Aynı yerden mi, yeni baştan mı?

04:002/01/2025, Perşembe
G: 2/01/2025, Perşembe
Gökhan Özcan

Yeni bir yıl geldi diyerek takvimin başına her döndüğümüzde, öyle olmadığını bile bile her şeyi sil baştan başlatacak bonuslar kazandığımız duygusunu yaşamak istiyoruz. Belki her şeye değil ama birçok şeye sil baştan başlamak mümkün aslında. Hayatımızda bir şeyleri değiştirmeye yetecek kadar cesaretimiz varsa eğer… Yun Jungeun’un Marigold Kalp Çamaşırhanesi adını verdiği kitabından birkaç satır: “Tıpkı kâğıda yazılmış şiir gibi, hayatı yanlış yazdığımızda birazını silebilir ya da yeniden yazabiliriz.”

Yeni bir yıl geldi diyerek takvimin başına her döndüğümüzde, öyle olmadığını bile bile her şeyi sil baştan başlatacak bonuslar kazandığımız duygusunu yaşamak istiyoruz. Belki her şeye değil ama birçok şeye sil baştan başlamak mümkün aslında. Hayatımızda bir şeyleri değiştirmeye yetecek kadar cesaretimiz varsa eğer…

Yun Jungeun’un Marigold Kalp Çamaşırhanesi adını verdiği kitabından birkaç satır: “Tıpkı kâğıda yazılmış şiir gibi, hayatı yanlış yazdığımızda birazını silebilir ya da yeniden yazabiliriz.” “Tam üstüne bastınız. Bu zamana kadar yanlış yazdıklarımı baştan yazabileceğimin farkında değildim. Cevabı yanlış verdiğimde sonsuza dek yanlış kalacağını sanıyordum. Hayatta sadece tek bir doğru olduğunu ve hiç değişmeyeceğini düşünüyordum. Ama artık biliyorum ki kâğıt buruşsa da olur her şey sil baştan yazılsa da.”

Hiçbir filmin sonunu izlemiyordu, böylece her hikâyenin sonsuz ihtimal barındırdığına inanmaya devam edebiliyordu.

Aslında hayatın içinde birçok şey tam da beklediğimiz gibi gitmiyor, hadiseler birçok kez yön değiştiriyor, duygular değişiyor, önyargılar kırılıyor, beklenmedik pek çok şey oluyor ve bizler birçok defa başta öngördüğümüzden çok daha farklı istikametlere ilerlerken buluyoruz kendimizi. Hadiselerle birlikte duygu ve düşüncelerimiz de sürekli ray değiştirirken, biz her defasında her şeyin kafamızda kurduğumuz şekilde olacağına saplantılı biçimde inanmaya devam ediyoruz. Her şey durmadan değişirken ve hayat önümüze birçok sürpriz çıkarırken, “Ne olsun, hep aynı şeyler!” modunda takılıp kalıyoruz. Hayatın tabiatı buna müsait değil oysa; hayat kendini hiç tekrar etmiyor. Her şey her an yeniden yaratılıyor. Ve hiçbir şey, bir önceki ânın aynısı değil! Peki biz niye her şeyin hep aynı olduğu saplantısı içinde kendimizi darlayıp duruyoruz? Muhtemel ki hayatımızı sonsuz genişliği içinde müşahede edemiyor ve kendi rutini içinde dönüp duran, sürprizsiz, heyecansız bir şey olarak görüyoruz. Bu saplantılı bakış, bizim hayatın sürekli kendini yenileyen ve sonsuz değişime açık, incelikli tabiatını fark etmemizi engelliyor. Hal böyle olunca, hayatımızı ve o hayatın içindeki kendimizi sevmek için de bir sebep bulamıyoruz.

“Hayatımız ne kadar sıkıcı değil mi?” dedi gözlüksüz olan. “Muhtemelen hayatımız da bizim sıkıcı olduğumuzu düşünüyordur!” dedi gözlüklü.

İç dünyamız bize bu derinliğine ve incelikli bakışı kazandıracak zenginlikten yoksun kalmışsa eğer, zaman içinde dışımızda olan biten heyecan verici güzellikleri göremez hale gelmemiz kaçınılmaz.

Dünyada pek çok şey kötüye doğru gidiyor, bu doğru! Ama belki de bütün bunlarla baş etmek için, hayatın ince ve güzel yanlarını ısrarla, hatta inatla görmeye çalışmak gerekiyor. Güzel şeyleri yaşatmak için önce onların farkında olmak lazım değil mi? Bir gün iyilik kötülüğü, güzellik çirkinliği yenebilecekse, bunu içindeki insanlık savaşını kaybetmeyenler başaracak. Gazze’de olduğu gibi…

“Yürekteki kışa dayanabilmemizin sebebi, bu mevsimin eninde sonunda geçip gideceğine dair içimizde yeşeren umuttur. Umut, insanı ya yaşatır ya da öldürür. Yüreğe bahar gelir, bazen yazla cayır cayır yanar ama ardından gelecek serin sonbahar umududur insanı ayakta tutan. Umut yoksa bu hayata nasıl katlanılır?” diyor Yun Jungeun, aynı kitabın başka bir yerinde.

“Saksıdaki çiçeğe döktüğüm birkaç damla su; sadece o çiçek için değil, benim için de umut demek” diye geçirdi içinden beyaz saçlı adam, “onun yaşamak için, benimse rengarenk açan dünya güzeli çiçekler için o umuda ihtiyacım var.”

#Aktüel
#Toplum
#Hayat
#Gökhan Özcan