BAKÜ15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin 3’ncü yıl dönümünde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deydim. Bakü Büyükelçimiz Erhan Özoral’ın öncülüğünde düzenlenen 15 Temmuz şehitlerini anma programına katıldım.15 Temmuz’un Bakü için iki ayrı önemi var diye düşünüyorum. Birincisi, FETÖ’nün en güçlü yapılanmalarından birinin Azerbaycan’da olması...Diğeri, 15 Temmuz’da Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu söyleyen ilk liderlerden birinin Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in olması.Bu iki çelişki gibi
15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin 3’ncü yıl dönümünde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deydim. Bakü Büyükelçimiz Erhan Özoral’ın öncülüğünde düzenlenen 15 Temmuz şehitlerini anma programına katıldım.
15 Temmuz’un Bakü için iki ayrı önemi var diye düşünüyorum. Birincisi, FETÖ’nün en güçlü yapılanmalarından birinin Azerbaycan’da olması...
Diğeri, 15 Temmuz’da Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu söyleyen ilk liderlerden birinin Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in olması.
Bu iki çelişki gibi duran mesele nedeniyle Bakü’de 15 Temmuz’u anmak farklı bir duygu yaşatıyor insana.
Darbe ve iç işgal girişiminin üzerinden 3 yıl geçti. Bu sürede FETÖ ile mücadelede Türkiye önemli mesafeler kat etti. Azerbaycan’daki FETÖ yapılanmasına dönük çalışmalar da var. Ne var ki bu ülkede FETÖ hala aktif.
Bununla birlikte Türkiye -Azerbaycan ilişkileri 15 Temmuz’dan sonra çok daha ileri seviyeye ulaştı. Öyle ki hiç olmadığı kadar iyi bir dönem geçiriyoruz. Hal böyle olunca, FETÖ ile mücadelede burada da belli bir mesafe alınmış görünüyor.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Vahdettin Köşkü’ndeki buluşmamızda FETÖ’ye ilişkin konular da gündeme gelmişti.
Erdoğan, “Bu can bu tende olduğu müddetçe mücadeleye devam edeceğim” dedikten sonra, mücadelenin uluslararası boyutuna da değinmişti. İşte Azerbaycan’daki FETÖ ile mücadele o uluslararası boyutun bir parçası olarak devam ediyor.
Ve hiç boş bırakılmadan, her daim teyakkuzda kalınarak mücadelenin devam etmesi gerekiyor.
Azerbaycan- Türkiye ilişkilerinin bu kadar düzgün olduğu bir dönemde bu konuda daha da olumlu adımların atılacağına inanıyorum.
Türkiye’den Ak Parti Milletvekili ve Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır başkanlığındaki bir heyet buradaydı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı 15 Temmuz temalı videolar hep birlikte izlendi. O gece Türk milletinin yazdığı destan konuşmacılar tarafından anlatıldı.
Dikkatimi çekti! Azerbaycanlılar 15 Temmuz hadisesini o kadar içselleştirmişler ki farklı bir ülke değil sanki kendi ülkelerinde yaşamışçasına coşkuyla o günü anlattı. Haksız da değiller çünkü o gece Şehitler Köprüsü’nde bir de Azeri kardeşimiz şehit olmuştu.
Törenin bir bölümünde de Türkiye’den gazeteci dostlarımız Hüseyin Likoğlu ve Hasan Öymez’in ve Azerbaycanlı tarihçi Telman Nusretoğlu’nun katıldığı paneli gerçekleştirdik.
Panelde FETÖ terör örgütüyle mücadelenin devam etmesi gerektiğini anlattık. 15 Temmuz destanının gelecek nesillere nasıl aktarılması gerektiğine ilişkin görüşlerimizi paylaştık.
Rabbim bize bir daha çıplak ellerimizle tankları durdurmak zorunda bırakmasın.
Şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlık afiyet dilerim.
Türkiye’ye Nobel ödülü verebilirler mi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile pazar sabahı Vahdettin Köşkü’nde gazeteciler olarak bir araya geldik.
Sayın Erdoğan S-400’lerin gelişinden, F-35 savaş uçaklarıyla ilgili Amerika’nın tutumuna, Suriye iç savaşından Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe ve Pençe-2 harekâtlarına kadar birçok konuda bizleri bilgilendirdi. Dün de gazetemizde ayrıntılı bir şekilde haberini okudunuz.
Ben size bugün Cumhurbaşkanımızın Suriye ve diğer bölge ülkelerindeki savaş ve kargaşa yüzünden Türkiye’ye sığınan mültecilerle ilgili dikkat çeken bir teklifini hatırlatmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye başta olmak üzere bölgedeki çatışmalardan kaçan 4.5 milyon insanın Türkiye’de sükunet içerisinde barındırılıyor olmasının bile başlı başına bir başarı hikayesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Türkiye’ye, tamamen kendi fedakârlığı ile yürüttüğü bu sığınmacı politikası nedeniyle Nobel Barış Ödülü verilmesi gerekir” dedi.
“Nobel dediğiniz zaman ‘adalet’ diyorlar. Türkiye’den başka bunu dünyada yapan bir başka ülke var mı? Yok. Peki niçin bu konu ele alınmıyor veya niçin değerlendirmeye tabi tutulmuyor” diye konuştu.
Vahdettin Köşkü’ndeki 2 saatlik buluşmamızda birçok konu hakkında detaylı bilgilendirme yapıldı.
Bu bilgilendirmelerin satır aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Neden Türkiye’ye Nobel verilmiyor” sorusunun cevabı da gizliydi diye düşünüyorum.
Zira, başta Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen güvenli bölge konusunda olmak üzere, Doğu Akdeniz’deki tutumlarına kadar Batı’nın iki yüzlülüğüne, çifte standardına vurgu yaptı.
Gerçekten de Nobel Barış Ödülü’nü katbekat hak eden bir Türkiye var karşılarında. Nobel’i kat be kat hak eden bir Erdoğan var karşılarında. Ne var ki bu ödülü Türkiye’ye ve Sayın Erdoğan’a vermek akıllarından bile geçmiyor. Çünkü eski Amerikan Büyükelçisi James Jeffrey’in deyimiyle, onlara “
Yaltaklanan bir Türkiye ve bir Erdoğan yok
” karşılarında.
Türkiye’ye karşı ikircikli tutumlarını yüzlerine söyleyen bir lidere ve ülkesine Nobel Barış Ödülü’nü vermeyi isteler mi hiç?
#Azerbaycan
#15 Temmuz
#Bakü
#FETÖ
#S-400
#Recep Tayyip Erdoğan