“Atatürk ilah değildir tamam da...” başlıklı yazımla ilgili onlarca mesaj, mail aldım. Bunların epeyce bir kısmı sağ olsunlar, “tebrik ve teşekkür” şeklindeydi.Bazıları da var ki küfür, hakaret dolu mesajlardı.En histeriklerinin içeriğiyse, “kafir”, “putperest” gibi yakıştırmalarla dolu.İşin ilginç olanı sosyal medya üzerinden bu tür mesajları gönderenlerin sahte isimler yabancı isimler olması.Mesela bir tanesi, kendisine ünlü bir dizinin baş kahramanının fotoğrafını seçmiş. Pagan Vikinglerin
“Atatürk ilah değildir tamam da...” başlıklı yazımla ilgili onlarca mesaj, mail aldım. Bunların epeyce bir kısmı sağ olsunlar, “tebrik ve teşekkür” şeklindeydi.
Bazıları da var ki küfür, hakaret dolu mesajlardı.
En histeriklerinin içeriğiyse, “kafir”, “putperest” gibi yakıştırmalarla dolu.
İşin ilginç olanı sosyal medya üzerinden bu tür mesajları gönderenlerin sahte isimler yabancı isimler olması.
Mesela bir tanesi, kendisine ünlü bir dizinin baş kahramanının fotoğrafını seçmiş. Pagan Vikinglerin kahramanı Ragnar Lothbrok!
O kahraman ki ne ehli kitap tanımıştır ne Müslüman!
Dizideki bir bölümde Endülüs’te camide namaz kılarlarken Müslümanları katletmiş, bir başka bölümde kilisede ayin yaparken Hıristiyanları!
İşte o pagan savaşçıyı kendisine rol model seçmiş bir aklı evvel bizim “imanımızı” sorgulamaya kalkmış. “Budist” yakıştırmasını uygun görmüş!
Bu tür örnekler çok.
Anlaşılan o ki, epeyce birilerini rahatsız etmişiz. Bir oyunu bozmuşuz, hamdolsun.
“Atatürk ilah değildir tamam da...” başlıklı yazımız maksadına ulaşmış. Bundan sonrası ne gam.
Bu sosyal medyadaki sahte hesapların kimlere uzandığını biliyoruz. Ne yapmak istediklerini de biliyoruz.
Zira, bu memlekette iç barış olmazsa nelerin olabileceğini de biliyoruz.
Ve biz Cumhuriyet Mitingleri ile denenen, 2013’ün Mayıs ayında başlayan Gezi provokasyonunda denenen, bütün bu unsurlara ayrılıkçı terör örgütü PKK’yı da eklemlendirerek denenen iç çatışmayı derinleştirme operasyonlarını biliyoruz.
Nihayet 15 temmuz 2016’daki darbe ve iç işgal girişimiyle, “otorite boşluğu oluşturularak” toplumsal kesimlerin ve elinde silah bulunduranların birbirine karşı kazananı olmayan bir iç savaşa itilmek istendiğini biliyoruz.
Bütün bu bildiklerimizin sonucunda, bir gerçek kalıyor geriye.
Türk milletinin her bir ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesiyle bir şekliyle barışarak yoluna devam etmesinden başkaca bir seçenek yoktur. İç çatışmanın panzehiri budur.
Hiç olmazsa asgari özen, asgari saygı!
Hiç sevmesen de, hiç onaylamasan da hiç savunmasan da... Hiç olmazsa hassasiyetleri kaşımamak adına..!
Dindarı, muhafazakarı ile laik, sekülerleri ancak böyle bir arada tutabileceğimize inanıyorum.
Lafı nereye getireceğim? Bütün bu anlattıklarımı bir şeyi anlamadığımı anlatmak için girizgah yaptım.
Bazı “İslamcı dostlarıımız”ın geçen hafta yaşanan olaylardan sonra bana ve benim gibi düşünen bazı arkadaşlarımıza “Ezik Müslümanlar” demesi ne garipti!
