Örneğimiz Resulüllah mı?

04:005/11/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Faruk Beşer

Siyer Vakfı'nda Sünneti üzerinden Resulüllah’ın örnekliği meselesini konuştuk.Son zamanlarda Türkiye’mizde çok güzel işler yapan mekteplerden biri de, mütevazı ve ilim ehli kardeşimiz Muhammed Emin Yıldırım rehberliğindeki Siyer Vakfı ve Uluslararası Siyer Araştırmaları Merkezi. Bilindiği gibi biz bu tür çalışmalara mektepler diyoruz. Mekteplerin olması çok önemli ve gerekli. Pek çok amaçlı mektepler bulunabilir, bulunmalıdır. Ama mesele fırkacılığa dönüşürse yıkıcı olur.Bir grubun fırkalaştığının

Siyer Vakfı'nda Sünneti üzerinden Resulüllah’ın örnekliği meselesini konuştuk.

Son zamanlarda Türkiye’mizde çok güzel işler yapan mekteplerden biri de, mütevazı ve ilim ehli kardeşimiz Muhammed Emin Yıldırım rehberliğindeki Siyer Vakfı ve Uluslararası Siyer Araştırmaları Merkezi. Bilindiği gibi biz bu tür çalışmalara mektepler diyoruz. Mekteplerin olması çok önemli ve gerekli. Pek çok amaçlı mektepler bulunabilir, bulunmalıdır. Ama mesele fırkacılığa dönüşürse yıkıcı olur.


Bir grubun fırkalaştığının en belirgin göstergesi, bilgi kaynaklarının bir kişiye has kılınması, o ne söylerse onun hakikat olduğunun sandırılması, diğer oluşumların esastan hatalı ve hakikatten uzak görülmesi ve gösterilmesidir. Çünkü böyle olmasında istibdat vardır. Resulüllah Efendimiz'in (sa) şu şerefli sözleri bu konuda bize ışık tutmalıdır: ‘
Üç şey insanı helak eder; teslim olunan hırslı bir cimrilik, peşinden gidilen arzular ve bir görüşü olanın sadece kendi görüşünü beğenmesi
’ (Taberani).

Orada satır başlarıyla şunları anlattık:

İnsan, fıtratı gereği örneğe muhtaçtır. İstemese de birilerine özenir, onlar gibi olmaya çalışır ve genellikle özenilenler galip görülenlerdir. Rüzgârın önündeki yaprak gibi savrulup duranlar ise ya bir artisti ya da bir sporcuyu örnek alırlar. Demek ki onların galibi ve büyük gördükleri de onlardır. İnsan örneksiz yaşayamaz. Müslümanların asıl ve kusursuz örneği Resulüllah Efendimiz'dir. Biz onu sevmenin dinden bir parça olduğunu biliyoruz. Bunu bizzat Allah söylüyor: ‘De ki, sizin babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, edindiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenleriniz eğer size Allah’tan, O’nun Resulü'nden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, o zaman Allah’ın musibetini bekleyin. Allah fâsık bir topluluğa hidayet vermez’ (Tevbe 24).

Yani en değerli varlıklarınız söz konusu olduğunda bile Allah’ı, O’nun Resulü'nü ve dinini tercih etmelisiniz ki, mümin olduğunuzu ispat etmiş olabilesiniz.

Fasık, Allah’a isyan eden kimsedir. Demek ki bu sayılan değerleri Allah’a ve onun Resulü'ne tercih edenler, bunları ona önceleyenler fasık olmuş olurlar.

Resulüllah da buyurur ki: ‘
Ben size babanızdan, çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça gerçek mümin olamazsınız
’.

Resulüllah’ı sevebilmek onu iyi tanımakla mümkündür. Sümâme isimli bir sahabî Resulüllah’ı tanıyıp Müslüman olduktan sonra şöyle demişti: ‘Vallahi yeryüzünde senden çok nefret ettiğim kimse yoktu, şimdi seni tanıyınca diyorum ki, yeryüzünde artık senden çok sevdiğim kimse yok’ (Beyhaki SK). Bugün Resulüllah’tan nefret edenlerin de, onu hakkıyla tanısalar Sümame gibi diyecekleri kesindir. Yeter ki ön yargı ve inatla bakmasınlar.

Uyulması gereken ‘uyulası güzel örnek’ anlamında ‘üsve hasene’ kelimesi Kuranıkerim’de üç yerde geçer. Birisi Resulüllah için, birisi Hz. İbrahim için, birisi de İbrahim’in ümmeti için kullanılır. Bunların ne bakımdan örnek olduklarını da bir gün anlatalım.

Üsve/örnek kelimesine ‘güzel’ kaydının konulmuş olması, güzel olmayan örneklerin de olabileceğine işaret eder. Bu da güzel olsun olmasın insanın mutlaka bir örnekten etkileneceğini anlatır. Bu sebeple denmiştir ki, ‘
çocuklarınızı üç hasletle eğitin:
Resulüllah sevgisi, onun ehlibeytinin sevgisi ve Kuranıkerim’i öğretme’. Bunda önemli olan nokta da bunları İmam Hatip okullarından ya da Kur'an Kurslarından önce bizzat anne babanın yani ailenin kendisinin yapmasıdır. Aile görevlerini kurumlara devrederse zayıflar. Şahsen bendeniz İslam adına ne öğrendiysem, dağın başında uzun kış gecelerinde, ilkokula dahi gitmemiş babamızın bize terennüm ettiği ‘siyer-i Nebi’ okumalarından öğrendim. İmam Hatip Okulları ve Kur'an Kursları bu işi daha ileri götürmek için vardır ve olmalıdır.

Resulüllah’ın hayatının, Kuranıkerim’in canlı hali olduğunu her zaman söylüyoruz. O halde Sünneti bilmeden Kuranıkerim’i nasıl anlayabiliriz. Uydurma ve zayıf sözlerin olduğunu bahane ederek Sünneti devreden çıkaranlar Resulüllah’ı nasıl tanıyabilirler? Ya da onların buna ihtiyaçları yok mu? Siyer kitaplarıyla tanırız derlerse onlar da onun zamanına ait haberler değil midir? Kaldı ki, bu ümmet megazi ve siyerle ilgili bilgilerin nakline hadisler kadar önem vermiş değildir. Ona güvenip de buna güvenmemek çelişki olmaz mı? Sonra uydurma ya da zayıf sözleri Sünnet diye benimseyen bir âlim mi var? Bunun pilava çok tuz katmışlar diye fasulye yememekten farkı nedir?

#Siyer Vakfı
#Hz Muhammet