Buhari’yi ya da bir başka hadis kitabını elimize alarak gördüğümüz bir hadisle amel etmeye kalkarsak hata ihtimalimiz çok yüksek olur. Sorulduğu için burada,‘Uğursuzluk/şu’m ancak kadında, atta ve evdedir’anlamındaki hadisi şerifi ele alacağız. Hadisi şerif en yüksek düzeyde sahihtir (Buhari, Müslim). Ancak hadis fıkhı, hadis şerhi ve hadis tekniği açılarından ele alındığında sadece buraya aldığımız kısmının sözel/zahir anlamıyla yorumlanamayacağı gerçeği ortaya çıkar. Bunu çok dakik şarihlerden
Buhari’yi ya da bir başka hadis kitabını elimize alarak gördüğümüz bir hadisle amel etmeye kalkarsak hata ihtimalimiz çok yüksek olur. Sorulduğu için burada,
‘Uğursuzluk/şu’m ancak kadında, atta ve evdedir’
anlamındaki hadisi şerifi ele alacağız. Hadisi şerif en yüksek düzeyde sahihtir (Buhari, Müslim). Ancak hadis fıkhı, hadis şerhi ve hadis tekniği açılarından ele alındığında sadece buraya aldığımız kısmının sözel/zahir anlamıyla yorumlanamayacağı gerçeği ortaya çıkar. Bunu çok dakik şarihlerden öğreniyoruz. Burada hadis anlama metotlarından ikisine özellikle işaret edeceğiz.
Birincisi: Hadisler söylendikleri/varid oldukları bağlam itibariyle farklı bir manada kullanılmış olabilirler.
O halde esas olan Kitap Sünnet bütünlüğünden anlaşılan genel kurallardır. Bir hadis bu genel kurallara aykırı ise onunla değil, o genel kurallarla hareket edilir. Ebu Hanife’nin kıyası/genel kuralları haber-i vahide tercih etmesinin anlamı budur.
İkincisi: Yahya bin Main ve benzerlerinin sözü olarak, daha önce de zikrettiğimiz şu gerçektir: Bir hadisin doğru anlaşılması için onun ‘otuz vechinin’ bilinmesi gerekir.
Yani onun her rivayeti, muhtemel bütün manaları, farklı kelimeler içeren diğer bütün rivayetleri, söylenme ortamı/vürud sebebi ve varsa ilgili ayetler bilinmeden bir hadis doğru anlaşılamaz.
Bu sebeple hadisleri anlama, Kuranıkerim’i anlamadan zordur.
Onun için Müslümanlar darbeyi sünnet inkârcılarından önce bu gerçekleri bilmeyen piyasa sünnetçilerinden yerler.
Şimdi bu mülahazalarla sözü edilen hadisi şerifi ele alalım:
Hadisi şerif sahihtir ama çok farklı anlamlara ve yorumlara müsait farklı rivayetleri vardır. Ayrıca İslam’ın o sözünü ettiğimiz Kitap Sünnet bütünlüğünden, yani Kitaptan ve onun yorumu olan Sünnetten anlaşılan genel hükümlerinden birisi şudur:
Hiçbir şeyde bizatihi uğursuzluk, yani kötülük verme gücü ve özelliği yoktur.
Böyle bir inancın Allah’tan başka kaynaklarda güç tanıma anlamına geldiği için şirk olduğunu Resulüllah başka hadislerinde açıkça söyler.
O halde her hangi bir şeyde bizatihi uğursuzluğun bulunması mümkün olamaz. Bu hadisi şerife bakarak bu üç şeyde uğursuzluğun var olduğunu kabul etme, uğursuzluğun varlığını, neticede kısmen de olsa şirki kabul etme anlamına gelir. Esas olan ve yoruma müsait olmayan, yani muhkem olan genel hüküm ve yaygın bilgi budur.
Sadece bu hadisi şerife baktığımızda da iki mana anlaşılabilir. Birisi bu sözünü ettiğimiz muhkem/tartışmasız anlamı destekler tarzda bu üç şeyde de uğursuzluğun olamayacağı, diğeri bu üç şeyde istisnai olarak uğursuzluğun var olması. Bu durumda hadisin muhkem ve asıl olanı destekleyen anlamının alınacağı, müteşabih yönünün buna hamledileceği anlaşılmış olur. Şarihler de öyle yapmışlardır.
Bu asıl olan muhkem manayı hesaba katma zorunluluğundan dolayı hadis şarihleri hadisin muhtemel anlamlarının şunlar olabileceğini söylemişler:
Bir: Uğursuzluk yoktur, olsa bu üç şeyde olurdu.
Bunlarda olmadığına göre başka şeylerde de olmaz. Niye özellikle bu üç şey? Çünkü insanın her zaman beraber bulunduğu, en çok faydasını ya da zararını gördüğü şeyler bunlardır. Konunun farklı rivayetleri de bu anlamı destekler. ‘Uğursuzluk yoktur, üç şeyde yümn/bereket vardır’ rivayeti de buna işaret eder. Yani insanın en çok zarar görebileceği şeyler bu üçüdür, ama en çok hayrını ve bereketini göreceği şeyler de bunlardır. O halde bunlardan daha çok zarar gelebilme ihtimali uğursuzluk sanılmamalıdır. Çünkü daha çok bereketini ve hayrını göreceği şeyler de bunlardır. Bugün at yerine arabayı da koyabilirsiniz. Tabii ki eş seçiminde kadın böyle olduğu gibi, erkek de böyledir ve kadınlar da bunda dikkatli olmalıdırlar.
İki: Cahiliye insanları bu üç şeyde uğursuzluk olduğuna inanırlardı.
Resulüllah onların bu batıl inançlarını naklederken bunu dile getirmiş, ravi de hadisin sadece bu kısmını alıp rivayet edince böyle yanlış anlaşılmaya müsait bir durum ortaya çıkmıştır. Nitekim Hz. Aişe de rivayetin böyle kesik yapıldığını söyleyerek rivayetteki yanlışı tashih etmiştir.
Üç: Uğursuzluk yoktur, ama insanlar özellikle de bu üçünde uğursuzluk ararlar.
Oysa onlarda da yoktur.
Dört: Bu üçünde uğursuzluk arayanların bu bozuk akidelerinin zararı kendilerine dokunabilir ve bu yanlış inançlarından zarar görebilirler.
Çünkü uğursuzluk güden insanın, daha dünyada iken bu hatasıyla cezalandırılması gibi bir vakıa da vardır.
Bir kez daha görmüş olduk ki, çoğu zaman hadisler müstakil olarak birer fıkıh ya da hukuk kaidesi gibi vazedilmiş değillerdir. Onları anlamak için bütünü görmek gerekir.
#Buhari
#Hadis
#Yahya bin Main