Tanıdığım, birlikte yıllarca yol yürüdüğüm ama sonrasında çoğunun “siyasal tercihleri” nedeniyle şimdilik rezerv koyduğum arkadaşlar bana “ezik” demiş!
Güleceğim bu ithama ama..., Neyse!
Bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra,“Toplumda birikmiş büyük bir enerji var. Dışarıda da Türkiye karşıtlığı (aslında kast ettikleri Erdoğan karşıtlığı) var. Hem içerideki hem dışarıdaki gazı almak için tek çare var Büyük Koalisyon. Yani CHP ve Ak Parti’nin kuracağı koalisyon” diye yazılar yazdılar. Televizyon ekranlarından, 7 Haziran’dan sonra “Sakın seçimleri yenileme cihetine gitmeyin, sonuç değişmeyecek. Tek seçeneğiniz koalisyondur” dediler.
Hatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Görevi CHP lideri Kılıçdaroğlu’na da ver” bile dediler!
Yani, Kemalizm’in temsilcisi CHP’nin hükümet ortağı olmasını savundular.
Yine bu ardaşların bir kısmı 24 Haziran seçimlerine gidilirken, kendisinin seçilmesinin önüne geçmek için 367 garabetini bile uyduranlarla kolkola girmesi için 11’inci Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ü “Ortak adaylığa” ikna etmeye çalıştılar.
Yine CHP ve HDP ile zımni itifakı onayladılar.
“Bilge lider” diye pazarladıkları Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Fatih Camii avlusunda 15 Temmuz Şehidi’nin tesettürlü eşine hakaret etmesine bir cümle söyleyemediler.
Yani ki ne kadar “çatışma alanı varsa” oraları kaşıyanlar, Erdoğan’ı kim düşürebilecekse, ya da ona kim zarar verebilecekse onlarla düşüp kalktılar!
O arkadaşların bir çoğunun “gizli ajanda”ları olduğunu dilimiz döndüğünce, kalemimiz yazdığınca dile getirdiğimiz için midir bilinmez ama bugün “Cumhuriyet projesi tutmuştur” dedim diye, “10 Kasım’daki anma töreni sırasında tören alanında ‘Bu bir kıyamdır’ diye bağıran üniversiteli kızı eleştirdim diye bana “ezik” demişler!
Oysa o arkadaşların bir kısmı henüz kısa pantalonlu bile değilken... Bir kısmı da çok iyi biliyor ki, 1987 yılındaki başörtüsüne özgürlük için 36 gün boyunca Ankara Abdiipekçi Parkı’nda açlık grevinde oturan bizdik.
Sokaklarda sırtımızda polis çopu kırılan bizdik.
Yine o arkadaşlar çok iyi biliyorlar ki, sırf başörtülü kızlar sınavlara girebilsin diye, sınav salonunun kapısında beklediğimiz için üniversiteyi yıllar bonra bitirebildiğimizi.
Neyse, bana ezik diyen arkadaşların bir kısmı da var ki “Ak Parti iktidarlarının” onlara sağladığı imkanlar sayesinde bir elleri yağda bir elleri balda konfor içindeyken “biraz kenara çekilin” dendiği için bugün öfke kusuyorlar.
Bitiriyorum.
Türkiye’de çok kolay kıpırdayan, kırılan fay hatlarımız var. Bu fay hatlarını kaşımak hiç birimizin faydasına değil.
Ama ne hikmetse bugünlerde “İslamcı” ardaşların bir kısm Mustafa Kemal üzerinden, Aleviler üzerinden, Kürtler üzerinden yeniden o fayları kaşımayı kendilerine görev bilmişler.
Bir ezik olarak siz “kudretli” arkadaşlara hatırlatmak istedim. O kadar!
Bilmem anlatabiliyor muyum?