Mursi’nin harcanma serüveni ve Türkiye

04:0021/06/2019, Cuma
G: 21/06/2019, Cuma
Faruk Beşer

Bugün takdis konusuna devam edecektim ama bize paylaşımla gelen bir yazının sahibinden (Prof. Dr. Mehmet Refik Korkusuz) izin aldıktan sonra, önemine binaen sütunumu ona bırakıyorum. Takdisi de Pazar günü yazarız inşallah.“Mısır’ın tek ve son seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde gerek Anadolu Ajansı yöneticiliğim ve gerekse Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) genel sekreterliğim nedeniyle bir kaç kez Mısıra gittim. Bu ziyaretlerde, çoğunlukla UHUB olarak, iktidar yanlısı ve karşıtı

Bugün takdis konusuna devam edecektim ama bize paylaşımla gelen bir yazının sahibinden (Prof. Dr. Mehmet Refik Korkusuz) izin aldıktan sonra, önemine binaen sütunumu ona bırakıyorum. Takdisi de Pazar günü yazarız inşallah.



“Mısır’ın tek ve son seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde gerek Anadolu Ajansı yöneticiliğim ve gerekse Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) genel sekreterliğim nedeniyle bir kaç kez Mısıra gittim. Bu ziyaretlerde, çoğunlukla UHUB olarak, iktidar yanlısı ve karşıtı olmak üzere, değişik kesimlerle görüşme imkânımız oldu. Sokaktaki Mursi karşıtı (TAHRİR meydanı) ve Mursi yanlısı (Rabiatül Adeviyye meydanı) gösterilerin yapıldığı meydanlara hem gece hem de gündüz katıldığımız için Mısır’daki siyasi yapıyı ve İHVAN hareketini ve İHVAN karşıtı hareketi de yakından müşahede etme imkânı bulduk.

Öncelikle Mursi, İHVAN hareketinin ilk adayı değildi. 2012 Mısır Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde aday gösterdikleri Hayrat ŞATIR’ın adaylığı düşünce, yerine Muhammed Mursi seçildi. Yoğun seçim kampanyası yürüttü. İlk turda yüzde 25.5 oy aldı ve ikinci tura girmeye hak kazandı. İkinci turda da yüzde 51.73 oy alarak, Mısır Cumhuriyeti’nin 5. Cumhurbaşkanı ve serbest seçim ile gelen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Gelir gelmez önce Mısır Anayasa Mahkemesi tarafından ve sonra diğer etkili ve güçlü kamu organları tarafından büyük kuşatmalara tabi tutuldu. Çok uzun süren parlamento seçimlerinde elde edilen % 70’lik gibi mutlak çoğunluk, yüksek mahkemelerin kararı ile iptal edildi. Mursi, uzun süre kanun yapıcı olmadan çalışmak zorunda kaldı.

Mısır’ın toplamda bir milyon km2 olan toprağının ancak yüzde beşi, iskâna müsaittir. Yine o tarihlerde nüfusu 90 milyon ve ekonomisi çok zayıf olan bu ülkede en büyük problem ‘işsizlik sorunu’ ve ‘yeni yaşam alanı’dır. Genel olarak ekonomik olan bu sorunların çözümü amacıyla dış ekonomik kaynakların ve yatırımların gelmesi için idari düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerin neredeyse tamamı yüksek mahkemeler tarafından iptal edildi. Öte yandan daha iktidarının altıncı ayında iken, TAHRİR meydanında binlerce kişinin kamp kurarak, meydanı işgal etmesi çok daha farklı bir konuydu. Bunlar, Mursi’nin istifa etmesini ya da alaşağı edilmesini istiyorlardı. Mursi yanlıları TAHRİR meydanını işgal edenlerin, halkın mafya ya da baltacı adını verdikleri kişiler olduğunu söylemişlerdi. Tahrir meydanındaki bu göstericilere 10 Şubat 2013 tarihinde gece saat 02.00’- deki ziyaretimizde; Mısır ölçeğinde lüks diyebileceğimiz binlerce tabldot servisinin yapıldığını da, 12 UHUB üyesi hukukçu arkadaşla birlikte, müşahede ettik. Ekonominin %40-60’ını kontrol altında bulunduran ve özellikle petrol piyasasını elinde tutan askeri cenahın sahibi ya da etkili olduğu benzin istasyonlarının önünde, çok uzun kuyrukların oluştuğunu da müşahede ettik. Oysa o zamana kadar Mısır’da böyle bir durum görülmemişti.

Bütün bunların dışında, Mursi’nin siyasi rakiplerinin çok dışında olmak üzere, Mursi’nin iktidarda kalmasını istemeyen ve Temerrüd (isyan) hareketine destek vermek suretiyle; O’nu diktatör olarak nitelendiren ve iktidardan indirilmesini sağlayan iki İslami kanat vardı;

1. Selefilerin Nur partisi,

2. İHVAN’dan ayrılıp, yeni parti kuran EBULFUTUH ve arkadaşları.

