Kabil
Abdulhamit Muhaciri müstear ismiyle rahmetli Bahattin Yıldız ağabeyin, “Bir mücahidin cihat günlüğü” kitabıyla bilmiştim ilkin Afganistan’ı. Yine Ferhat Dağcı müstearıyla yazdığı “Savaşan Afganistan” kitabıyla da…
Gençlik yıllarım Afganistan’daki Rus işgalini, orta yaşım Amerikan işgalini takip etmekle geçti.
Afganistan’daki grupları kah “cihat eden”ler olarak gördüm, kah “sapkınlığın içine düşmüş teröristler” olarak.
Çok ama çok uzun zamandır Afganistan’la hemhal oldum. Afganistan ile ilgili düşüncelerim zaman içinde birçok kez değişti. Değişmeye de devam ediyor. Afganistan ile ilgili düşünürken kendime kızdığım anlar da güldüğüm anlar da çokça.
***
Birkaç kez Afganistan’a gitmek için vize aldım ancak nasip olmadı. En son Bahattin Yıldız adına Bizim Çocuklar Derneği’nin yaptırdığı yetim hanenin açılışına gitmek istemiştim o da olmadı.
Ama bu kez Başbakan Binali Yıldırım ile önce Moğolistan’ın başkenti Ulan Batu’ya sonra Afganistan’ın başkenti Kabil’e gitme şansım oldu.
Kabil’deki güvenlik zafiyeti nedeniyle 10 saatimizi Uluslararası Hamit Karzai Havalimanı’nın askeri bölgesinde geçirmek zorunda kalacağımızı öğrenince açıkçası epeyce gerilmiştim.
10 saatin özetini yazının sonunu beklemeden söyleyeyim. Türkiye’nin büyüklüğünü, Türkiye’nin gücünü ve Türkiye’nin dünyanın sorunlu bölgelerindeki insanlar için ne ifade ettiğini görmek isteyenler için Afganistan Türk Görev Kuvvet Komutanlığı’nı görmesi yeterlidir.
***
Hamit Karzai Havaalanı aynı zamanda bir NATO üssü. Aynı zamanda Afganistan’daki Türk Birliği’nin ana karargahı. Aynı zamanda uluslararası yardım ve koordinasyonun merkezi.
10 dönümlük alanda 7 bin asker var. Bu askerler 54 ülkeden gelmiş. Ancak üssün sorumlusu Türkiye. Türkiye’nin Afganistan’daki asker sayısı yaklaşık 600.
Bu askerlerin çoğu subaylardan oluşuyor. 3 ayrı komuta kademesi var. İç içelik söz konusu. NATO askerleri, koalisyon güçleri ve Türk askerleri Hamit Karzai Havaalanı’nda iç içe.
Ancak, her yer Türk bayraklarıyla donatılmış. Ve Afgan askerleri de Tür birlikleriyle birlikte burada.
Türkiye’den gelen heyeti askerlerimiz karşıladı. Kıza bir brifingden sonra üstü yaya olarak gezmeye başladık. Sağımızdan solumuzda filmlerde gördüğümüz türden kocaman zırhlı araçlar, birkaç adım ötede kah bisiklete binen kah yürüyen Amerikalı, Kanadalı, Almanyalı askerler.
Biraz sonra bizi yemek haneye aldılar. Belli ki iyi hazırlanmışlar. Çorbasından et yemeğini, salatasından, meyvesine harikulade bir mönü hazırlamışlar. Kapıdan girdiğimizde Türkçe “Hoş geldiniz” diyen siyahi bir görevli ile karşılaştık. Sıraya girip yemeklerimizi aldık. Askerlerle birlikte sofraya oturduk.
