Çeşitlemeler

04:0028/11/2024, Perşembe
G: 28/11/2024, Perşembe
Gökhan Özcan

Umut, sıcacık bir yaz Haziran akşamı gibi canlı kalıyor içimizde bu soğuk havalarda. Galiba en çok kalbimizin bize hatırlamakta ısrar ettiği şeyleri unutabilmek için çaba gösteriyoruz. Tanıdığım ya da tanımadığım herhangi bir çocuğun masum bakışlarında beni kendime geri döndüren bir şeyler varmış gibi geliyor bana. Size de oluyor mu bu? Yeni zamanların yapıları insanı eziyor, ufalıyor, küçültüyor, gölgeleştiriyor. Devasa makineler gibi hepsi, içlerine çekip öğütüyorlar sanki bizi. “Yalnızca bir

Umut, sıcacık bir yaz Haziran akşamı gibi canlı kalıyor içimizde bu soğuk havalarda.

Galiba en çok kalbimizin bize hatırlamakta ısrar ettiği şeyleri unutabilmek için çaba gösteriyoruz.

Tanıdığım ya da tanımadığım herhangi bir çocuğun masum bakışlarında beni kendime geri döndüren bir şeyler varmış gibi geliyor bana. Size de oluyor mu bu?

Yeni zamanların yapıları insanı eziyor, ufalıyor, küçültüyor, gölgeleştiriyor. Devasa makineler gibi hepsi, içlerine çekip öğütüyorlar sanki bizi.

“Yalnızca bir tek gün modernliğe sırt çevirmeye görün, içinizde ne çok sonsuzluk barındırdığınızı anlayacaksınız” diyor Rainer Maria Rilke, ‘Floransa Günlüğü’ kitabında.

Kış beyaz örtüsüyle gelip ayıplarımızı örttüğünde, dünya nefes kesici güzellikte bir masal ülkesi haline geliyor.

Karla kaplanan heybetli tepeler, okurken altını çizdiğimiz kelimeler gibi ilk bakışta dikkatimizi üstlerine çekiyor.

Her taraf buz kesti, gökyüzünde göçmen kuşların son kafileleri... Geç mi kaldılar acaba, sıcak düşlerine?

Her yanı sis bastığında görüş mesafesinin düştüğü söyleniyor ya; deklanşöre basın, sisin hala görünür olan her şeyi ne kadar derinleştirdiğini görün!

Tabiatta her şeyin hala ilk günkü gibi aksaksız biçimde işlemeye devam ediyor oluşunda, kendi tabiatından her gün biraz daha uzaklaşan, uzaklaştıkça da her işi sarpa saran insanlık için çıkarılacak dersler olmalı.

“Sessizliğin uğultusunu dağıtmaksızın benimseyen/ Duygularımın önünde her varlık yalıtılmış./ Damarlardan geçen kanımı bildiğim gibi/ Her varlığı karanlıkta bilebilirim./ Bütün varlıkların akşam yemeği, koca bir suyun/ Otların arasında aktığı yerdir ova./ Kımıltısız yaşıyor hr bitki ve her taş./ Bu ova üzerinde yaşayan her varlığın damarlarını/ Beni besleyen besinlerini dinliyorum” diyor Cesar Pavese bir şiirinde.

Çok yaşlı bir araba ve içinde çok yaşlı bir adam... Zamanın bir sapağında yanlış tarafa dönüp buralara gelmiş gibiler...

Sevgisini göstermek için en bağırgan kelimelerle konuşuyor şimdilerde insanlar, oysa sevgi muhtemel ki daha çok içinden konuşan insanları seviyor.

Geçen bahar kırlarda dolaşırken, “Bizim hiçbir yaprağımız ‘sevmiyor’ demez, onu insanlar uyduruyor!” diye kendi kendine söylendiğini işittim bir papatyanın.

İki insanı birbirine bağlayan şey birbirinden alabilecekleri ise, bu aşktan çok ticarete benziyor!

İnsanın içi sonsuzca genişleyebilecek bir şey iken, biz bütün bu daralmaları neden yaşıyoruz?

Modern şehirlerin aydınlatılması için milyonlarca ışık kaynağı kullanılıyor. Bunca ışık hangi karanlığı aydınlatmak için!

Daha çok lambaya, floresana, led’e, spota değil, şu karanlık şehirleri gönlünün nuruyla aydınlatacak daha çok güzel insana ihtiyacımız var.

...

Gazze’nin yiğitlerine selam!

Boykota devam!

#birey
#toplum
#Gökhan Özcan