19 Mart 1965 tarihinde İnegöl’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İnegöl’de tamamladı. 1987 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Zaman gazetesi Kültür-Sanat Servisi’nde çalıştı. Daha sonra TRT'de aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar, Havuçlu Pilav, Zamanın Seyyahları, Çek Bir Film gibi yapımlarda çeşitli görevler aldı, senaryo ve metin yazarlığı yaptı. Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Birçok farklı dergide çocuklara hikayeler ve denemeler yayınladı. İlk çıktığı yıllarda Yeni Şafak gazetesinde Tersköşe’yi yazdı. Bir süre Medyakronik isimli internet sitesinde TV eleştirileri kaleme aldı. Ardından Hakan Albayrak ve Levent Gültekin ile birlikte Gerçek Hayat dergisini çıkardı. Hiçbişey, Altmışikiden Tavşan, Günlerin Gölgeleri, Ruh Yordamı, Kim Duma Dum Kime, Serçe Parmağı isimli kitapları kaleme alan yazar halen Yeni Şafak’ta yazılarına devam ediyor.
“İnsanın varacağı belli bir yer olmayınca” dedi beyaz saçlı adam, “yorgunluğu daha yürümeye başlamadan başlıyor!”
Hayata dair tecrübelerimiz ve tanıklıklarımız arttıkça kendimize olan güvenimiz giderek azalıyor sanki. “Ne umutlarımız vardı” diye söze başlıyoruz ya hani; bu hepimiz için, Cahit Sıtkı’nın hesabıyla ömrünün ilk yarısını geride bırakan hemen herkes için ortak bir hayal kırıklığı tekerlemesi aslında. Tam olarak pişmanlık değil bu kelimelerle anlatmaya çalıştığımız; daha çok gerçeğimizin hayallerimize yetişememesi, yetmemesi, bir şeylerin tam içimizden geçirdiğimiz gibi gitmemesi durumu... İnsanın iç alemi, dış aleminden her zaman daha büyük, bu aşikâr... Düşünme ve hissetme kapasitemize karşılık gelecek bir gerçekleştirme kabiliyetimiz yok. Hayal ettiklerimizin çok azını gerçekte yaşayabiliyoruz. Hayallerimizin bir kısmıysa, bildiğimiz fizik yasalarını, yeryüzü hayatının sınırlı imkanlarını bir durma noktası olarak görmedikleri için zaten tabiatları gereği gerçeğe dönüştürülemez. Gençlik dönemi, insanın geride bıraktıklarının küçük bir yekun tuttuğu, geleceğin barındırdığı sonsuz ihtimallerle gözümüze çok engin, çok uçsuz bucaksız göründüğü bir safhası hayatımızın. Oysa yaş ilerledikçe, ceplerimiz gittikçe ağırlaşan kum torbaları gibi kırılmış hayallerle doluyor ve bu ağırlıklar yürüyüşümüzü zorlaştırıyor. Neredeyse her yere, akla gelebilecek her hedefe ulaşmak için pürheyecan başladığımız yolculuğumuzu, mümkün olan en yakın varış noktasını tek gerçekçi hedef olarak görerek ancak sürdürebiliyoruz. Geçmiş, her geçen gün ağırlığı artan bir kambur olarak büyüyor sanki sırtımızda.
“İnsanlar gençliklerinde besledikleri umutlarına ihanet edip yaşamlarını dünyanın gidişatına göre ayarladıkları için sanki erken gelen bir çöküşle cezalandırılıyor” diyor Alman felsefeci Theodor W. Adorno.
Bazı cümleler var ki, yükleminin kendisini çok yoracağının farkında olan öznelerin oyalamaları yüzünden uzadıkça uzuyor.
Başlamayı istediğimiz bir çok şeye bir türlü başlayamıyoruz. Aynı şekilde, bitirmemiz gereken şeyleri bitirmeye bir yol bulamıyoruz. Bir yol ağzında dikilip kalmış, ne tarafa gideceğini bilemeyen biri gibiyiz. Sorulması gerektiğini gayet iyi bildiğimiz soruları durmadan geciktiriyoruz. Verilmesi gereken hesaplardan da kaçıyoruz aynı şekilde. Bazen olması gerekenden daha hızlı, bazen de çok daha yavaş çalışan bir saat gibiyiz. Zamanın içinde tutarlı, ifadeye gelecek, anlama erdirilecek bir yerimiz yokmuş gibi... Olması gerekenle olmaması gereken arasında tarifsiz bir ara bölgede, doğruyla yanlışın ortasında gittikçe soğuyan bir ‘araf’ta yaşıyoruz sanki.
“Günümüz toplumlarında insanın uyku saatlerinin dışındaki hali ayrıntılarına varana dek düzenlenmekte olduğu için, gerçek bir kaçış, ancak uyumakla ya da delilik içinde olabiliyor. Ya da bir körelmeyle, sessizlikle edilgenleşmeyle oluyor” diyor Alman düşünür Mark Horkheimer bundan yıllar önce. Bugünlerdeki ahvalimize bakınca, bu sözleri kaçla çarpmak gerektiğini düşünmeye başlıyor insan elinde olmadan.
Bir şemsiyenin altında yaşamayı seçtiği için hem güneşi, hem yağmuru kaçıran zihinler de var.
“Şu koskoca insanı” dedi meczup, “şu küçücük hayatın içine sığdırmaya çalıştılar, daralmasın da ne yapsın!”
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.