Bizim köyün evleri kerpiçtendir. Daha yeni yeni betonarme ev yapıldı birkaç tane. Yoksa çoğu hala kerpiç ev. Köyün evleri kerpiç amma tarihi pek muhteşem. Selçukluları kadar uzanıyor hamdolsun.
Kerpiç evin hem avantajı hem dezavantajı var. Yıkılır bir depremde, sonra aynı “çukur”a yeniden inşa edersin mesela.
Kerpiç dediğimiz malzeme eski usul bir tuğla. O tuğladan yapılan evin afetlere karşı dayanıklı olması için türlü türlü teknikler geliştirilmiş yıllar içerisinde. Gürgen gibi, sedir gibi dayanıklı ağaçlardan “baba” denen taşıyıcı kolonlar kurmuşlar mesela. O babaların sağına soluna destek için çakıl örmüşler mesela. Yine kerpiçlerin arasında salınımı dengeleyen çapraz kolonlar kurmuşlar mesela.
Sözlükte aynen şöyle deniyor kerpiç için: Saman ve balçık karışımı olarak hazırlanıp tahta kalıplara dökülerek güneşte kurutulan, duvar örmekte kullanılan tuğla.
Kerpiç tek başına hiçbir şey. Kerpiçler bir araya gelince bir ev!
Kerpiç ev ekolojik. Nefes alıp verir mesela. Yine, çevre kirliliği oluşturmaz. Çevreye zara vermez. Kışın sıcak, yazın serin olur. İyidir yani kerpiç ev.
Ama dayanıklılığı için olmazsa olmazları vardır.
“Baba” denen ana taşıyıcı kolonlar gibi. Ona destek olan çakıllar gibi. Salınımı dengeleyen kolonlar gibi. Yoksa ayakta kalamaz. Ayakta kalamayan yapının da ne köye, ne sahibine, ne içindekine bir faydası olamaz!
Bizim köyün evlerinin çoğu kerpiçten dedim ya biraz önce. O kerpiç evlerden biri de bizim ev. Bizim evin “baba”sını dedem rahmetli koymuş, babam rahmetli bakımını yapmış. Çakılı çökmek üzereyken ağabeyim perde beton ile tahkim etmiş. Anlayacağınız dedemden ağabeyime bir devamlılık olduğu için evimiz öylece ayakta.
Ama bizim köyün evlerinin yarısı şu anda yıkık virane. Çünkü, “baba”ların yükünü azaltacak desteklere bakım yapılmamış, nesilden nesile bir devamlılık sağlanmamış!
Geçenlerde Ankara’ya günübirlik gidip geldim. Havaalanına dönerken, aracımız Balgat’tan geçti. Konya Yolu’nun hemen kenarındaki bir zamanların ihtişamlı Anavatan Partisi’nin köhneleşmiş binasını görünce birden aklıma bizim köydeki kerpiç evler geldi.
Esenboğa’ya kadar köydeki yıkık kerpiç evlerle bizim dimdik ayakta kalan evimizi düşündüm.
Sahi Salih Müslim kimdi, Asya Abdullah’a ne oldu, şimdi nerede ne yapıyorlar
Üç PKK elebaşının başına ödül koyan Amerika’nın bu tavrına ilişkin en kapsamlı yazılar ve yorumlar Yeni Şafak’ta yapıldı. O yazılar ve yorumlara katılmakla birlikte ilavelerim olacak.
1. PKK’nın Kandil’deki “yaşlı takımı”na yönelik Amerika’nın para ödülü koymasından hemen sonra Murat Karayılan’ın, Çöpüm Süreci’nde kurduğu, “Müzakere edilecekse bizim kuşağımızla edilebilir. Bizden sonrakilerin aidiyet duygusu yok” minvalindeki cümleleri geldi aklıma nedense!
2. Cemil Bayık denen teröristin İran ile olan doğrudan ilişki biçimi geldi aklıma nedense. Hatta bir ara Cemil Bayık ile Murat Karayılan’ın arasındaki gerginliğin ana kaynağının da İran olduğu geldi aklıma nedense. Cemil Bayık’ın bir süre İran’da “misafir” edildiği, sonra Kandil’e döndüğü ve Murat Karayılan ile büyük bir rekabete girdiği bilgisi aklıma geldi nedense.
3. Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan! 3’nün de ortak özelliğinin Türkiye orjinli olduklarını hatırladım nedense. 3’ü de Türkiye’dendir.
4. Amerika’nın bu hamlesiyle PKK terör örgütünü buharlaştırıp Suriye kolu PYD/YPG’nin önü açılacaksa bu yeni organizasyonun tepesinde kimlerin olacağı sorusu önemlidir.
Bana göre yeni isimlerden hiçbirinin Türkiye orjinli olmayacağı kesindir. Hatta, örgütün “buharlaştırılmak istenen” kısmıyla ilgili hafızası olmayanlardan seçilecektir. Terör örgütü elebaşının orijini niye bu kadar önemli diye soranlara da şimdilik, “Yok sadece aklıma takıldı” diye bir salvo vermeyi yeğlerim.
5. Ve son. 3 PKK’lı teröristin şu anda bulunduğu Kandil Dağı’nın en azından Türkiye’yi tehdit eden kısmıyla ilgili geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Türkiye muazzam operasyonlara imza attı, hatırlatmak isterim.
