İçim içime sığmıyordu. Çılgın projenin ne olduğunu merak ediyordum.
Nihayetinde 26 Nisan 2011 günü Haliç Kongre Merkezi’ndeki toplantıda dönemin Başbakanı Erdoğan çılgın projeyi slayt sunumuyla tanıttı. İsmi Kanal İstanbul’du.
Erdoğan, İstanbul sevdasını, İstanbul’un önemini anlattıktan sonra şöyle dedi:
“Dünyada içinden nehir geçen nice şehirler vardır. İçinden deniz geçen yegane şehir İstanbul’dur. Başlattığımız projemizde, İstanbul artık içinden iki deniz geçen bir şehre dönüşüyor. Bu projeyle beraber iki yarımada bir ada oluşuyor. Anadolu Yakası zaten bir yarımada.
O gün bugündür Kanal İstanbul’u konuşuyor, tartışıyoruz. Kimilerimiz çok beğendi projeyi. Kimileriyse kategorik olarak baştan itibaren “hayır olmaz” diyerek reddetti.
Bugün Kanal İstanbul için kazma vurulma aşamasına gelindi. Bu aşamaya gelinceye kadar ilgili bakanlıkların bir araya gelerek birçok fizibiliteyi tamamladığını biliyoruz. Riskler ve avantajlar alt alta toplandı sonuçta projenin ilk haliyle son hali arasında riskler ve avantajlar açısından değişiklikler yapıldı.
Projeyi kategorik olarak reddedenlerin bugünlerde sözcülüğünü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu üstlenmiş görünüyor. Yapılan protokolün geçersizliğinden başlayıp, projenin gereksizliğinden dem vuruyor hatta tehlikeli olduğunu öne sürüyor.
Bazılarıysa bu konuda referandum öneriyor.
Kişisel kanaatim ise şudur:
Anadolu’nun boşalmasına neden olan İstanbul’un cazibe merkezi haline getirilmesine baştan bu yana karşıyım. İstanbul’un nüfus olarak daha da kalabalıklaşmasının Türkiye’nin geleceği için tehlikeli olduğuna inananlardanım.
Yatırımların İstanbul’a değil Anadolu’ya ve Trakya’ya yapılmasını savunanlardanım. En az sanayi kadar tarımın ve hayvancılığın da desteklenmesi gerektiğini, tarım alanlarının ıslahı ve kullanımının bir devlet politikası haline getirilmesinden yanayım.
Buna mukabil, hem “Uçağım saatinde kalksın ama İstanbul Havalimanı’nın yapılmasına karşıyım” diyenlerin… Hem, “İstanbul’dan İzmir’e konfor içinde gideyim ama Osmangazi Köprüsü’nü boşuna yaptınız. Otobana ne gerek vardı” diyenlerin riyakârlık yaptıklarını düşünüyorum.
Zenginleşmeyi, daha çok para, daha çok statü, daha çok konforu isteyenlerin bütün bunların ön koşulu olan “yatırımlar”a karşı çıkmasını anlamıyorum.
Ne var ki başta CHP zihniyeti dediğimiz “kategorik olarak karşı çıkanlar” olmak üzere Türkiye’yi kalkındıran projelere karşı çıkılıyor. Gerekçeleriyse gerçekten sıra dışı! Mesela “Kanal İstanbul yer kabuğunu yaracak” diyenler var!
Hatırlayın lütfen! 17/25 Aralık kumpası, 3 ayrı kumpas dosyasının aynı çuvala boca edilmesi hadisesiydi. Ve o çuvalın içindeki dosyalardan biri “Türkiye’nin mega projelerini yapan iş adamlarına yönelik kumpas dosyasıydı”.
Diyeceğim o ki hem “Bir elim yağda bir elim balda olsun”, hem de o rahatlığı sağlayacak projelere hayır diyeyim riyakârlığı var.
Riyakârlığa lüzum yok, başkalarının ajandasına göre karşı çıkıyorsanız söyleyin de bilelim?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.