Herhangi bir somut adım atmadan, bir nihai karar vermeden, bir hakkı yerine getirmek üzere harekete geçmeden evvel, olan biteni bir muhake-meden geçirmek elzem… Elzem ama; bunu yaparken, muhakeme kabiliye-timizin bir sınırı, bir bize göreliği olduğunu, bir şaşabilirlik ve yanılabilirlik potansiyeli taşıdığını da hatırda tutmak gerekiyor. Her muhakeme bizi doğru sonuca götürmeyebilir, hatta o muhakeme öncesindeki kanaatlerimiz sonrasından daha sağlıklı da olabilir. Muhakeme; neticede insanın zihinsel çapıyla, bilgi dağarcığıyla, kavrama kabiliyetiyle, o meseleye mesafesiyle ve başka birçok şeyle bağlı ve sınırlı bir gayretin meyvesi olarak şekilleniyor. Her zaman düşünceyi doğrudan saptıracak bir amil öne çıkabilir ve çıkabiliyor. Hal böyle olunca, muhakemeden vazgeçilemez elbette ama, muhakemenin kendisinin de daha esaslı şaşmaz bir muhakemeye muhtaç olduğunu bilmek, kabul etmek gerekiyor. Burada kritik nokta; insanın herhangi bir meselede düşünürken, kendi zayıflık ve noksanlıklarını mutlaka hesaba katmasının gerektiğidir. Aksi halde, hüküm verme süreci zaafa uğrayabilir, kişi doğruyu ararken yanlışa düşebilir.
Nasıl koruyacağız peki kendimizi yanılgıya düşmekten? Kendi sınırlı zihinsel kabiliyetlerimizi değil, terazisi şaşmaz, hükmünde yanılmaz olan ve her şeyin en doğrusunu bilen Kâdir-i Mutlak’ın koyduğu ölçüleri esas alarak…
“Zaten biz insanları her adımda göğsümüzden iten, hakikatle hayali değiştirten de, hep muhakeme kapısının önüne gerilmiş bulanık duygular, zorba hisler, ikiyüzlü fikirler değil midir?” diye soruyor rahmetli Samiha Ayverdi, Yusufcuk’ta.
Kafamızın içinde pek çok soru işareti dolaşıyor. Bunların bir kısmı yeni ortaya çıkmış konular… Daha büyük bir kısmıysa, vaktiyle defalarca çözüp hükme bağladığımızı sandığımız meselelerin orasından burasından uç veren yeni itirazlar… İnsan zihni belli ki meseleleri tamamen vuzuha kavuşturup nihai olarak rafa kaldıracak kabiliyetten yoksun. Buna karşılık hayat, sonsuz sayıda kendini yenileyen bilmeceyle her an karşımıza dikilebiliyor. Elimizde kapı gibi mesnetler olmadıkça zihnimizin kırılgan varış noktalarına çok da fazla itibar etmemek, güvenip dayanmamak gerekiyor.
“Mesele apaçık ortada, neden düşünceni açık açık söylemiyorsun?” diye sıkıştırdı genç olan. “En kendimden emin konuştuğum zamanlarda bile içimdeki sesin meseleyi benden daha iyi bildiği hissinden yakamı kurtaramıyorum!” dedi mütereddit bir tonda daha az genç olan.
Halil Cibran, ‘Kırık Kanatlar’ kitabında, muhakemelerimizi kıran şeylerin bazen güzel de olabileceğinden, aşkın olanın sathi olanı tek nazarla berhava edebileceğinden dem vuruyor: “Güzellik, sadece ruhlarımızın büyülenmek için algılayabileceği bir gizemdir; muhakememizi felce uğratır, altüst eder, çünkü muhakeme yoluyla güzelliğin gerçekliğini sözle ifade edemeyiz. Güzellik, bakan kişi ile bakılan kişi arasındaki bakışta saklı bir akıştır. Gerçek güzellik, yeryüzünün derinliklerinden gelen, çiçeğe rengini ve kokusunu veren hayat gibi ruhun en gizli yanlarından yayılan ve bedeni ışıtan bir pırıltıdır.”
İnsanların bir kısmı omuzlarına yükleyeceği ağır yükten korkarak muhakemesiz yaşamayı seçiyor, diğer bir kısmı ise kendi aceleci ve nefsani muhakemelerine takılıp düşüyor ikide bir. Aynı meselede birbirinden çok farklı muhakemelerle hareket eden karşıtların tozu dumanı dünyayı göz gözü görmez hale getiriyor. Buradan çıkışın tek çaresi ortak bir hakikate inanmak, onun ölçülerine teslim olmak, o hakikate bağlı kalarak düşünebilmektir.
“Geceyi aydınlatan aya bakıp” dedi meczup, “ayı bir aydınlatan yok mu sanırsın!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.