EDISYON:

Kendimiz miyiz, kendimizde miyiz?

04:002/09/2024, Pazartesi
G: 2/09/2024, Pazartesi
Gökhan Özcan

Bizim elimizdeki küçük ekranlara takılı kaldığımız çok da uzun olmayan zaman içinde, bir şeyleri anlama ve düşünme biçimlerimiz radikal biçimde değişti ve biz bu edilgen yeni pratiklere fazla hevesli olduğumuz için bunu kabul etmek istemiyoruz. İnsanlar değişir, zaman pek çok şeyi dönüştürür, eyvallah! Ama ne olursa olsun yeşil yeşildir, ağaç ağaçtır, karpuz tatlıdır ve frene bastığında araçlar durur. Yani değişim ne boyutta olursa olsun değişmeyen, değişmeyecek olan, değişmemesi gereken şeyler



Bizim elimizdeki küçük ekranlara takılı kaldığımız çok da uzun olmayan zaman içinde, bir şeyleri anlama ve düşünme biçimlerimiz radikal biçimde değişti ve biz bu edilgen yeni pratiklere fazla hevesli olduğumuz için bunu kabul etmek istemiyoruz.

İnsanlar değişir, zaman pek çok şeyi dönüştürür, eyvallah! Ama ne olursa olsun yeşil yeşildir, ağaç ağaçtır, karpuz tatlıdır ve frene bastığında araçlar durur. Yani değişim ne boyutta olursa olsun değişmeyen, değişmeyecek olan, değişmemesi gereken şeyler vardır. Sadece hayatın gözle görünür kısmında değil, zihinlerimizin içinde de birtakım sabiteler olmalıdır; aksi halde düşüncelerimizin, inançlarımızın, duygularımızın bir karakteri, sağlam bir zemini olmaz. Her değişimin böyle emniyeti sağlayan sağlam bir zemin üzerinde hayat bulması lazımdır ki; orada zamanın gerektirdiği yenilenmeyi kendinden vazgeçmeden başarabilen bireylerden söz edebilelim.

Üniversite yıllarımda belli bir toylukla hayata bakarken, etrafımdaki yol almış insanların bakış açılarından etkileniyordum. Her şeyin belli bir tanımı, her kavramın bir anlaşılma biçimi vardı. O gün kullanılan kavramlar bugün de var hayatın içinde; ancak onlara yüklenen anlam çok değişti. O toy zamanlarımdaki dünya bugün yok, bugünün insanları da her şeyi başka türlü anlama noktasında adı konmamış bir ittifak hali arz ediyor. Bir sabite arıyorum, kullanılan kavramların aynı olması dışında herhangi bir ortak nokta yok. Aslında bu kadar geriye gitmek de gerekmiyor; on yıl önceki halimize göre bile bugün her şeyi çok başka türlü algılıyoruz ama kendi kimliğimizi aynı kelimelerle ifade etmeye devam ediyoruz.

Dijital devrim dönüşümü her zaman olduğundan daha hızla hale getirdi. Benim hayatımın önemli bir kısmı dijital olmayan zamanlarda geçti. Zihin dayanaklarımın, düşünme ve anlama biçimimin internetle büyüyen yeni kuşaklardan çok farklı olduğunu hemen her gün nice çatışmalar yaşayarak hissediyorum. Bizim kuşaklarımız için vazgeçilmez kabul edilen ilke ve kabuller darmadağın olmuş durumda! O kuşak daha iyiydi, bu kuşak daha kötüydü gibi bir tartışma açmak değil derdim; her şeyin esastan değiştiğini ama bizim bunun farkında olmadığımızı anlatmaya çalışıyorum.

Bugün hayata başka bir değerler dünyasından bakıyor, aynı kavramlarla başka şeyleri savunuyor insanlar. Yapısı gereği geleneksel olması, sabitelerle düşünmesi, hayata değişmez kaidelerin rehberliğiyle bakması gereken kesimler dahi, modern hayatın getirdiği hemen her olguyu tereddütsüz hayatına kattı, katıyor. Kendi kimliğinin renkleriyle süslüyor ve amansız takipçisi, müşterisi oluyor. En ufak bir tereddüt yaşamadan… Hayatımızdan neleri eksilttiğini ve yerine neler getirdiğini hesaba dahi katmadan…

Bir örnek vereyim… Bizim geleneksel değerler dünyamızda vaktin bir muhasebesinin olması gerekiyor. Neye vakit ayırırsak vakti doğru kullanmış, nelerle uğraşırsak vakti israf etmiş oluyoruz bu bellidir. Burada Efendimizin (SAV) koyduğu açık kurallar vardır. Kalbi malayani ile, tecessüs ile, dedikodu, ifsat, böbürlenme gibi dünyanın boş işleriyle yoracak ve dolayısıyla hakikatten uzaklaştıracak şeylerle meşgul etmek men edilmiştir mesela. Şimdi gün boyu küçük ekranlardan dünyamıza giren ve zihnimizi-kalbimizi meşgul eden şeylerin kaçı bu düsturla bağdaşır? Böyle şeylerin bugün üstünde duran bile yok. Değerler dünyamızla aramızdaki çelişkileri bize hatırlatan da yok, olsa da zaten herkesin kafasında en moderninden bahaneleri hazır!

Düne kadar modernist zihniyetle (ki bence siyasi bir tercih değil, bir inanç meselesidir bu) mücadele etmiş insanların bu kadar modernize olmuş bir toplumsal yapı içinde yaşamayı kabullenebiliyor olması, bu yetmezmiş gibi yaşama biçimlerini gönüllü olarak buna göre tanzim eder hale gelmesi çok acayip bir şey!

“Her şey değişti!” bahanesine sarılarak değerler dünyamızın bütün sabitelerinden vazgeçmek, aslında kadim kimliğimizden tamamen ayrı düşmek anlamına geliyor. Bu bize pek böyle görünmüyor, çünkü biz kadim değerlerimizin kavramlarıyla konuşmaya devam ediyoruz. O kavramların içlerinin neredeyse tamamen boşaltılmış ve bize düne kadar yabancı olan bir dünyanın izahlarıyla doldurulmuş halde olması da, anlaşılan pek kimseyi ilgilendirmiyor!

#Aktüel
#Hayat
#Gökhan Özcan

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.