyor.

Millet olmanın vasfı kötü günde kenetlenmektir. İzmir depremi bu milletin yeni sınavıdır.

Yanılıyor muyum?

#İzmir
#Deprem
#Fitne