Önceleri krallar için söylenen "kral öldü yaşasın yeni kral" sözü bugün birçok alanda tekrarlanır oldu.20. yüzyıla ait veya 20. Yüzyılda altın çağını yaşamış birçok kavram 21. Yüzyıla başında yeni kelimesiyle giriş yapıyor.Bu bir anlamda tıkanıklığın, diğer anlamda ise akışkanlığın, dinamizmin bir göstergesi…Diplomasi özellikle 2. Dünya Savaşı"nın ardından altın çağını yaşadı. Soğuk Savaş ikliminde güç diplomasideydi. Askerlerin çözemediği sorunları üstün bir akılla çözüyorlar ve savaşın maliyetine
Önceleri krallar için söylenen "kral öldü yaşasın yeni kral" sözü bugün birçok alanda tekrarlanır oldu.
20. yüzyıla ait veya 20. Yüzyılda altın çağını yaşamış birçok kavram 21. Yüzyıla başında yeni kelimesiyle giriş yapıyor.
Bu bir anlamda tıkanıklığın, diğer anlamda ise akışkanlığın, dinamizmin bir göstergesi…
Diplomasi özellikle 2. Dünya Savaşı"nın ardından altın çağını yaşadı. Soğuk Savaş ikliminde güç diplomasideydi. Askerlerin çözemediği sorunları üstün bir akılla çözüyorlar ve savaşın maliyetine girmeden istenilen sonuca barışla ulaşılıyordu. Ya da en azından öyle olması umuluyordu.
Ancak istisnalar zamanla kural olmaya başladı ve hikaye farklı bir hal aldı.
"Diplomasinin öldü" tezini New York Times yazarlarından Roger Cohen dünkü yazısında işledi.
Aslında yeni de sayılmaz, 2011"de yazdığı "Diplomasinin Ölümü" başlıklı yazısıyla bu düşüncenin işaret fişeğini atmıştı.
Değişen güç dengeleriyle paralel olarak diplomasi de biçim değiştiriyor. Önümüzdeki dönemde dijital diplomasinin, vatandaş diplomasisinin ve diğer yeni diplomasi çeşitlerinin daha fazla gündeme geleceği bir dönem olacak.
Büyük şirketlerin ağırlığının hissedildiği kurumsal diplomasinin güçlenmesinin izlerine Google CEO"su Eric Schmidt"in Kuzey Kore gezisinde rastladık.
Artık kümelenen gruplar da kendi diplomatik enstrümanlarını geliştirmeye devam edecek.
Küresel ticaretin artması artık ülkeler arasındaki bağları toplumlar ve gruplar düzeyine taşımış durumda.
Menfaat gruplarının geliştirdikleri diplomasi kültürüne sivil toplum da kayıtsız kalmıyor ve kendi diplomatik araçlarını geliştiriyor. İHH İnsani Yardım Vakfı"nın öncülüğünü yaptığı "insani diplomasi" olarak tanımladığı kavram bunun öncü örneklerinden biri…
Cohen yazısında ABD"nin eski Venezuela Büyükelçisi William Luers"in ilginç bir tespitine yer veriyor: ABD"nin Ortadoğu politikasının şoför koltuğunda Ordu ve CIA oturuyor.
İletişimin hızla geliştiği bir dönemde bunun izahı çok kolay değil.
Diplomasinin iletişimin gerisine düşmesi de yine yeni diplomasinin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Yeni diplomasi derken neleri anlamamız gerekiyor.
Devletlerin diplomasi için yeni enstrümanları kullanması kadar devlet dışı unsurların diplomaside var olmasını anlamamız gerekiyor.
Devletlerin Superman olmadıkları, Superman"i oynamadıkları bir dönemi anlamak gerekiyor.
İletişim ağlarının yeni paradigmaları beraberinde getirdiklerini anlamak gerekiyor.
Yeni diplomasi derken dijital dünyayı yeni durumun temel bileşenlerinden biri olarak algılamak gerekiyor.
Yeni diplomasi kültürel ve sosyal çalışmaların toplumlar arasında köprüler kuracağını öngörmek demektir.
Yeni diplomasi de uluslararası (devletler arası) ilişkiler kadar milletler arası ilişkiler de giderek daha fazla önem kazanacak.
Parlamentolar arası dostluk gruplarından daha fazlasını halklar arası dostluk grupları sağlayacak.
Ülkeler arasındaki iletişim sıkıcı ve son kullanım tarihi belirsiz analizlerle değil güncel veri setleriyle gerçekleşecek.
ABD başta olmak üzere devletler büyük ölçüde kendi tekellerinde tutuyor ve ancak yetersiz kaldıklarını hissettikleri anda sivil toplumla işbirliği geliştirme ihtiyacı hissediyor. Bu da ortaya verimsiz ve sürdürülemez bir işbirliği süreci çıkarıyor. Oysa küresel ticari kartellere karşı devletleri ve halkları savunmanın yolu diplomasiyi demokratikleştirmekten geçiyor.
Diplomasi biçim değiştirirken devletlerin kendi rollerini yeniden tanımlamaları ve yapılandırmaları gerekiyor.
İşe bir ucunda başlamak lazım.