19 Mart 1965 tarihinde İnegöl’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İnegöl’de tamamladı. 1987 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Zaman gazetesi Kültür-Sanat Servisi’nde çalıştı. Daha sonra TRT'de aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar, Havuçlu Pilav, Zamanın Seyyahları, Çek Bir Film gibi yapımlarda çeşitli görevler aldı, senaryo ve metin yazarlığı yaptı. Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Birçok farklı dergide çocuklara hikayeler ve denemeler yayınladı. İlk çıktığı yıllarda Yeni Şafak gazetesinde Tersköşe’yi yazdı. Bir süre Medyakronik isimli internet sitesinde TV eleştirileri kaleme aldı. Ardından Hakan Albayrak ve Levent Gültekin ile birlikte Gerçek Hayat dergisini çıkardı. Hiçbişey, Altmışikiden Tavşan, Günlerin Gölgeleri, Ruh Yordamı, Kim Duma Dum Kime, Serçe Parmağı isimli kitapları kaleme alan yazar halen Yeni Şafak’ta yazılarına devam ediyor.
Nicholas Epley, ‘Aklıselim’ isimli kitabında şöyle sallantılı bir gerçeklik kuruyor: “Nehrin bir tarafında duran bir adam karşı taraftaki adama, ‘Hey, nehrin karşısına nasıl geçerim?’ diye bağırır. Diğer adam, ‘Sen zaten nehrin karşı tarafındasın’ diye cevap verir.”
Hayatın içindeki her durumda, yaşadığımız her hadisede böyle bir ikilemle imtihan ediliyoruz. Bir kendi durduğumuz yer var, bir de onun karşı tarafı… Bulunduğumuz yer bizim gerçekliğimiz, o gerçeklikten bir ‘karşı taraf’ inşa ediyoruz. Kendimizi haklılardan görüyorsak, bize benzemeyenler haksız oluyor, biz iyiysek onlar kötü… Doğruyu biz biliyorsak, karşı taraf otomatikman yanlış… Biz bilgiliysek, onlar cahil… Biz seçkinsek, karşıdakiler ayak takımı, pislik ya da ikinci sınıf… Bunun tersi de mümkün tabii; kendi olumsuzluklarını, olumlu her şeyi karşı tarafta konumlandırarak mahkum edenler, kendi çirkinlik sanısından çıkarak karşı tarafın güzelliğini kutsamaya varanlar da var. Karşı taraf ile ilgili olumlu ya da olumsuz kanaatlerimiz, aslında kendimizle ilgili idrakimizin otomatik sonucu oluyor çoğu zaman. Demek işin belirleyici kısmı, kendimizle ilgili düşünce ve kanaatlerimiz oluyor.
Aynı kitapta, Nicholas Epley’in bu varış noktamızı destekleyen, “Kendinizle ilgili mevcut gerçekleri bilmediğinizde, bilinciniz ikna edici bir hikayeyi bir araya getirir” şeklinde bir cümlesi de var. Yani bizler eğer kendimizle ilgili doğru kanaat, tahlil, tespit ve hükümlere sahip değilsek, bu muhasebeyi doğru biçimde gerçekleştirmemişsek, bilincimiz bizim yerimize mevcut malzeme üzerinden boşlukları dolduruyor. Mevcut malzeme gerçeklerle ne kadar uyumluysa o kadar uyumlu, değilse bir o kadar uyumsuz!
Bugünün insanları, bir ihtilaf beklenmeyecek nitelikteki meseleler de dahil olmak üzere hemen her konuda iki ayrı ‘karşı’da konumlanabiliyor. Bizim toplumumuzda özellikle böyle bu. Herkes kendi konumunu doğru, kendi konumunun karşısına düşenleri de yanlış kabul ettiğinden tartışmaların makul neticelere bağlanması kabil olmuyor. Kemikleşmiş önyargılar, analitik kabiliyetleri yok ediyor. Hiç kimse önyargılarından taviz verip yerine aklıselimi koyamadığından keçilerin hiçbiri köprüden geçemiyor, köprünün üstünde tokuşup duruyorlar.
Mutlaka her meselenin bir doğrusu, bir yanlışı var. Ancak çoğu zaman doğru ve yanlış, bizim sandığımızdan daha muğlak, daha anlaşılması zor olabiliyor. Üstelik hemen her meselede kafa karışıklığı, saptırma, manipülasyon, algı oluşturma peşinde sayısız unsur yolumuzun üstünde faaliyet halinde… Yapılacak tek şey var; acele etmeyip, kendimizi kafadan haklı görmeyip, bilgiye ulaşmaya, hakkaniyetli bakmaya, menfaatimize olmasa da doğruyu aramaya çalışmak gerekiyor. Yani aklıselimi devreye sokmak gerekiyor. Bunun yolu en başta önyargıları, hazır cevapları, klişe yaklaşımları ve dış saiklerin kışkırtmasıyla ortaya çıkan zihin tuzaklarını devre dışı bırakabilmekten geçiyor. Bunu yapabilirsek; meseleleri yalın haliyle görmeye, anlamaya, gerektiğinde doğruları kendimize karşı savunmaya çalışmak için zihnimizde hararetlerin boğuculuğundan ari bir serin bölge oluşturabiliriz. Kemikleşmiş yargıların, fesata ve hasete varan nefsi birikimlerin, aidiyet görünümlü tutuculukların, basiret noksanlıklarının zihinlerimizi kireçlendirmesini önlemenin önyargılarından temizlenmiş bir zihinle ve lekesiz bir samimiyetle hakkaniyeti aramak dışında bir çaresi yok.
…
Zalim Baas rejiminden ve eli kanlı Esed diktatoryasından kurtulan Suriye halkının mutluluğunu paylaşıyor, onlar için bundan sonra her şeyin en hayırlısıyla hayat bulmasını temenni ediyorum.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Gökhan Bey'in sondan ikinci paragrafta vurguladığı husus oldukça önemli. Ne yazık ki nice aklı başında bildiklerimiz bu illete yakalandıkları için salim düşünmekten uzaklaşıyorlar. Rabbim cümlemizi her türlü ifrat ve tefritten korusun.
Guzel yazi fakat nehir hikayesinin bir Nasrettin Hoca hikayesi oldugunu soylemeden gecemeyecegim.
Bâzı kıymetli insanlar vardır; sâdece aynı düşüncede olduğumuzu düşündürmekle kalmaz, ifâde etme noktasındaki eksikliğinizi de giderir, aynı zamanda zihninizde yeni ufuklar, pencereler açar. Benim için öylesiniz. Zihninize, yüreğinize sağlık.🙏🏻
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.