Ahlaksız adam olmaz. Bu başlıkla işaret etmek istediğimiz husus şudur: Biz bazı insanlara ahlaksız deriz, oysa ahlaksız insan olmaz, ahlakı bozuk insan olabilir. Çünkü ahlakı bozuk olanın da yine bir ahlakı vardır. Belki olması gereken ahlakı bulunmadığı için biz ona ahlaksız deriz.
Ahlak kelimesi Arapçada '
' kelimesinin çoğuludur. '
' ile yaratma ya da yaratılan anlamındaki '
' kelimesi aynı harflerden oluşur, aynı şekilde yazılır. Bunun bir anlamı şu olmalıdır:
ile ahlak arasında, yani insanın yaratılışı/fıtratı ile davranışları arasında doğrudan bir ilişki vardır. Zaten yaratıcı da yine bu kelimelerin anlattığı şeyin faili olarak 'Halik'tir.
Ya da ahlak, güzel davranışların kalıcı kılınarak
/fıtrat haline getirilmiş olanıdır. Yoksa arada bir gösterilen güzel davranışlar değildir.
O halde Halik insanı fizik ve ruh, ya da iç ve dış varlığı ile birlikte yaratmış ve bu mükemmel iç ve dış bütünlüğüne '
', yani en güzel kıvam demiş. O halde ahlakı bozuk anlamında, '
' demek Allah'ın yarattığı bu en güzel kıvamı, iç ve dış bütünlüğü bozan insan demektir. Meseleye böyle baktığımızda 'huluk/ahlak' kelimesi Allah'ın yaratışını, yani iç ve dış bütünlüğü ile ahsen-i takvim üzere oluşunu bozmama, koruma, bunu kendisine verildiği şekliyle muhafaza etme ve sonunda Halik'a böylece, O'ndan geldiği gibi teslim etme demektir.
Ahlak halkı/yaradılışı muhafaza etme anlamına geldiği için her alanda bulunmalıdır. Bugünkü anlayışla hukukun alanı ayrı, ahlakın alanı ayrı değildir.
Toplumu düzenleyen kurallar olarak başta hukuk ve ahlak kurallarından söz edilir. Hangisi daha önemli, ya da daha önceliklidir, tartışılabilir, ama İslam'da esas olan ahlaklı olmaktır. Hukuk zaten bunun içinde mündemiçtir. Hz. Peygamber, '
ben ahlaki güzellikleri tamamlamak için gönderildim
' buyurur. Kuranı Kerim de onun için, '
Sen zaten yüce bir ahlak üzere yaratılmışsın
' der. Yani Allah onu baştan böyle bir ahlak ile yaratmış, o bu ahlakı çabalayarak öğrenmemiştir. Üzerinde yaratıldığı bu ahlaki güzellikleri yaşayarak bize de öğretmiştir.
Ahlak denen bu 'halk' ve 'huluk' bütünlüğü, insanın bütün varlıklarla olan ilişkilerinde koruması gereken bir değerdir. Allah'a karşı, insanlara ve hayvanlara karşı, bütünüyle varlığa karşı, insanın yaradılışının yani fıtratının gereği olan ve Allah'ın yarattığı gibi görmek istediği bir davranma biçimi vardır. İşte ahlak budur.
Buna göre İslam'da ahlak hukuktan bağımsız değildir, ahlak hukukun yardımcısı değil,
aksine hukuk ahlakın yardımcısıdır
. Çünkü esas ve gaye olan hukuk değildir. Hukuk özgürlükleri sınırlama özelliği ile aslında olumsuz bir şeydir. Daha büyük zararları önlemek için zorunlu olarak var olması gereken bir vasıtadır. Yoksa ahlak hukuk için değildir. Hukuk ahlakın yani yaradılışın sınırlarını korumak, her şeyi yerli yerinde tutmak için vardır. İşte bu sınırlar ahlak ile korunabilmiş olsaydı hukuka zaten gerek kalmamış olurdu.
Ne var ki, ahlak hiçbir zaman tek başına bu sınırları koruyamaz. Çünkü insanla beraber şeytan ve nefis de vardır, onlar da görevlerini yapacaklardır. İnsanın ahlaklı olması ancak onlara rağmen 'halkını' koruyabilmiş olmasıyladır. Çünkü ahlakı bozan güçler ve unsurlar bulunmasaydı, ahlaklı olmayı başarmanın da bir anlamı kalmazdı.
Böyle olunca dünyada hukukun da bulunma zorunluluğu ortaya çıkar. En ideal nesil olan Asrısaadette bile hukuka ihtiyaç duyulmuş ve yaptırımlar uygulanmıştır. Hazreti Osman'ın şu nefis sözü bunu anlatır.
Diyor ki, Kur'an ile yola gelmeyen sultan ile yola gelir
. Kur'an'dan kasıt, insanın hakikatleri ondan öğrenip, vicdanı ve ahlakı ile hukuka kendiliğinden uymasıdır. Bu yetmiyorsa o zaman devreye sultan girer. Sultan, yani sulta ya da hukuk. Ve vicdanını dinlemeyen insan hukukun kamçısıyla yola getirilmiş olur. İşte hukuk bunun için vardır.
Bizim Batı ile farkımız buradadır sanırım. Batıda esas olan ahlaktan önce hukuktur. Hukuk'a riayet ettikten sonra insanın kendi içinde ahlaklı olup olmaması kendi bileceği bir şeydir. Bundan dolayıdır ki, hukuka saygıyı en önemli ahlaki davranış olarak görürler. Bir insan hukuka saygılı ise ahlaklı insan demektir.
Mamafih, bu bizde de böyledir ama batıda hukukun sağlanması esas iken, bizde ahlakın sağlanması esastır. Ahlak ise öncelikle Halik ile alakalı bir durumdur ve sadece diğer insanların hukukuna saygı göstermesiyle insanın görevleri bitmiş olmaz. Esas olan Allah'a karşı saygılı olmasıdır ve bu yalnız başına bulunduğunda da, hatta kalbinin eylemleriyle de olması gereken bir şeydir. Ve ahlakın asıl konusu kalbin eylemleridir.