Buraya 6 aylığına geçici görevle geliyor askerlerimiz. Dedim ya çoğu üst rütbeli subaylar. Uzman çavuşlar da var. Hepsi özel seçilmiş. 5 er var onlardan biri de imam. Zaten 15 Temmuz’un ilk şehidi Astsubay Bülent Aydın’ın anısına TİKA tarafından yaptırılan üst bölgesindeki caminin açılışında da duayı o imam asker yaptı.
Yemekten sonra Afganistan Türkiye ilişkilerini ve Afganistan Türk Görev Kuvvet Komutanlığı’nın neler yaptığının anlatılacağı brifing salonuna geçtik.
Türkiye ile Afganistan arasındaki tarihi geçmişi biliyoruz. Afganistan’daki terör olaylarını da… Ancak itiraf ediyorum 2017 yılında toplam 38 bin insanın terör olayları nedeniyle hayatını kaybettiğini o brifingde öğrendim. 2018’in ilk 3 ayında da bilanço felaket. 9 büyük terör olayı yaşanmış. Ortalama her gün 2 bin insan hayatını kaybediyor burada. Çok ağır bir bilanço. DAEŞ ile Taliban en aktif örgütler.
Brifingden sonra İstanbul Cafe’ye gittik. Yanlış yazmadım askerlerimizin çay kahve içmeleri için yapılmış güzel bir terası da olan küçücük bir bina. Harika çayı var. Orada 15 Temmuz gecesi Dalaman Havaalanı’nın komutanlığını da yapan ve Cumhurbaşkanımızın uçağının salimen İstanbul’a inmesinde emeği olan Albay Murat Selçuk Çol ile tanıştık. Üssün komutanı o. Hem de general olarak. Bizlere o geceye ilişkin ipuçları da verdi, Afganistan’daki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptıklarına ilişkin bilgileri de.
Bir ara, “Dikkat ediyor musunuz her yer Türk bayrağı. Şeref duyun. Şeref duyuyoruz” dedi. Gerçekten iftihar edilecek bir manzaraydı gördüklerimiz.
Akşamüzeri, Başbakan Binali Yıldırım üsse geldi. Askerlerle buluştu. TİKA’nın, Maarif Vakfı’nın Afganistan’da büyük bir özveriyle çalışanlarının aileleriyle sohbet etti.
Hepsine şahitlik ettik.
Nihayetinde 7 bin askerin olduğu kışlanın tek camii olan şehit Bülent Aydın’ın anısına TİKA tarafından yapılan camiin açılışına katıldık.
Kabil’den ayrılmak üzere uçağa bindiğimizde aklımda bin türlü soru bin türlü soru işareti vardı.
1979’da Sovyet işgali sırasında buralara kadar gelen ve işgale direnen abilerimizi, arkadaşlarımızı düşündüm. Sonra Afganistan’daki etnik grupların kendi içlerindeki büyük çatışmasını ve bu çatışmayı bizlere nasıl pazarlandığını hatırladım. Amerikan işgaline zemin hazırlayan El Kaide’nin 11 Eylül saldırılarından hemen önce Ahmet Şah Mesud’u nasıl katlettiğini hatırladım.
Amerika’nın El Kaide bahanesiyle işgal ettiği bu topraklara attığı kötülük tohumunun kah DAEŞ kah Taliban kah bilmem ne örgütü şeklinde zuhur edip buraları yaşanmaz bir hale soktuğunu düşündüm. Bilmem kaç bin kilometre öteden buraya gelip, sözüm ona terörle mücadele ediyormuş gibi yapıp bir ülkenin nasıl bir kan gölüne çevrildiğini düşündüm.
Türkiye’nin bu kaotik atmosferde bir nefes, bir umut olmak için askerinden, sivil toplumuna canhıraş çırpındığına şahit oldum.
Sonra da, “Devletsizlik, vatansızlık ne demek” bildim!
Allah bu millete ve devlete güç kuvvet versin diye içimden dua ettim. Ya Türkiye de olmasaydı mazlum coğrafyaların hali nice olurdu?
Haksız mıyım?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.