19 Mart 1965 tarihinde İnegöl’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İnegöl’de tamamladı. 1987 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Zaman gazetesi Kültür-Sanat Servisi’nde çalıştı. Daha sonra TRT'de aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar, Havuçlu Pilav, Zamanın Seyyahları, Çek Bir Film gibi yapımlarda çeşitli görevler aldı, senaryo ve metin yazarlığı yaptı. Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Birçok farklı dergide çocuklara hikayeler ve denemeler yayınladı. İlk çıktığı yıllarda Yeni Şafak gazetesinde Tersköşe’yi yazdı. Bir süre Medyakronik isimli internet sitesinde TV eleştirileri kaleme aldı. Ardından Hakan Albayrak ve Levent Gültekin ile birlikte Gerçek Hayat dergisini çıkardı. Hiçbişey, Altmışikiden Tavşan, Günlerin Gölgeleri, Ruh Yordamı, Kim Duma Dum Kime, Serçe Parmağı isimli kitapları kaleme alan yazar halen Yeni Şafak’ta yazılarına devam ediyor.
Nezaket kişinin kendisiyle irtibatında ortaya çıkan bir şeydir; başkalarına yansıyan kısmı dışta tezahürüdür. İnce olan incelikle davranır, ondan kabalık sadır olmaz. Nezaket incelmiş insanlığın dalga boylarında kendiliğinden ortaya çıkar. Kurguyla, zorlamayla, mecbur hissetmekle nezaket olmaz. Nazik olan özünde bu güzelliği yaşadığı ve yaşattığı için kendiliğinden etrafına da güzellik, incelik, nezaket yayar.
“Kendimize karşı kötü olmak pahasına başkalarına karşı iyi olamayız. Uçakta nasıl oksijen maskesini önce kendimize sonra çocuklarımıza takmamız isteniyorsa, nezaket ve özeni önce kendimizden esirgememeliyiz. Kendisine karşı müşfik ve nazik olabilen birisi başkalarına da öyle davranabilir” diyor sevgili Kemal Sayar, ‘Ruhun Derin Yaraları’ kitabında.
Başkalarına karşı nezaketini yitirenlerin sıkça sarıldığı bahanelerden biri onların bunu hak etmedikleri oluyor. Nezaketi başkalarına göstermeniz gereken bir şey olarak düşünürseniz, bu fikrin herhangi bir olumsuzlukta zihninizde mevzi kaybetmesi kaçınılmaz olur.
Başkalarının nezaketi hak edip etmediğini tartışıyor olmak, kişinin kendisini nezaketle nezaketsizlik arasında bir ikileme sokması anlamına gelir. Peki ama nezaketsizlik bir insanın kendisine yakıştırmaması ve yaklaştırmaması gereken bir hal değil midir? Bir başkasının nezaketi hak etmediğine kanaat edip ona ‘hak ettiği’ şekilde davranırken kendimize kabul ettirdiğimiz şey tam da bu değil mi? Nezaketsizliği kendimize yakıştırıyor olmamızda, başkalarının hal ve hareketleri ne olursa olsun, bir sıkıntı yok mu?
“Başkalarına yakıştırmak üzere kullandığımız kelimeleri kendi içimizden bulup çıkardığımızı bir anlayabilsek...” dedi beyaz saçlı adam ve başka bir şey eklemedi sonra sözlerine.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.