Garip şeydir; zaman hayata dair heybemizde bir şeyler biriktirdikçe, kendini de yavaş yavaş eritip tüketir. Yaş aldıkça çok daha fazla şey bilir, çok daha fazla tecrübeye sahip hale gelir insan. Ama bu birikim çoğaltmaz insan için hayatı, azaltır aksine. Gençken önümüzde sonsuz yaşama ihtimalleri, tükenmez seçenekler varmış gibi gelir bize. Sonra yaşadıkça aslında yürüdüğümüz yolun bir güzergahı, içinden geçtiğimiz hikâyenin bir çerçevesi, aktığımız ırmağın bir yatağı olduğunu farkederiz. Aslında sonsuza açılan her şey içimizdedir; dış dünyada belli bir kader üzere yaşar geçeriz hepimiz bu dünyadan. Bunu ömrümüzün ilkbaharında pek bilemeyiz, idrak edemeyiz. Ama yazı geçirip sonbahardan gün almaya başladığımızda her şeyin bir eninin boyunun, gelip dayanacağı sınırlarının olduğunu anlarız yavaş yavaş. Çünkü yolun büyük kısmı geçilmiş, ihtimaller azalmış, hayatımız hikayesinin gideceği yeri bize aşikâr etmiştir artık büyük ölçüde.
“İnsan yaşlandı mı hayatı paylaşmaktan el çeker, artık yalnız anılarla beslenir. Gönderilmiş mektuplara benzeriz: Görevimiz bitmiştir, yollandığımız adrese gelmişizdir. Üzerimizde yazılı şeylerle ister sevinç, ister keder yaratalım, istersek hiçbir etki bırakmamış olalım, böyledir bu. Minnettarız hayata, güzeldi yaşamak!” diyor Knut Hamsun, ‘Göçebe’ adını verdiği kitabında.
Eğer dünyada böyle günden güne azalıp dururken kendimizi iç dünyamızda biriktirmeye başlamamışsak, yaşlanma dediğimiz şey üstümüze taşınmaz bir ağırlık olarak çökebilir. Azalan dakikaların sesi kulaklarımızı sağır edebilir. Sayılı nefesler tükendikçe içimiz daralabilir. Geride kalan ve artık bizimle olmayacak şeyler içimizi burkabilir. Zordur bunu aşmak! İçine tutunması gerekir insanın, içinde tutunacak bir kulp bulabilmesi gerekir.
Sándor Márai’nin ‘Mumlar Sonuna Kadar Yanar’ kitabından yaşlılığa dair dokunaklı birkaç satır: “Günün birinde uyanıp gözlerini ovuşturur: Ne için uyandığını bilmez. Günün ne getireceğini fazla iyi bilir. İlkbahar ya da kış, hayatın formaliteleri, hava durumu, gündelik hayat rutini. Artık şaşırtıcı bir şey yaşanamaz. Beklenmedik, alışılmadık, korkunç olan bile şaşırtmaz. Çünkü insan bütün değişiklikleri bilir, hepsini hesaba katar, iyi ya da kötü hiçbir şey istemez. Yaşlılık işte budur. Kalpte hala bir şey yaşar, bir anı, bir şekilde bir yaşam amacı, insan birini tekrar görmek ister, bir şey daha söylemek ya da öğrenmek ister ve o anın geleceğini bilir ama sonra birden, gerçeği öğrenmek ve ona cevap vermek insanın beklemekle geçen yıllarda sandığı kadar önemli olmayıverir. Yavaş yavaş dünyayı anlar ve sonra ölür.”
Bu dünyanın giderek ellerinden kayıyor oluşu, bütün servetini dünyadaki zevklere bağlayanları köhne bir ev gibi yavaş yavaş çökertebilir. Bu dünyayı bir zaman konakladığı geçici bir gölgelik olarak görebilenler içinse sefer dünyanın bittiği yerde bitmeyecektir; onlar birazdan yola devam etmek üzere hazır beklerler. Hatta merakla karışık bir heyecan vardır içlerinde onların, aslî menzillerine erişip kendi hakikatlerine ermek için üstüne basıp ötelere atlayacakları bir eşiktir dünyanın bittiği yer. Elbet bilinemez olanın bir tedirginliği vardır, bunu yaşarlar içlerinde. Ama bildikleri ve inandıkları şeyler daha baskındır ve son kertede dağıtır bu tedirginlik bulutlarını…
“Dünyanın baki olduğunu zannederken, yaşaya yaşaya aslında burada her şeyin fani olduğunu idrak etmeye başlıyor insan” dedi beyaz saçlı adam, “buna yaşlanma diyorum ben!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.