Geldik kalbin bilinebileceğini ya da bilinemeyeceğini söyleyenlerin delillerine.
Doğrusu kalbin bilinebileceğini söyleyen ne bir müfessir, ne bir fakih, ne bir âlim, ne de evliyaullahtan biri vardır. Kalbi bildiğine dair kerametleri anlatılan büyük zatlara sorulsa, onların hepsi muhtemelen; estağfurullah, öyle şey mi olur demişlerdir, diyeceklerdir.
Bunu söyleyenler hep iyi niyetle birine bağlanan ve bağlandığını insanüstü vasıflarla görmek isteyen kimselerdir. Yani, hep o bilir denir ama ben bilirim diyen birisini bulamazsınız. Varsa doğrusu bunu denemeye değer. Yani, evliya kalpleri bilir demenin ne menkul ne de makul bir delili olabilir. Kısaca mesele bir uçma değil, uçurma meselesidir.
Bilebilir diyenler en nihayet şunlara tutunurlar:
Allah bildirirse bilir. Bunun delil değerini sonra anlatacağız.
O halde bu kabule hüsnü zandan başka bir delil kalmaz. Tabii ki bir de işi bilmemek ve bu zannın iman haline gelmesi vardır. Bununla beraber ‘bilebilir’ denmesinin sağlam bir tevili de yapılabilir. Onu bir sonraki yazımda yine bir hatıramla anlatacağım.
Buna karşılık usul diliyle, ‘ibaresiyle’ olmasa dahi, işaretiyle ve iktizası ile pek çok delil kalbe Allah’tan başka kimsenin muttali olamayacağını anlatır. Ayetlerden öyle anlaşılıyor ki, özel vahiy gelmedikçe bunu Resulüllah bile bilmez. ‘Eğer dileseydik biz o münafıkları sana gösterirdik, sen de onları simalarından tanırdın…’ (Muhammed, 30). Demek ki, Resulüllah bile bidayette münafıkların kimler olduğunu bilmiyordu, sonra vahiy ile kendisine bildirildi.
Müminlerin zor imtihanlara tabi tutulup münafıklardan ayrılacaklarını bildiren ayeti kerime gelince münafıklar, hadi öyleyse kimler mümin, kimler değil açıklayın bakalım, demişlerdi. Bunun üzerine şu mealdeki ayeti kerime indi:
‘Allah müminleri hep bu halde bırakacak değildir. Kim pis kim temiz ayıklayacaktır. Allah size gaybı bildirmez. O gaybı için dilediği resulünü seçer. O halde siz Allah’a ve O’nun resullerine inanın…’ (Âl-i İmran 179, Cin 26)
Münafıklar, kendileri hakkında bir sûre indirilip, kalplerini Allah’ın Resulüllah’a açıklamasından korkuyorlardı (Tevbe 64). Demek ki o bile onların kalbini bilmiyordu. Zaten onları Resulüllah’ın bilmediğini Allah açıkça söylüyor (Tevbe 101).
Kuranıkerim’de kalplerde olanı Allah’ın bileceği gerçeği hep, ‘sadece O’ anlamına gelen hasr ifadesiyle anlatılır.
Şimdi kaldı ‘bilir’ denmesinin o makul tevili. Ta’n edenler biraz daha sabretsinler.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.