Resulüllah’ı sevmede aşırılık olur mu?

04:0026/10/2018, Cuma
G: 26/10/2018, Cuma
Faruk Beşer

İslam denge dinidir diyoruz. Her konuda işin orta çizgisi İslam’dır. Çünkü orta çizgi nısfettir, adalettir, dengedir.İslam dinler arasında da orta yoldur, kendi içindeki temayüller arasında da orta yoldur. Sevgide de nefrette de orta yoldur. Efendimiz bir hadisi şeriflerinde buyururlar ki: ‘Sevdiğinizi öyle sevin ki, onun bir gün düşmanınız olabileceğini hesaba katın. Kızdığınıza da öyle kızın ki, onun da bir gün dostunuz olabileceğini hesaba katın’ (Tirmizî). Yani bütün köprüleri atmayın, dengenizi

İslam denge dinidir diyoruz. Her konuda işin orta çizgisi İslam’dır. Çünkü orta çizgi nısfettir, adalettir, dengedir.


İslam dinler arasında da orta yoldur, kendi içindeki temayüller arasında da orta yoldur. Sevgide de nefrette de orta yoldur. Efendimiz bir hadisi şeriflerinde buyururlar ki: ‘Sevdiğinizi öyle sevin ki, onun bir gün düşmanınız olabileceğini hesaba katın. Kızdığınıza da öyle kızın ki, onun da bir gün dostunuz olabileceğini hesaba katın’ (Tirmizî). Yani bütün köprüleri atmayın, dengenizi kaybetmeyin, sırf duygu ile değil akılla da sevin, nefret edecekseniz sırf duygu ile değil akılla da nefret edin. Hatta buna bir de bilgiyi eklemek gerekir; sevginin ve nefretin bilgi, akıl ve duygu birlikteliği ile olması gerekir. Aksi takdirde sevgi de nefret de marazi olur.

Mesela Hz. Ömer’in Resulüllah için ilk açıkladığı sevgisi duygularla olan bir sevgi idi. Resulüllah şöyle buyurmuştu: ‘Sizden biriniz beni annesinden babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe gerçek mümin olamaz’. O zaman Ömer, ‘evet, beni seni canım hariç herkesten çok seviyorum’ dedi, Resulüllah, hayır bu eksik bir sevgidir buyurdu. Bunun üzerine Ömer (ra), aklını da devreye soktu ve ‘evet, ben seni canımdan da çok seviyorum’ dedi. Resulüllah da işte şimdi oldu buyurdu. Buradan bir noktaya geliyoruz; demek ki, Resulüllah’ı bütün insanlardan daha çok sevmek, yani insanlar içinde en çok onu sevmek, onu sevmekte bir aşırılık değildir. Bunun böyle olduğunu Kuranıkerim’den de öğreniyoruz. Allah buyuruyor ki, ‘De ki eğer sizin babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, edindiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz ticaret ve o hoşunuza giden meskenleriniz size Allah’tan, O’nun Resulü’nden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevimli geliyorsa Allah’ın emrinin gelmesini bekleyin. Allah fasık bir topluluğa hidayet vermez’ (Tevbe 24).

Yani en değerli varlıklarınız söz konusu olduğunda bile Allah’ı ve O’nunResulü’nü onlara tercih edebilmelisiniz ki, gerçek mümin olduğunuzu ispat etmiş olabilesiniz. Allah’ın emrinin gelmesi, böyle olanlara ceza olarak bir musibetin dokunması demektir. Fasık Allah’a isyan edendir. Demek ki bu sayılanları Allah’a ve O’nun Resulü’ne tercih edenler fasık olmuş olurlar. Yine demek ki, müminler yeri geldiğinde Allah’ı, Resulüllah’ı ve Allah yolunda cihadı kendi varlıklarına tercih edemezlerse hem gerçek mümin olamazlar, hem de Allah’ın koruma alanından çıkıp, gazabına maruz kalmış olurlar.

Sevgi bir tercih meselesidir, sevdiğinizi kendinize ve en değerli varlıklarınıza tercih edebiliyorsanız onu gerçekten seviyorsunuz demektir ve İslam sevmekle başlayan bir dindir. Resulüllah’ı bu kadar çok sevemezseniz imanınızda problem, Kuranıkerim ifadesiyle maraz bulunmuş olur.

Peki, Resulüllah’ı sevmenin de bir ifratı, yani olmaması gereken aşırılığı var mıdır? Allah’a ait özellikleri onda görmedikçe, onu sevmenin Allah için ve Allah adına olduğunu akıldan çıkarmadıkça bunda bir aşırılık olmaz. Necip Fazıl’ın dediği gibi, onu ne kadar överseniz övün, onu ilah derecesine çıkarmadıkça onu övmede ve sevmede aşırı gitmiş olmazsınız. Çünkü beşeriyet dairesinde onun için hangi övgü ifadelerini kullanırsanız kullanın, yine de eksik söylemiş olursunuz.

O bir beşerdir, ama herhangi bir beşer değildir. Kaside-i Bürde sahibinin dediği gibi, ‘onun hakkında ilmin son noktası onun bir beşer olduğudur. Bununla beraber o Allah’ın yarattıklarının hepsinden üstündür’. Bu payeyi ona biz vermiş olsak hata etmiş, ya da ifrata düşmüş olabiliriz, ama bunu ona bizzat Allah vermiştir ve bizim de onu Allah’ın yücelttiği noktada, yani olduğu gibi görmemiz gerekir. ‘Sen çok yüce bir ahlaka sahipsin’ (Kalem 4). Yani sen daha doğduğunda Allah’ın verdiği böyle bir ahlakla doğmuşsun. ‘Resul’e birbirinize hitap ettiğiniz gibi hitap etmeyin (Nur 63). Bazıları ey Muhammed diye sesleniyorlardı, Allah bunu yasakladı.

İnsanın insanda kullanacağı sevginin de belli bir kapasitesi vardır, bundan Resulüllah’ın payını baştan ayırmayan bir insan onu artık yeteri kadar sevemez, ya da başkalarını sevmede aşırı gider. Sevgide Resulüllah’ı böyle ayrıcalıklı bir noktada görememek kişinin kendi enaniyetini ve had bilmezliğini gösterir. Kişi onu olduğu noktadan ne kadar aşağı indiriyorsa, kendini de bulunduğu noktadan o kadar yukarı çıkarıyor, öyle sanıyor demektir. Bu da ya cahilliktir, ya kibirdir ki, her ikisi de insanı küçültür.

#Hz Muhammet
#Oeygamber