Biz seferberlik bakiyelerinin bakiyesiyiz. Dedelerimiz bu topraklar için yalın ayak cepheden cepheye koşanlardı.
Cepheden cepheye koşarken, katır pisliklerindeki arpaları toplayıp kavurup yiyerek hayatta kaldılar. Ve onların o büyük direncidir ki bize Anadolu’yu yeniden yurt yaptı, vatan yaptı. Ceddimizin o yalın ayak mücadelesidir bize kalan miras.
Biz o ceddin torunlarıyız. Ne kadar onların yolunun yolcusu olduğumuzu 15 Temmuz gecesi gösterdik. Bizim “iyilerimiz” önden gittiler, şehit düştüler o gece…
Bizim iyilerimiz kurşun yedi o gece. Bizim iyilerimizin üzerine ertesi sabah tanyeri ağarırken al bayrak örtüldü.
Bizim iyilerimiz önden gittiler, bizler burada sıramızı bekler olduk.
Biz seferberlik bakiyelerinin bakiyesiyiz. Ceddimizin yolunun yolcusuyuz. Kimimiz o yol için can verdi, kimimiz sırasını beklemekte.
Biz bu vatan için ölenlerin, yalın ayak cepheden cepheye koşanların…
“Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” diyenlerin nesliyiz.
Dün silah ile çullananlar üstümüze, bugün dolar ile çullanıyor. Dün ne yaptıysak, bugün de onu yapacağız.
Çünkü biz “Seferberlik bakiyelerinin bakiyesiyiz!”
Her Nemrut’a bir İbrahim her Firavun’a bir Musa
Trump müttefikliğin gereğini değil bilakis düşmanlığın gereğini yapıyor.
Kasım seçimlerinde “100 milyon blok oya sahip” olduğu söylenen Evanjeliklerin desteğini almak için mi ya da Amerika’yı daha fazla zenginleştirmek için mi?
Bir pastör için stratejik ortağından vaz geçmiş görünen Trump, Kasım seçimlerini hayat memat meselesi yapmış olmalı.
Zira bir de özel yetkili savcının “Rusya ile ilişki” iddiaları nedeniyle boynuna geçirdiği bir ilmek var ki ondan kurtulması da belki Kasım seçimlerine bağlı.
Kasım’daki ara seçimleri kazansa ya da kaybetse bile Trump’ın Türkiye ile Amerika arasına ördüğü büyük duvarın yıkılması yıllar yıllar alabilecek düzeye ulaştı.
Trump, Evanjeliklerin oyunu alayım derken, İslam dünyasının bedduasını alıyor. Amerikan rüyası, kabusa dönüşüyor. Türkiye gibi çok önemli bir müttefikini kaybediyor.
Kudüs’e büyükelçilik açarak bunu yapıyor, Suriye’de PYD/YPG-PKK’ya destek vererek bunu yapıyor. Suudi Arabistan ile kardeşlerini birbirine düşürerek bunu yapıyor.
Türkiye’ye Evanjelik bir pastörün ev hapsinde tutulmasını bahane ederek ekonomik savaş ilan ederek bunu yapıyor. (Bu arada Pastör, FETÖ ve PKK ile ilişkisi nedeniyle yargılanıyor.)
Trump’ın arkasındaki akıl ezoterik bir akıl. Yani teo-akıl. Kendilerini “Tanrı’nın tek seçilmiş kulları” olarak görüyorlar. Hatta diğer insanların tümünü “köle” görüyorlar.
Bu akıl bir teo-akıldır! Dinsel bir akıldır. Hıristiyanlığı ve Yahudiliği meczeden bir akıldır.
Bu akıl, insanlığı büyük bir felakete sürükleyerek (Tanrı’yı kıyamete zorlayarak) yeryüzü cennetini inşa edeceğini düşünen bir akıldır. (İsa Mesih kılıcıyla yeryüzüne inecek ve kılıcıyla hükmedecek) Cennetin Krallığı’nı yeryüzünde kurmayı hayal eden bir akıldır. Bunu yaparken de kendisi gibi düşünmeyenlerin tamamını “bozguncu/kafir”, ilan eden bir akıldır.
Bu akıl, dünyayı büyük bir felakete götürüyor. Trump da ahir ömründe “Başkanlık oyunu ile avunmak” için bu aklın her istediğine “evet” diyor. Beyaz Saray’ı kuşatan akıl budur. Amerika’nın karar mekanizmalarını işgal eden akıl bu akıldır.
“AMERİKA’YI YENİDEN HARİKA YAP” DİYE SLOGAN ATANLARIN HEGEMONYA ARZUSU
Bir de Trump’ın seçimde kullandığı slogan üzerinden ürettiği politikalar var.
“Make America Great Again” (Amerika’yı yeniden harika yap) sloganıyla yola çıkmıştı Trump hatırlarsanız.
“Amerika’yı harika yapayım” derken dostlarını ve düşmanlarını birbirine karıştırmış görünüyor.
“Dünya sadece bize çalışsın” diyen bir aklın merkezinin merkezinde şu anda Trump!
Hani Firavun aklı neyse o yani… Ya da Nemrut.
Dünya bir yana, Amerika bir yana. Ama hem dini metinler hem tarih, “Her Nemrut’un karşısına bir İbrahim, her Firavun’un karşısına bir Musa’nın çıktığını” yazar.
“Çin de neymiş? Avrupa Birliği’nin (AB) güvenliğini sağlıyorum onun bir bedeli olmalı. NATO’daki müttefiklerimiz bizim dünya jandarmalığımızın finansmanında yeterince rol almıyor. Bedelini ödemeliler” diyen bir Trump ve Amerika var karşımızda.
Haraç kesiyor eline kimi geçirirse. Tehditle yapıyor. Hem de göz göre göre.
Tarih kitapları Trump gibilerin akıbetini anlatan nice gerçeklerle dolu. Yine kutsal metinler de öyle. Firavun ya da Nemrut örnekleri günümüz için de çok şeyler söyler. O yüzden Erdoğan, “Dünya 5’ten büyüktür” diye haykırıyor. O yüzden, “One minute” diyor.
Mühim olan, doğru yerde durup sebat etmekten geçiyor.
Bir evanjelik pastörü Türkiye’ye tercih etmek ya da elimizdeki kartları açmanın zamanı
Trump başkanlık koltuğuna oturduğunda “Obama’nın hatalarına düşmez inşallah” diyenlerden biriydim.
Trump Obama’nın mirasını reddetti etmesine ama züccaciyeci dükkanına giren fil misali dünyayı katıp karıştırdı.
Dünya ekonomik savaşın içine girdi. Sıcak çatışmaların çıkmasıysa an meselesi.
Böyle bir ortamda Trump yönetimindeki Amerika, bir pastörü, NATO müttefiki Türkiye’ye tercih ediyor.
O halde, Amerika ile ne çıkar birliğimiz kalmıştır ne de stratejik ortaklığımız.
Amerika dolar ile vuruyor. Biz henüz kartlarımızı açmadık.
İncirlik nereydi? NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ülke hangisiydi?
Enerji koridoru bir ülkenin adı neydi?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti neredeydi?
Çin ve Rusya’nın başını çektiği Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın gözlemci ülkesi hangisiydi?
Sahi geçen ay Güney Amerika’daki toplantıya özel davetli ülkenin lideri kimdi?
“Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!”