Değişen ve değişmez olan

04:0029/03/2018, Perşembe
G: 29/03/2018, Perşembe
Gökhan Özcan

Sadece kelaynak kuşlarının, pandaların, çitaların, arıların, mayhoş elmaların, bey armudunun, kardelenlerin, şakayık çiçeğinin, baobap ağaçlarının daha onlarca çeşit hayvanın, nebatın değil; hayata ait pek çok şeyin de yavaş yavaş nesli tükeniyor sanki.Dumanı tüten bacaların, yaz aylarında bacaların üstüne kondurulan leylek yuvalarının, camlardan dışarıya bakan, misket oynayan, çember çeviren çocukların, evcilik oynayan kızların, köylerin bir ucundan girip diğer ucundan çıkan minik derelerin, geniş

Sadece kelaynak kuşlarının, pandaların, çitaların, arıların, mayhoş elmaların, bey armudunun, kardelenlerin, şakayık çiçeğinin, baobap ağaçlarının daha onlarca çeşit hayvanın, nebatın değil; hayata ait pek çok şeyin de yavaş yavaş nesli tükeniyor sanki.



Dumanı tüten bacaların, yaz aylarında bacaların üstüne kondurulan leylek yuvalarının, camlardan dışarıya bakan, misket oynayan, çember çeviren çocukların, evcilik oynayan kızların, köylerin bir ucundan girip diğer ucundan çıkan minik derelerin, geniş ailelerin, çorap yamayan haminnelerin, turşucuların, şerbetçilerin, nohut pilavcıların, dondurma kaymakçıların, pamuk helvacıların, kara yağız hurdacıların, çenebaz bohçacı kadınların, sermayesini tezgahında gezdiren seyyar satıcıların, tuhafiye dükkanlarının, bezzazların, çıkrıkçıların, yemenicilerin, kalaycıların, çardaklı kıraathanelerin, çeyiz sandıklarının, habersiz ev gezmelerinin, randevusuz tanrı misafirliklerinin, top oynanabilen boş arsaların, topun kaçtığı arka bahçelerin ve yakın geçmişte hayatın, hayatımızın bir parçası olan daha pek çok şeyin yavaş yavaş eksildiğini, kaybolup gittiğini görüyoruz etrafımızdan. Bu belki tabiidir, şartlar değişince hayat da değişir. Ve insan geçmişini özler. Bu hep böyle oldu. Ama bu zamana özgü başka bir sıkıntı var; geride bıraktıklarımızın yerine, hayatın yoksullaşmasına engel olacak ağırlıkta pek bir şey koyamıyoruz sanki biz.

Zaman her şeyi her zaman olduğundan daha hızlı değiştiriyor, dönüştürüyor, dişleri arasında öğütüyor şimdiki zamanlarda. Değişimin hızı başımızı döndürüyor, sersemletiyor bizi. Değişimin açtığı boşlukları dolduracak mahareti gösteremiyoruz. Değişim bizi önüne katıp götürüyor, hayatı süpürüyor. Sadece gözle görünür olanı değil; gözle görülmeyen ama varlığını içimizden bildiğimiz, dolayısıyla yokluğundan da yine içimize vuran sızısıyla haberdar olduğumuz şeyleri de alıp götürüyor yavaş yavaş.

Neleri mesela?

Hayal kurmaya ayırdığımız uzun uzun vakitleri mesela, kendimizi tartıya vurduğumuz derin muhasebeleri, bir fikir sahibi olmadan önce inceden inceye yürüttüğümüz muhakemeleri... Çocukça sevdaları sonra, mevsimler gibi durmadan kendini tazeleyen küçük heyecanları, kendine sebep aramayan iyi niyetleri, gözden ırak kalmakla azalmayan muhabbetleri, yolda tanımadığı insanlara da selam verebilme, hatır sorabilme gönlügenişliğini, sağlam dostlukları, kopmaz arkadaşlıkları, beklentisiz yoldaşlıkları, bir ömür aynı kaidede sabit kalan efkârı, hissiyatı ve daha birçok şeyi...

Bizim olan, bizden olan, insanlığımızı inşa, imar ve tahkim eden, hayatımızı güzelleştiren, tezyin eden, kabalıklarımızı incelten, sığlıklarımızı derinleştiren ve bütün boşluklarımızı zevkle ve incelikle dolduran bu zenginliklerimizin ne kadarını kurtarabileceğiz bu muhteris zaman değirmenin elinden?

Geçen geçiyor, hayatın şekli, gidişatı ve hatta muhtevası değişiyor. Önceki hayatlar hızla birer hüzünlü hatıraya dönüşüyor, şimdiki hayat hoyrat hamlelerle köşe bucak her yere hakim oluyor. Ne kadar canımız yansa, ne kadar içimiz acısa da, hepimiz bir şekilde değişiyor, gönülsüzce de olsa bir parçası oluyoruz bu durdurmaya güç yetiremediğimiz değişimin. Ne yapacağız peki, her şey değişiyor diye bırakacak mıyız biz de kendi gerçek hikayemizin peşini? Pes mi edeceğiz, akıntıya mı bırakacağız kendimizi? Kavlimizin arkasında isek, hayır, elbette hayır! Akıntıya karşı yüzmeyi göze alacağız gücümüz yettiğince. Bütün samimiyet ve dikkatimizle arayacağız; bu çılgın değişimin içinde insanın kaybedilebilen, unutulabilen ama asla değişmeyen cevherini.

Dışımız tamamen değişip başkalaşsa da; içimizde hakikate kayıtlı, güzellikten, incelikten, doğruluktan, enginlikten yana o cevheri bulabilir, küçük küçük işleyerek daha hakiki bir insanlığa, kendi insanlığımıza ulaşabiliriz hepimiz. Allah hiçbir zamanı hakikatsiz bırakmadı, bırakmaz. Ve hakikat mutlak güzelliktir. Oradan yeniden güzellikler bulup çıkarabilir, yeni zamanlara incelik ve güzellik adına kendi notlarımızı düşebiliriz.

#Değişim
#Değişkenlik