Kandil, fonksiyonsuzlaştı, PKK’nın bu 3 teröristi Kandil’den kafasını çıkartamaz hale geldi farkında mısınız? Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak sınırının 25 km derinliğinde çok büyük bir alanda kurduğu kamp, irtibat noktası ve üslerle Kandil’i felç etmişken, istese Kandil’in bazı bölgelerine kara harekatı yapabilecekken, Kandil sakinlerinin başına ödül koymanın bizim için hiçbir anlamının olmadığını Amerikalılar bilmiyor olabilir mi?
Not1: 1999 yılında Abdullah Öcalan’ı paketleyip bize teslim eden Amerika’nın bu son hamlesinde neyi amaçladığını biliyoruz.
Dönemin Başbakanı Ecevit’in, “Öcalan’ı niye verdiler anlamadım” dediği günler geride kalmıştır.
PKK terör örgütü Türkiye içinde bile birçok kez bağlı yapılarının ismini değiştirmiştir. Bunun bir benzerini Suriye PKK’sında da gördük!
Tek değişmeyen “Öcalan”ın araçsallatırılmış liderliği ve KCK ana sözleşmesidir. Kuzey Suriye’de PYD/YPG-PKK’ya ne yapsanız meşruiyet sağlayamazsınız.
Sahi, Salih Müslim kimdi? Aysa Abdullah kimdi? Şimdi nerede, ne yapıyorlar? PYD/YPG-PKK’nın saha liderliğini kimler devraldı?
Üç PKK elebaşının başına ödül koyan Amerika’nın bu tavrına ilişkin en kapsamlı yazılar ve yorumlar Yeni Şafak’ta yapıldı. O yazılar ve yorumlara katılmakla birlikte ilavelerim olacak.
1. PKK’nın Kandil’deki “yaşlı takımı”na yönelik Amerika’nın para ödülü koymasından hemen sonra Murat Karayılan’ın, Çöpüm Süreci’nde kurduğu, “Müzakere edilecekse bizim kuşağımızla edilebilir. Bizden sonrakilerin aidiyet duygusu yok” minvalindeki cümleleri geldi aklıma nedense!
2. Cemil Bayık denen teröristin İran ile olan doğrudan ilişki biçimi geldi aklıma nedense. Hatta bir ara Cemil Bayık ile Murat Karayılan’ın arasındaki gerginliğin ana kaynağının da İran olduğu geldi aklıma nedense. Cemil Bayık’ın bir süre İran’da “misafir” edildiği, sonra Kandil’e döndüğü ve Murat Karayılan ile büyük bir rekabete girdiği bilgisi aklıma geldi nedense.
3. Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan! 3’nün de ortak özelliğinin Türkiye orjinli olduklarını hatırladım nedense. 3’ü de Türkiye’dendir.
4. Amerika’nın bu hamlesiyle PKK terör örgütünü buharlaştırıp Suriye kolu PYD/YPG’nin önü açılacaksa bu yeni organizasyonun tepesinde kimlerin olacağı sorusu önemlidir.
Bana göre yeni isimlerden hiçbirinin Türkiye orjinli olmayacağı kesindir. Hatta, örgütün “buharlaştırılmak istenen” kısmıyla ilgili hafızası olmayanlardan seçilecektir. Terör örgütü elebaşının orijini niye bu kadar önemli diye soranlara da şimdilik, “Yok sadece aklıma takıldı” diye bir salvo vermeyi yeğlerim.
5. Ve son. 3 PKK’lı teröristin şu anda bulunduğu Kandil Dağı’nın en azından Türkiye’yi tehdit eden kısmıyla ilgili geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Türkiye muazzam operasyonlara imza attı, hatırlatmak isterim.
Kandil, fonksiyonsuzlaştı, PKK’nın bu 3 teröristi Kandil’den kafasını çıkartamaz hale geldi farkında mısınız? Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak sınırının 25 km derinliğinde çok büyük bir alanda kurduğu kamp, irtibat noktası ve üslerle Kandil’i felç etmişken, istese Kandil’in bazı bölgelerine kara harekatı yapabilecekken, Kandil sakinlerinin başına ödül koymanın bizim için hiçbir anlamının olmadığını Amerikalılar bilmiyor olabilir mi?
Not1: 1999 yılında Abdullah Öcalan’ı paketleyip bize teslim eden Amerika’nın bu son hamlesinde neyi amaçladığını biliyoruz.
Dönemin Başbakanı Ecevit’in, “Öcalan’ı niye verdiler anlamadım” dediği günler geride kalmıştır.
PKK terör örgütü Türkiye içinde bile birçok kez bağlı yapılarının ismini değiştirmiştir. Bunun bir benzerini Suriye PKK’sında da gördük!
Tek değişmeyen “Öcalan”ın araçsallatırılmış liderliği ve KCK ana sözleşmesidir. Kuzey Suriye’de PYD/YPG-PKK’ya ne yapsanız meşruiyet sağlayamazsınız.
Sahi, Salih Müslim kimdi? Aysa Abdullah kimdi? Şimdi nerede, ne yapıyorlar? PYD/YPG-PKK’nın saha liderliğini kimler devraldı?