Ölümle aramıza giren şeyler

04:006/01/2025, Pazartesi
G: 6/01/2025, Pazartesi
Gökhan Özcan

Ölüm insanlar için hayatın en sert gerçeği… Hele bu dünyanın ötesine dair bir inancınız, bir manevi dünyanız yoksa… Her yönüyle maddileşen bir dünyada maneviyatın eskisi kadar hayatın içinde olmadığı, belki de zihin çabukluğuyla sürekli gündemin dışında tutulduğu bir gerçek… Bugünün insanları ‘bütün zevkleri bıçak gibi kesen’ ölümü pek hatırda tutmak istemiyor. Çünkü bugünün hayatı zevkler üzerine kurulu, hazların peşinde koşuluyor sürekli. ‘Gassal’ dizisi, öncesindeki tanıtım kampanyasından başlayarak

Ölüm insanlar için hayatın en sert gerçeği… Hele bu dünyanın ötesine dair bir inancınız, bir manevi dünyanız yoksa… Her yönüyle maddileşen bir dünyada maneviyatın eskisi kadar hayatın içinde olmadığı, belki de zihin çabukluğuyla sürekli gündemin dışında tutulduğu bir gerçek… Bugünün insanları ‘bütün zevkleri bıçak gibi kesen’ ölümü pek hatırda tutmak istemiyor. Çünkü bugünün hayatı zevkler üzerine kurulu, hazların peşinde koşuluyor sürekli.

‘Gassal’ dizisi, öncesindeki tanıtım kampanyasından başlayarak ‘ölüm’ü hayatın tam orta yerine çağırıverince bu ölüm unutkanlığı sisteminde büyük bir gedik açılmış oldu. Belki de bir TV dizisinde bu kadarı beklenmediğinden insanlar gafil avlandı ve milyonlarca insan hayatı ölüleri yıkamakla geçmiş, yalnız, hayatla bağ kuramayan, içinde yaşama heyecanı kalmamış, içine kapalı, neredeyse depresif bir gassalin hayatının içinde buluverdi kendini. Nefeslerini tüketmiş, teneşirde yıkanmayı bekleyen bedenlerle birlikte…

Dizi tuttuğu seyirciyi geri bırakmadı, dolayısıyla hiç kimse içine girdiği bu dünyadan çıkamadı ve sonuna kadar bu hikayeyi izledi, bir anlamda maruz kaldı. Yönetmeninden, senaristine, Ahmet Kural’dan bölüm sonlarında etkileyici şarkılar söyleyen Şahin Kendirci’ye kadar herkesin pay sahibi olduğu bir televizyonculuk başarısı bu hiç kuşkusuz. Cesur bir proje… Türkiye’deki dizi sektörünün kemikleşmiş zihniyetine de okkalı bir tokat…

Zaten epeyce konuşuldu, dizi üstüne bir değerlendirme yapacak değilim burada. Benim asıl ilgimi çeken, farlara yakalanmış tavşan gibi ölüm bahsine yakalanmış şimdiki zaman insanları… Onlardan biri de benim, bazıları da sizlersiniz. Bu devirde yaşayıp da ölümle iç içe olmayı seven, ölüme zihninde yer ayıran pek kimse yok. Biz hayattan konuşmayı seviyoruz, ağzımızın tadını kaçıracak böyle ağır ve dramatik konulara mümkünse girmiyoruz. Cenazelerde, taziyelerde bile bu böyle… Manevi derinliğinden uzaklaştırılmış hayatlarımızın bir gereği olarak ölümü yok sayarak yaşamak istiyoruz. Çünkü hayatla ilgili çok planımız var, yapmayı istediğimiz çok şey, yakalamayı istediğimiz çok hedef, yaşamayı istediğimiz çok haz, kazanmayı istediğimiz çok para, şöhret, paye vesaire… İhtiraslar ve onları paraya tahvil eden sektörler üzerine inşa edilmiş bir hayat döngüsünün gönüllüleriyiz hemen hepimiz. Ölüm planı bozan bir şey bizim için; soğuk, yüzlerimizi ekşiten, canımızı sıkan, neşemizi kaçıran bir şey!

İnançlarıyla yaşamayı seçen insanlar için bile durum ya tamamen ya da kısmen böyle… Ölümü bir kelimeye, ezbere söylenen birkaç mecaza indirgeyip günlük hayatımızda uygun yerlere iliştiriyoruz belki ama bunun üzerine bir tefekkür, bir tasavvur, bir ahlak ve bir şuur ekleyemiyoruz çoğumuz.

Gassal oyunu sadece dünyadan yana kullananlar için en az ölüm kelimesi kadar soğuk bir kelime… Soğutulmuş bir kelime… Yine de üstünde düşünülmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Ölü bedenleri yıkayıp dünyanın kirinden arındırarak kabrine hazırlayan kişi gassal… Demek tertemiz gidilmesi gereken bir yere gidiyor hayatı sona erenlerin bedenleri. Bunu uykudan uyandığımızda yüzümüzü yıkayışımıza benzetiyorum ben. Topraktan gelen yine geldiği gibi pirüpak toprağa teslim ediliyor. Ruhsa tamamen ayrı bir mesele…

Efendimiz (sav), “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyuruyor. Madem ölüm uykudan uyanıştır, neden bu kadar tedirgin ediyor bizi, neden kaçırıyor ağzımızın tadını? Nedir giren ölümle aramıza? Dünya mı? Belki herkes için kaçınılmaz bir son hazırlayan bu fani, bu bize kalmayacak dünya hayatının illüzyonlarından kurtarmalıyız biraz yakamızı!

Kendimizi bir gassalin ellerine teslim etmeden önce!

#Aktüel
#Hayat
#İnsan
#Toplum
#Gökhan Özcan