Keşke yaşasak!

04:0030/12/2024, Pazartesi
G: 30/12/2024, Pazartesi
Gökhan Özcan

Varmayı umduğumuz bir adresle aramızda ne kadarlık bir mesafe olduğunu kestirebilmemiz için, yola çıkarken nerede olduğumuzu biliyor olmamız gerekir. Bunu bilmek, acele edip tıknefes olmak ya da ağırdan alıp geride kalmak türün-den çaresizliklerin çaresidir. Gideceğin yeri hatırında tutamıyorsan kaybolmaya mahkumsun, hayat böyle! “Başkaları yürüdü gitti, biz sanki hep yerimizde saydık azizim” diye dert yandı yanındakine. Ona doğru dönerek, “Giden var yaklaşır, giden var uzaklaşır” dedi yanındaki.


Varmayı umduğumuz bir adresle aramızda ne kadarlık bir mesafe olduğunu kestirebilmemiz için, yola çıkarken nerede olduğumuzu biliyor olmamız gerekir. Bunu bilmek, acele edip tıknefes olmak ya da ağırdan alıp geride kalmak türün-den çaresizliklerin çaresidir.

Gideceğin yeri hatırında tutamıyorsan kaybolmaya mahkumsun, hayat böyle!

“Başkaları yürüdü gitti, biz sanki hep yerimizde saydık azizim” diye dert yandı yanındakine. Ona doğru dönerek, “Giden var yaklaşır, giden var uzaklaşır” dedi yanındaki.

Bir dağın tepesinden aşağıdaki düzlüklere bakarsanız yürünecek ne kadar çok yol var dersiniz, aşağılardan dağlara doğru bakarsanız her yolun sonunda aşılamaz engeller bulunduğunu düşünürsünüz.

Oltayı atan heveskâr siz olabilirsiniz ama akşama eve götüreceğiniz balık yine de denizin size verdiği kadardır ancak.

“İçinden geçip gittiğimiz vakitlerle tanışmadan, o vakitleri, ilerideki muhayyel başka vakitler için feda ederek ilerliyoruz. Yaşadığımız hayat, hayali bir hayat kadar dikkatimizi çekmiyor” diye yazmış Ahmet Murat, ‘Kuşlarla Sohbetin Şartları’ kitabında.

Başkalarına söyleyen çoğaldı, kendine söyleyen azaldı. Başkalarına söyleyen çoğaldı, kendini dinleyen azaldı.

Konuşurken bir an durdu ve “Sen beni dinliyor musun?” diye sordu kadın. Hiç oralı olmadı adam, içinde öyle bir gürültü vardı ki başka hiçbir sesi duyamıyordu.

Bir papağan diğerine dert yandı: “Şu insanlar yeni bir şey söyleseler de konuyu değiştirsek, aynı şeyleri tekrarlamaktan sıkıldım!” Diğer papağan başını salladı: “Aynen!”

Bir musibete uğradığında “Neden ben?” diye soranlar, aynı soruyu bir nimete eriştiklerinde de soruyor mu?

Günlük tutmaya niyetlenenlerin sayısı her geçen gün azalıyor; çünkü düşününce yaşadıklarımızın arasında kayda değer pek bir şey olmadığına kani oluyoruz.

Soren Kierkegaard, ‘Kahkaha Benden Yana’ ismindeki eserinde asli meselemizin ne olduğuna dair esaslı şeyler söylüyor: “Asıl mesele kendimi anlamak. Tanrının gerçekten benden ne yapmamı istediğini görmek; asıl mesele, benim için doğru olan bir hakikati bulmak, uğrunda yaşayıp öleceğim fikri bulmak”

Makine olsaydık, şu ana kadar milyon defa belleğimizin dolmak üzere olduğuna dair uyarı vermeye başlardık. Mümkün olsa da mesela son on yılda belleğimizin kayda geçirdiği şeyleri toptan silmiş olsak; bundan zararlı mı çıkarız, yoksa ufak tefek kayıplara rağmen rahatlatır mı bu daha çok zihnimizi?

Seksen küsur yıllık ömrünün nihayetinde söylediği son söz manidardı: “Keşke yaşasaydım!”

Sevgili takipçilerim, ben artık gerçek hayatıma geri dönüyorum, lütfen takipten çıkın, peşimi bırakın! Yoksa hepinizi engelleyeceğim!

Tabiattaki herhangi bir canlının fotoğrafını çekerken “Gülümseyin!” diyen bir fotoğrafçı gördünüz mü hiç? Tabii ki görmediniz! Onlar zaten gülümsüyor, bu uyarı sadece insanlar için!

“Ne çok insan öldü” diye mırıldandı kendi kendine beyaz saçlı adam, “ve ne çoğu zaten hiç yaşamıyor!”

#aktüel
#hayat
#Gökhan Özcan