“Alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur” diyor Alman düşünür Arthur Schopenhauer.
Bir şeyin meşru olarak kabul görmesi için, çok sayıda kişinin o şeyi hayatına katmış olması yeterli sayılıyor bugün. Bir tür sessiz ittifakla o şeyi tartışılamaz şeyler arasına katıveriyoruz. Tartışmayı bırakın üstünde duran bile olmuyor bir daha. Olursa, bunu onun takıntılı olmasına, çıkıntılık yapmasına bağlıyoruz. Oysa tarih boyunca toplulukların helakiyle sonuçlanan her gidişat, o topluluklar içindeki çoğunlukların yanlışa ittifakla kapılması sonucunda yaşandığını biliyoruz. Bu sebeple ki, herkesin yaptığı şeyleri yapmak konusundaki rahatlığımız kabul edilebilir bir şey değildir. Bu bir tür kapılma halidir; toplumsal vakumun kişisel muhakemeleri iptal ettiği bir sürüklenmedir. İnsanî direnç noktalarımızın çöküşü, kurgunun gerçeği alt edişidir. Herkes yapıyor diye yapmaya başladığımız şeyler bizi toplumsal illüzyonun şuursuz ve dolayısıyla savunmasız bir parçası kılar.
“Neden böyle davranıyorsun?” diye sordu durumu anlayamayan. “Çünkü herkes böyle davranıyor!” dedi anlama ihtimali olmayan.
Bugün yaptığımız şeylerin büyük bir kısmını herkes yapıyor diye yapıyoruz. Alışkanlıklarımızı, meşgalelerimizi, zevklerimizi, ihtiyaçlarımızı, sevdiklerimizi, sevmediklerimizi belirlerken ölçümüz çoğu zaman o ‘herkes’! Bizim için herkes başkaları, başkaları içinse biziz. Kendini üretip çoğaltan bir kısır döngü bu! Peki herkes herkese dahil mi? Hayır, tam olarak değil! Bunun bir kurgu olduğunu bilen ve bu kurgudan menfaatlenenler de var. Onlar da kendilerini bizim kapıldığımız kör kurgunun içinde gibi gösteriyorlar ama aslında orada değiller. Onlar döngüye kapılanlar değil, kurguyu sürdürenler. Biz herkesi herkes kabul etmekte fazlasıyla istekli davranarak onların kendilerini gözlerden kaçırmalarına yardımcı oluyoruz. Zayıflıklarımızı, kontrolü nerede elimizden kaçırdığımızı, kapılmaya neremizden müsait olduğumuzu iyi biliyorlar. Psikolojimizle, sinirlerimizle, duygularımızla, düşüncelerimizle oynayabiliyorlar. Bizim için tüketici bir döngü olan o şey, onların para basan global fabrikası... Ellerinden kurtulmamızın tek yolu yeniden muhakeme edebilir hale gelmemiz... Bunu da biliyor ve en çok bu olmasın diye çalışıyorlar. Ne zaman içimizde küçük bir itiraz biriktirmeye yeltensek, ‘herkes’i kafamıza vurup biriken her şeyi darmadağın ediyorlar. Her şeye ‘herkes’ yapıyor diye razı oluyoruz ve razı olduğumuz anda biz de başkalarının zehirli ‘herkes’i oluyoruz.
“Eğer insanları güçle kontrol edebiliyorsanız, ne düşündüklerini ya da hissettiklerini kontrol etmek o kadar önemli değildir. Ama eğer insanları güçle kontrol etme yeteneğinizi kaybederseniz, davranışları ve fikirleri kontrol etmek gerekli hale gelir. Günümüzde kontrol etme işini devletlerden ziyade büyük şirketler yapar” diyor Noam Chomsky, ‘Emperyal Arzular’ kitabında.
“Bütün bu düşünceler size mi ait?” diye sordu hayran olan. “Yoo, hazır düşünülmüşü varken neden uğraşayım!” diye cevapladı aşırı fenomen olan.
Uyuyanı uykusundan uyandıran sözler olduğu gibi, uyanığı ayakta uyutan sözler de var.
“Kalabalığın gürültüsü kulakları sağır eder” dedi meczup, “ve hakikat her zaman fısıltıyla konuşur!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.