Bir önceki yazımızda namaz esnasındaki fiil ve kıraatlerin tespih ve tevhitle ilişkisini anlatmaya çalıştık.
‘Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun aşağısını dilediği kimselerden affeder. Kim Allah’a şirk koşarsa çok büyük bir günahı iftira ederek yapmış olur’ (4/Nisa, 48).
Burada şu hassas noktayı da bilmemiz gerekir: Açıkça Allah’tan başka mabutlar tanımakla yapılan asıl ve itikadî şirkle, amellerine şirki hissettirecek şeyler bulaştırmak anlamındaki mecazi şirk farklıdır. Birincisini yapan, işte o asla affedilmeyecek olan tam müşriktir. İkinci ise ona götürmesi muhtemel sapmalar olduğu için tehlikelidir ama sahibine müşrik denmeyebilir. Mesela riya böyle bir şirk belirtisidir, ama bir adam namazını gösteriş yaparak kıldığı için bu adam müşriktir diyemeyiz. Müşrik dediğimizde onunla ilgili dünya kadar hüküm devreye girer. Belki ona şirk mikrobu bulaşmıştır, bunu dezenfekte etmezse bu mikrop nihayetinde onu şirke götürebilir, dikkatli olmak gerekir denebilir. Selefi kardeşlerimizin çoğu zaman hata yapıp herkesi müşrik saydıkları nokta burasıdır. Ama bu mecazi şirk de önemsizdir denemez, bu da bazen çok ileri ve tehlikeli boyutlara varabilir. Üniversitede öğrenci iken bir arkadaşımın her namaza kalktığında gözlerini kapayarak başını kalbine doğru eğip bir süre beklediğini görmüş ve niçin böyle yaptığını sormuştum. Namaza başlarken önce mürşidimizin suretini düşünüp ona rabıta yaparsak o namaz için bizi Allah’a hazırlar demişti. O zaman bile bunu makul bulmamıştım ama bir cevap da verememiştim. Oysa bu akide mecazi şirkin asıl şirke tam temas ettiği bir noktadır ve tehlikelidir.
‘Allah’ım, sen Selam’sın selamet sadece sendendir’ diyerek namazdan çıkar çıkmaz üç defa ‘esteğfirullah’ deriz ve namazdaki ihmal ve kusurlarımız için de O’ndan bağışlanma dileriz.
‘Ayet’el-kürsi’yi okuruz. Her şeyin O’nunla kaim olduğunu ve hiç kimsenin kimseye O izin vermeden bir şey yapamayacağını itiraf ederiz.
Tespihlere geçer ve bu namazımızla O’na hakkıyla kulluk etmiş olmadığımızın itirafı olarak 33’er defa O’nu tespih eder, hamdin sadece O’nun hakkı olduğunu söyler ve O’nun bizim anlayıp anlatabildiğimizden de çok büyük olduğunu ifade ederiz.
Resulüllah’ın (sa) sabah namazının sünnetinde, akşamın farzında çoğu zaman ‘Kâfirûn’ ve ‘İhlas’ surelerini okumuş olması da bu açıdan anlamlıdır. Bu iki sure iki ihlas suresi olarak bilinir. İhlas yani dinin sadece Allah’a has kılınması demek. Sabah bu bilinçle başlayıp günü bu bilinçle kapatmak için. Resulüllah’ın Vitir namazında ‘Sebbih-isme’ suresi ile bu iki sureyi okumuş olması da geceyi böyle başlatmak içindir. Vitirde okuduğumuz dualar da vurgu ile bize hep bunları söyler.
Demek ki, çoğu zaman tam düşünmeden kıldığımız namazın ‘dosdoğru’ kılınmış, yani ikamet edilmiş olabilmesi için bu bilinçle kılınması gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.