Dünya üzerinde her an milyonlarca insan bir ekrana gömülmüş vaziyette yaşıyor. Televizyon, bilgisayar, tablet ya da telefon, pek bir farkı yok. Hepsi, en az herhangi bir uyuşturucu madde kadar bağımlılık yapıyor. ‘Bağımlılık’ kavramı hiç kimse için kolaylıkla alıp kabul edilebilecek bir kavram değil... Dolayısıyla hemen her gününün hiç azımsanmayacak kadar büyük bir bölümünü herhangi bir ekrana bağlı geçiren insanlar olarak hiçbirimiz kendimize bu kavramı yakıştırmıyoruz. Diğer bütün bağımlılıklar gibi ekran bağımlılığının da dünyadaki marjinal bir takım insanların problemi olduğunu varsayıp geçiyoruz. Oysa fotoğraf ortada, hiçbirimiz teknolojik oyuncaklarımızdan kafalarımızı kaldıramıyoruz. Evde, alışverişte, yolda yürürken, toplum taşım araçlarında, lokantalarda, okullarda, camilerde ve bulunduğumuz diğer her yerde gözümüzü ekranlara dikiyor, etrafımızdan tamamen kopuyoruz.
Bundan yirmi, yirmi beş yıl önce birileri gelip bize insanların bakışlarıyla çeşitli boylardaki ekranlara kilitlendiğini, ekranlarca tutsak alındığını söylese herhalde deli olduklarını düşünürdük. O ekranlardan uzak kaldığımız nadir zamanlarda adeta krize gireceğimizi, ilk fırsatta kendimizi yeniden ekranlara teslim etmek için sabırsızlanacağımızı söylese onlara asla inanmazdık. Gerçek hayatımızın gittikçe eksilip küçüleceğini, sanal hayatımızın yaşadığımız asıl yer olacağını ifade etseler, saçmaladıklarını söylerdik. Bir çeyrek asır önce inanılmaz bulduğumuz, delilik gibi gördüğümüz, bize saçmalık gibi gelen ahvali ile o fotoğraf, kabul edelim ki bizim bugünümüzün, bugünkü hayatlarımızın fotoğrafı...
Her türlü bağımlılık, insanın dünyasında inkar silahıyla mevzi kazanır, yerleşik hale gelir ve kökleşir. Eğer samimiyetle kendi halimize, yapıp ettiklerimize, alışkanlıklarımıza, yapmadan duramadıklarımıza bakabilirsek göreceğiz; o inkar dili hepimizin sözleri arasında hükmünü yürütüyor. Mesela en yoğun mesai içinde olanlarımız bile iki iş arasındaki birkaç dakikalık boşluklarda hemen cebinden çantasından telefonunu çıkarıyor. Sıkış tıkış otobüs durağında, hastanede tahlil kuyruğunda, kırmızı ışığın yanmasını beklerken, hatta camide hutbe okunurken... Birbirlerine randevu verip buluşan ve sonra orada oturdukları sürece gözlerini ellerindeki telefonlardan ayıramayan insanlar var. Kendilerini ekranlardan koparamadıkları için sabaha kadar uyumayan insanlar var. Hayatını cümle alem izlesin diye neredeyse bir canlı yayına dönüştüren insanlar var. Bunlar benim defalarca şahit olduklarım... Mutlaka daha uç örnekler de vardır. Belki top rakip sahadayken telefonunu kurcalayan kaleciler de vardır, kim bilir!
Şahsi gözlemim hepimizin az ya da çok en genel anlamıyla teknoloji bağımlısı, çoğumuzun ekran bağımlısı, büyük bir kısmımızın da sosyal medya bağımlısı haline geldiğimiz yönünde... Bugün bir çok kimse yeni teknolojik alışkanlıklarından vazgeçmeyi asla aklına bile getirmeyecek kadar kapılmış durumda bu illete!
İşin asıl endişe verici tarafıysa şu: Bu kadar büyük bir çoğunluk aynı illete tutulduğu zaman, illetin kendisi ‘normal’i temsil eder hale geliyor. Yani bağımlılık illetinin her türlü emaresinin bulunduğu ahvalimiz bize normal gelmeye başlıyor. Bir arızanın herkeste olmasıyla görünmez hale gelmesi gibi... Böyle bir durumda tabiatıyla krala aslında çıplak olduğunu söyleyecek bir gözüpek kahraman bulmak bile mümkün olmayacaktır; çünkü bizim bu gerçekten acayip şimdiki zaman fotoğrafımızda sadece kral değil, ahali de tamamen çıplak!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.