Dünya, duygularıyla yaşamayı göze alarak kendini savunmasız bırakanlar için imkanlarla arasına imkansızlıkları sokan bir yer... Hiç bir şeyin tamam olamadığı, tamamlanamadığı, sonuna kadar yaşanamadığı bir yer... Aşk mesela... Yani mecazi manada aşk, ilahi aşk bahsi diğer... İki kişi arasında mı yaşanır gerçekten, yoksa ortada iki kişi olsa bile herkes kendi içinde kendi aşkını mı yaşar? Aynı anda iki sevgili birbirine aşkla bağlanmış olsa bile bu hissiyatları ortak yaşadıkları bir şey midir? İki
Dünya, duygularıyla yaşamayı göze alarak kendini savunmasız bırakanlar için imkanlarla arasına imkansızlıkları sokan bir yer... Hiç bir şeyin tamam olamadığı, tamamlanamadığı, sonuna kadar yaşanamadığı bir yer...
Aşk mesela... Yani mecazi manada aşk, ilahi aşk bahsi diğer... İki kişi arasında mı yaşanır gerçekten, yoksa ortada iki kişi olsa bile herkes kendi içinde kendi aşkını mı yaşar? Aynı anda iki sevgili birbirine aşkla bağlanmış olsa bile bu hissiyatları ortak yaşadıkları bir şey midir? İki sevgili için de yaşadığı aynı şey midir, yoksa kendi içinde iki ayrı şey midir? İki sevgilinin aşkı aynı şekilde, aynı duygusal karakter ve derinlikte yaşamasına imkan var mıdır? Eğer yoksa, aşk dediğimiz şeyin aslında her insanın tek başına yaşadığı bir şey olduğunu, duygularının yöneldiği sevgilininse sadece bu duyguların ortaya çıkmasına bir vesile olduğunu kabul etmek zorundayız demektir.
Peki neden oluyor bu, neden yapıyoruz bunu kendimize? Hakiki bir vuslat, bu dünyanın gerçekliği içinde böylesine imkansızken, neden gönüllü kaptırıyoruz kendimizi bu can hevesine? Sevmek sonsuzca özlemek demek çünkü, sevgili yanı başımızdayken bile... Bile bile neden bırakıyoruz kendimizi biçare pervaneler gibi bu yakıcı ateşe?
“Suda yüzen insanın susaması ne tuhaf değil mi?” diye soruyor İbn Hazm, ‘Güvercin Gerdanlığı’nda.
Aşk, kendi yatağında akan bir ırmak... Mecazi de olsa böyle bu... Kuru akılla düşününce, birbirine aşkla yönelen insanların bu durumlarının pek de mantıklı bir açıklaması olmadığını görüyoruz. Çoktan seçmeli bir durum değil bu, adaylar belirleyip mantık süzgecinden geçiriyor, sonra en doğru olduğuna inandığımız kişiyi seçmiyoruz aşık olmak için. Her şey kendiliğinden oluyor, şuur sesini bile çıkaramıyor hatta bu işe.
“Sen bir şeyi sevebildin ise” dedi meczup, “bil ki aşk sofrasına buyur edildin!”