Bayram okumaları

04:0026/06/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Gökhan Özcan

“Her zaman geçerli olan ve geçerli olmaya devam edecek olan İslam vahyinin içerdiği ilke ve gerçekleri yeniden uygulamanın dışında, hem çöküş ve sapmadan kaçırmanın, hem de gerçek bir rönesansı başarmanın bir başka yolu daha yoktur. Ve bu ilkeleri dış dünyaya uygulayabilmek için de, her şeyden önce kişinin bizzat kendisine uygulaması gerekir. Kişi, çevresindeki dünyayı diriltmeye girişmeden önce, kendisi manevî bakımdan dirilmelidir. Tüm gerçek reformcuların, bugün modern dünyadaki iyi niyetli reformcuların

“Her zaman geçerli olan ve geçerli olmaya devam edecek olan İslam vahyinin içerdiği ilke ve gerçekleri yeniden uygulamanın dışında, hem çöküş ve sapmadan kaçırmanın, hem de gerçek bir rönesansı başarmanın bir başka yolu daha yoktur. Ve bu ilkeleri dış dünyaya uygulayabilmek için de, her şeyden önce kişinin bizzat kendisine uygulaması gerekir. Kişi, çevresindeki dünyayı diriltmeye girişmeden önce, kendisi manevî bakımdan dirilmelidir. Tüm gerçek reformcuların, bugün modern dünyadaki iyi niyetli reformcuların bile uğradıkları sayısız başarısızlıklardan çıkaracakları en büyük ders, dünyayı değiştirmenin tek yolunun, kişinin kendisini değiştirmekle başladığıdır. Kendisini fetheden dünyayı fetheder; kendi içinde İslamî ilkelerin bütünüyle yer ettiği insan, bizzat İslam ‘rönesans’ına doğru en temel adımı atmış demektir; çünkü, ölüp Gerçek’te yeniden dirilen insandır ki, çevresindeki ‘dünya’nın Göğün iradesine göre uzantısı ne olursa olsun, bu dünyayı diriltebilir ve ona yeniden can katabilir.”

(İslam ve Modern İnsanın Çıkmazı/ Seyyid Hüseyin Nasr/ İnsan Yay.)


“Çokluk âlemi denilen bu kesret çarşısında insan, maalesef suni yollarla yalnızlığını gidermeye çalışmaktadır. Hayatın gayesi aslında bu parçalanmış kimliği tamamlama mücadelesinde ortaya çıkar. Bir bakıma, aslı yukarıda kalmış olan kabuğun o özünü arama mücadelesidir bu. Ariflerin gözünde yeryüzü hayatındaki bütün arayışlar ve bu uğurda çekilen bütün çileler adı konmamış bir şekilde insanın özüne, kaynağına, aslına yeniden geri dönüşün bir tür dile getirilmesidir. İnsanların çoğu bu gerçekten yabancılaştıkları için bunun farkında değillerdir.”

(Evvele Yolculuk/ Mahmud Erol Kılıç/Sufi Yay.)

“Bir musibete karşı karıncaların gösterdikleri sabır ve tahammül ile o musibetin sebep olduğu ziyanları telâfi etmek için derhal ve hep birden giriştikleri gayret insanoğulları için gerçekten ibretle görülecek bir hâldir. Meselâ yoldan geçen bir adam elindeki bastonu kaldırıp bir karınca yuvasına soktuğu vakit yuvanın tavanı yıkılır. Fakat baştan inen bu belâ karıncaları ürkütmez, derhal hepsi birden yerin yüzüne çıkarlar. Mütecaviz henüz orada ise toptan bacaklarına saldırırlar. Onların ilk heyecanı geçer geçmez, her birisi felâketi tamire koyulur. Canları sıkılmaksızın ve sebatla yuvalarını eski hâline koyarlar. Elhâsıl, hiçbir hadise sebebiyle yılmayan, cesaretlerini kaybetmeyen bu hayvancıkların karışıklığa, felâkete, tahribe karşı intizamla, karşılıklı hüsnüniyetle, yenilmez bir sabırla gösterdikleri mukavemet insanı hayrete düşürüyor.”

(Hayat Nedir?/ Mehmed Ali Aynî/ Büyüyenay Yay.)

“Arı olmak, karınca olmak veya gül olmak, ağaçlarda çiçek olmak, bir rüzgar esintisinde düşen elma olmak. Dağda yuva yapmış rüzgâr olmak, bulut olmak. Ufuk olmak, ay olmak, şafak olmak. Gün doğuşu olmak, gün batışı olmak. Kuşluk olmak, ikindi olmak ve öğle olmak. Büyük öğle olmak. Sıcak yaz günlerinde eşyada gölgeyi kaçırıcı sıcak aydınlık olmak. Ve sonunda güneş olmak.

Hayır! İnsan olmak. Aklın çetinliği içinde toprağa yakınken gökte nar bahçesi düzenleyen insanoğlu olmak.”

(Ruhun Dirilişi/ Sezai Karakoç/ Diriliş Yay.)

...

Bütün gönüllerin şen olduğu ve muhabbetle dolduğu bir bayram dileği ve niyazıyla...

#İslam Rönesans