“Artık binalar 5+1 olacak”başlık bir gazetenin ekonomi sayfasından. Haber Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti’nin son Merkez Yürütme Kurulu toplantında söylediği cümlelerden oluşuyor. Habere göre,Cumhurbaşkanı Erdoğanözetle şunları söylemiş:“Çevreye duyarlı, kentler olması için çok talimat verdim. Özellikle İstanbul ve Ankara belediye başkanlarını çok uyardım. Maalesef haklısınız efendim demelerine rağmen hiçbir şey değişmedi. Geçmişte, Çevre Bakanlığı’nın da çok ihmali olmuş.İstanbul’daki o binaların
başlık bir gazetenin ekonomi sayfasından. Haber Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti’nin son Merkez Yürütme Kurulu toplantında söylediği cümlelerden oluşuyor. Habere göre,
özetle şunları söylemiş:
“Çevreye duyarlı, kentler olması için çok talimat verdim
. Özellikle İstanbul ve Ankara belediye başkanlarını çok uyardım. Maalesef haklısınız efendim demelerine rağmen hiçbir şey değişmedi. Geçmişte, Çevre Bakanlığı’nın da çok ihmali olmuş.
İstanbul’daki o binaların tıraşlanması konusunda zamanında çok söyledim. ‘Gereği yapıyoruz’ dediler, ortada bir şey yok. İzinlerle ilgili çok uyarılarım oldu. Ama bakıyorsunuz değişen bir şey yok. Her yerde çok katlı binalar.
Şimdi Çevre Bakanımız Mehmet Özhaseki’yle konuştuk. Bundan sonra izni verilecek binaların 4 artı bir olmasını istedim. Tüm Türkiye’de tüm belediyelerde bu sınırlar aşılmasın dedim. Sonra bakan bey bana geldi. Müteahhitlik açısından 4 artı birin kurtarmadığını söyledi. Sonra
tık. İzleyeceğim, bakalım neler olacak? Bunlara bir daha müsaade etmeyeceğim, takipçisi olacağım.”
Son dönemde kötü şehirleşmeye dönük yükselen bir eleştiri var. Bu eleştiriyi yapanların başında da
geliyor. Daha birkaç hafta önce,
“İstanbul’a ihanet ettik. Ben de bundan sorumluyum”
demişti hatırlayın.
Ancak şöyle bir gerçeğimiz de var. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son grup toplantısında söylediği artından çıkışta pekiştirdiği bir gerçeklik…
“Benim adımı kullanıyorlar”
dedi ve ekledi,
“Adımı kullananlar sahtekardır, dolandırıcıdır!”
Belediyelerdeki imar değişiklikleri ya da emsal değişiklikleri nasıl oldu? Bir arsaya gökdelen izni çıkarken yanındaki arsaya neden çıkmadı? Kanundaki ya da yönetmeliklerdeki boşluklardan istifade edilerek, bire beş, bire on hatta daha da fazla inşaat nasıl yapıldı? Ruhsatlar nasıl alındı? Ucube binalar nasıl dikildi?
Hepsinin cevabı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıdaki açıklamasında gizli aslında.
Göz yumanlar, olur verenler, tamam diyenler, ‘yukarıya’ başka şey söylemiş, aşağıda başka şeyler yapmış. Sonuçta karşımıza insan doğasına aykırı binalarla dolu şehirler çıktı.
Ak Parti’nin Türkiye’yi nasıl dönüştürdüğünü bilmeyen yok. Ancak Ak Parti’nin desteklediği, önünü açtığı, sonuna kadar arkasında durduğu inşaat sektörü, “yenileme”, “toplu konut”, “marka proje”, “dönüşüm” adı altında şehirleri “ucube”leştirdi.
Çevre bilinci yüksek, ahlaki kaygıları olan, yasalara, yönetmeliklere uyanlara elbette sözümüz yok.
Ancak iktidara yakın olmayı yasaların arkasından dolanmaya hakka kazanmak olarak görenlere sözümüz. Mal sahipleri de müteahhitler de. (Bu köşede tamahkar müteahhit ve tamahkar mal sahiplerini eleştiren yazılar da yazmıştım hatırlayın.)
İnsan doğasına aykırı şehirleşmeye, İstanbul çok tipik örnek. Gökdelenler yükseldi. Marka proje adı altında çok yüksek değerlerde binlerce yüksek bina dikildi. Dönüşüm adı altında başlayan birçok proje, “rant” ile birleşti. Karşımıza, 10 yıl önce sokak olarak kullanılan yollar cadde olarak çıktı. Daha önce birkaç yüz hane olan mahalleler binlerce hanelik uydu şehirlere dönüştü. Dikey mimari özendirildi ve uygulandı. Bu yüzden şehir nüfusu yükseldikçe yükseldi. Ne yürünecek kaldırım, ne araç park edecek otopark, ne araçların rahatça ilerleyeceği caddeler kaldı. Çocuklar, yaşlılar tek başlarına kaldırımlarda yürüyemeyecek hale geldi.
Emsal değerler nasıl olduysa hep artırıldı. 5’se 7, 10’sa 20 oldu. Ak Parti iktidarından önce seçim dönemlerinde “kaçak kat” olarak çıkılan apartmanların son katları Ak Parti döneminde bir şekliyle “yasalara” uydurulur oldu.
Şu anda karşımızda dev binalar, heyula bir yaşam ve korkutucu bir mega şehir var. Ve şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan en üst perdeden bu yapılan ihanetin önüne geçmek için haykırıyor. “Yüksek binalara izin verilmemesi konusunda uyardım, uyarılarım dikkate alınmadı diyor ve ekliyor,
“Adımı kullananlar dolandırıcıdır. Sahtekardır."
Zarrab’a henüz gerçek sorular sorulmadı
New York’taki mahkemede Zarrab ve Zarrab’ı devşiren savcıların darmadağın olduğunu söylüyor Serdar Turgut dünkü yazısında. Serdar Turgut başından bu yana davayı salonda bizzat takip ediyor. Gözlemlerine göre, iddia makamıyla anlaşan Zarrab, ne istenirse ona göre şovunu yapıyormuş. Önceden saatlerce yapılan hazırlıklar ve provalar mahkemede uygulanıyormuş.
Turgut, hatta hakimin son duruşmada savcıları sesini yükseltmeden kanıtların sunulma biçimi konusunda uyardığını yazdı.
Anlaşılan iddia makamıyla “tanık” arasındaki paslaşma bir yere kadar sürecek. Önümüzdeki hafta Zarrab bu kez savunmanın sorularıyla karşılaşacak. Şu ana kadar savunma avukatları beklemede. İtiraz edebilecekleri konulara bile itiraz etmeden hem de…
Zarrab’ı uzun uzun çizdiği şemalar, ince ince anlattığı para trafikleri filan gelip dayanıp, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’da duracak.
Savcıların kurguladığı ve Zarrab ile birlikte mahkemede oynadığı tiyatro önümüzdeki hafta gerçekle yüzleşecek. Bakalım, Zarrab gerçek sorular karşısında ne yapacak? Çünkü şu ana kadar sorulan soruların hiçbiri “gerçek soru” değil. Bir davanın seyrini önceden verilmiş bir karara dönüştürmek için kurgulanmış sorular.
Bakalım Zarrab, “yırtmak için” anlaştığı savcıların kurgusal soruları bitip, savunmanın gerçek sorularıyla karşılaşınca jüri üyelerini “şaşkına çevirecek” nasıl cevaplar verecek.
Hafta başı Zarrab ve savcıların ezberleri bozulursa hiç şaşmayalım!
#Konut
#İstanbul
#Reza Zarrab