19 Mart 1965 tarihinde İnegöl’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İnegöl’de tamamladı. 1987 yılında Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Zaman gazetesi Kültür-Sanat Servisi’nde çalıştı. Daha sonra TRT'de aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar, Havuçlu Pilav, Zamanın Seyyahları, Çek Bir Film gibi yapımlarda çeşitli görevler aldı, senaryo ve metin yazarlığı yaptı. Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Birçok farklı dergide çocuklara hikayeler ve denemeler yayınladı. İlk çıktığı yıllarda Yeni Şafak gazetesinde Tersköşe’yi yazdı. Bir süre Medyakronik isimli internet sitesinde TV eleştirileri kaleme aldı. Ardından Hakan Albayrak ve Levent Gültekin ile birlikte Gerçek Hayat dergisini çıkardı. Hiçbişey, Altmışikiden Tavşan, Günlerin Gölgeleri, Ruh Yordamı, Kim Duma Dum Kime, Serçe Parmağı isimli kitapları kaleme alan yazar halen Yeni Şafak’ta yazılarına devam ediyor.
Herkes mevsimlerin birbirine karıştığından söz ediyor son zamanlarda. Doğru öyle oluyor, birkaç gün öncesine kadar ayaza kesmişti her yer, kar inmişti tepelere. Şimdi güneş parlıyor sarı kuru yaprakların üstünde. Tahminlere bakılırsa birkaç gün sonrası da yağmurlar alacak her yeri. Eskiden Aralık kıştan sayılırdı. Okullara asılan temsili ‘Mevsimler’ tablosunda Aralık karla, kartopuyla, havuç burunlu kardan adamlarla resmedilirdi. Şimdi pek öyle olmuyor; kar yağışları azaldı, uzatmalı pastırma yazıyla bile geçebiliyor Aralık günleri. Yağışlar gerekli elbet, çok bekleyeni var yağmur bulutlarının, kar havalarının. Ama işin keyfine bakarsanız, kış ortasında kardelenler gibi açan bu ılık güneşli havaların tadına da doyulmuyor. Nispeten serin havalarda güneş ışığı daha bir berrak iniyor yeryüzüne, fotoğrafçı tabiriyle patlamayan bir ışıltıyla süslüyor tabiatı. Hele bir öncesinde yağmur yağmış ve henüz kuruyup gitmemişse su damlacıkları ağaç dallarının, yaprakların, cümle nebatın üstünden, nefes kesici bir görsel şölen tutturuyor kırlar, bahçeler. Adeta birer mücevher gibi parlıyor tabiatın gerdanında o su damlacıkları. Saatlerce seyrine dalınacak harikulade bir şölen bu. Gözlerimizi kurtarabilsek bir şekilde, lüzumsuz meşguliyetlerden...
“Güz şimdi; çevredeki korularda bir sessizlik. Yamaçlar şurada, güneş orada, akşama da ayla yıldızlar çıkacak; hepsi düzeninde, hepsi yüzde yüz; iyilik dolu, sevgi dolu...” diye yazmış Knut Hamsun, ‘Toprak Yeşerince’ isimli kitabında.
Pencereden bakınca, tepelerde derin çizgiler oluşturan kar kümelerine rağmen bir güz tadı veriyor bana daha çok gördüklerim. Belik yarın sabah kalktığımda her yer bembeyaz bir örtüyle kaplanmış ve kompozisyon tamamen değişmiş olacak. Böyle sürprizlere açık olmak gereken bir dönemindeyiz yılın. Dallarından düşmemek için özel bir çaba gösteriyormuş gibi görünen kuru çınar yaprakları için lodos böyle bir sürpriz mesela. Beklenmedik değil ama yine de sürpriz. Öyle ya da böyle onları yerlerinden edecek, aşağılara, çiğle ıslanmış toprağın üstüne düşürecek. Bunun farkında mıdır çınar yaprakları bilmiyorum ama düştükleri yerleri de çok güzelleştiriyorlar. Yaprakları süpürüp götüren çöpçüleri bundan vazgeçirmek istemişimdir hep. Neden bu güzelliği kaldırıp atmakta bu kadar aceleci davranılır ki? Keşke kalsalar biraz düştükleri yerlerde yığın yığın, dolaşsak üstlerinde çıtırtılarına kulak vererek, havaya savursak birkaçını yerden alıp... Tabiatın kendiliğinden ürettiği hiçbir şey çöp hükmünde değil aslında, çöp olan her şeyi biz üretiyoruz. Belki bunu böyle kabul edip dokunmamak gerekiyor tabiatın bu mübarek deveranın parçalarına. Hepsinin bir anlamı ve işlevi var çünkü. Ve hepsinin hayatımıza kattığı güzel renkler, biçimler, görünümler...
Füruğ Ferruhzad’dan güzdökümü mısraları: “benim ezgim.../ kırık dökük, rüzgar sesi gibi/ keder kokusu dökerdi yorgun gönüllere./ önümde:/ genç bir kışın acı çehresi/ ardımda:/ yazı birbirine katan zamansız bir aşk/ göğsüm:/ hüznün, acının, evhamın mahalli/ güz gibi olsaydım keşke.”
Mevsimlerle insan hayatının evreleri arasında benzerlikler kurulur hep. Güz bu tabloda orta yaşın sonrasına tekabül eder, yaşlılığın başladığı yere. Bu sebeple mahzunlaşır bizim gözümüzde yeryüzü her güz mevsiminde. Evet, kara kışın bir öncesidir güz, bir parça hüzün olmadan yaşanamaz belki. Ama kendine özgü bir berraklığı da vardır öte yandan. Durmuş oturmuş, her şeyi daha berrak gösteren bir tarafı da vardır. Kesin bir son çağrışımı da yapmaz bizim gibi insanlara aslında. Toprağa düşen yapraklar, toprağı besleyendir aynı zamanda, yeni hayatların gıdası, gücü... Sonsuza inananlar için fani olanın baki olana ulandığı bir köprü...
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.