Yeni medya düzeni her gün yeni bir gündemle yeni bir pazar kuruyor ve herkes zihninin alışverişini oradan yapıyor. Ertesi gün yeni bir gündemle, yeni bir pazar... Bu döngüye kapıldığımızda, bırakalım birkaç yılı, bir önceki hafta, bir önceki ay neler konuştuğumuzu bile hatırlamaz hale geliyoruz.
Bu topraklarda, tartışılan herhangi bir meseleye en az birkaç kıta büyüklüğündeki bir açıdan ve en az birkaç asırlık bir perspektiften bakacak dinginlikten ve zenginlikten uzaksa zihniniz; bilin ki güncelin dalgasına düşmüş ve oyuna gelmişsiniz!
Gündemin altına sürekli odun atılıyor ki harareti düşmesin, ortama serin fikirler nüfuz etmesin!
Yangına su taşınacak bir zamanda yangına körükle gidenlerden olmak... Biz, yani hepimiz, daha önceki bütün kritik maçlarımızı böyle kaybetmedik mi?
“Yazık oluyor” dedi biri. “Neye?” diye sordu yanındaki merakla. “Biriktirdiğimiz bütün o doyumsuz serinliklere” diye cevapladı düşünceli olan.
Belki de yarın hatırlamakta bile zorlanacağımız kimi basit meselelerin, kalplerimizde unutulmaz derinlikte yaralar açmakta olduğu bir zamanı yaşıyoruz.
Bazı derin izler var ki, kimin nasıl bıraktığını çoktan unuttuğumuz halde bizimle birlikte yaşar. Yara kapanır gider, sızısı bir ömür ne diner, ne azalır.
“Can ah çeker arzu kılar cânânı/ Dem be dem artmakta zâr-u efgânı/ Hazırlandı amma gönül kervanı/ Göçülmedi gitti bilmem ne haldir?” diye zâr ediyor Sıdkî Baba.
Gitmek için eşyasını çok zaman önce denklediği halde, kendini bir türlü denk getiremeyen insanlar da var.
Perdeleri açıyorum, pencereyi açıyorum, gözlerimi açıyorum, duvar bitmiyor!
Herhalde sözünü en gür şekilde söyleyenler hışımla buluttan buluta atlayan ürkütücü yıldırımlardır; yine de duymuyoruz!
El değmemiş bir yağmur bulsak da, durmadan durulansak, durmadan durulansak!
“Günahları için ağlayan kim varsa/ Kanatlarıyla okşar onu melekler” diyor Kemal Sayar, selam olsun.
Bazen, hafızamızın yaratılış sebebini bile unutuyoruz.
Öyle zamanlar olur ki, unutmamanız gereken bir şeyi unuttuğunuzu hatırlar ama unutmamanız gereken şeyin ne olduğunu bir türlü hatırlamazsınız! Bu sırada hafızanız bu aciz halinize bakıp, size kahkahalarla gülmektedir.
Bazı kelimeleri sırf cereyana kapılmasınlar diye parantez içine almak geliyor içimden.
İyilikle emrolunduk, kötülükten nehyolunduk, bundan gayrı hak dava yok âlemde!
“Ten yarası kapanır ama” dede meczup, “can yarası kapanmaz!”