Bu iki kesim, Mursi iktidarına karşı askeri ve diğer laik mekanizmaları desteklediler. Mursi’nin düşürülmesinin gereğini ileri sürdüler ve Mursi için ‘uluslararası İslam düşmanı platformların temsilcisi’ iddiasını ortaya attılar. Batı yanlısı güçler ile onların temsilcisi durumundaki Mısır’daki askeri ve ihtilalci güçlere hem çanak tuttular, hem de bunu imani bir konu olarak sundular. Sonuçta Mursi’nin devrilmesini ve binlerce müslümanın hapse girmesini, doğrudan ya da dolaylı olarak sağladılar. Sonra da, destek verdikleri ve koalisyon yaptıkları güçler, onların önemli bir kısmını hapse atmakta hiç sakınca görmedi. Mursi’yi Batı’nın oyuncağı ve Mısır’ı şeriattan uzaklaştırmak için getirilmiş proje olduğunu iddia eden bu kesimler, sonradan pişman olsalar da artık iş işten geçmişti. Biz arkadaşlarla ziyaret ettiğimiz bazı muhalefet liderlerinin pişmanlıklarını bizzat müşahede ettik. UHUB Genel başkanı Av. Necati CEYLAN da, konuşmasında, askeri hükümetlerin hiçbir derde deva olmadığını, ülkemizdeki tecrübe ile anlattı. Bendeniz de, samimi olarak görüştüğüm bazı kişilere, Abdülhamit Han’ın düşürülmesinde, M.Akif başta olmak üzere çok sayıda zamanın saygın kalemlerinin ve önde gelen bazı cemaat liderlerinin ve kamu yöneticilerinin büyük katkı sağladıklarını belirttik. Abdülhamit Han’a muhalefet edenlerin, bir sonraki adımı iyi hesaplamadıkları için, Abdülhamit Han sonrasında devleti ele geçiren İttihatçılardan çok çektiklerini, canını kurtarmak için Türkiye’den kaçtıklarını söylediğimde Cumhurbaşkanı adayı EBULFUTUH çok sert mukabelede bulundu. Aynı EBULFUTUH, ihtilal sonrası gelişmeler için, en az 15 kişinin bulunduğu bir ortamda ‘bu hale gelmesini hiç ister miydik’ diyerek pişmanlığını dile getirdiğini hatırlıyorum. UHUB olarak ziyaretine gittiğimiz diğer arkadaşlar da hatırlıyorlar.

Peki, ne oldu da Mursi düşürüldü. Batı dünyası, seçim ile işbaşına gelmiş olan ve fakat Batı dünyası ile işbirliği yapmayan iktidarları, halk iradesi adını verdikleri (kadife, turuncu, gül vb.) isimlerle yıkma geleneğini sürdürdü. Biz bunu 28 Şubat sürecinde yaşamıştık. Bu dönemin çok acı çeken ve sorgusuz sualsiz üniversiteden atılan tüm Türkiye’deki 5 kişiden biri olduğum için, elimden geldiği kadarı ile Mısırlılara durumu anlatmaya çalıştık. Ancak, zaten kararını vermiş bazı aziz Müslüman kardeşlerimiz, kendilerine sunulan batı patentli hareketlere ‘ALLAH RIZASI İÇİN’ katılmışlardı.

2013 yılının Mayıs-Temmuz aylarında;

1. Mısır’da halkoyuyla iktidara gelen Mursi hükümetini TAHRİR meydanında,

2. Tunus’ta halkoyu ile iktidara gelmiş NAHDA iktidarını, TUNUS meydanında,

3. Türkiye’de halkoyu ile iktidara gelmiş iktidarı, TAKSİM meydanında,

4.2013 yılının Kasım ayında da, Ukrayna’da halkoyu ile iktidara gelmiş Yanukovych’in iktidarını, alaşağı yapmak için gösteriler artan oranda dünyanın gündemini almaya başladı.

Aynı merkezden başlatılan gösteriler, önceleri masum ve barışçıl karakterde iken, sonraları çok sertleşti, yağmalama ve işgallere dayandı. Bu tip hareketlerin arkasındaki hakiki gücün, her zaman olduğu gibi, BATI dünyası olduğu sonraki aşamalarda açıklığa kavuştu.

Ukrayna’da toplamda yüzü bulmayan (bir insanın bile ölümünü insanlık dışı buluyorum) insan ölürken, Mısır’da binlerce Müslümanın öldürülmesi süreci başlatıldı ve dünyanın gündemine de çok gelmedi.

Gösterilerle ve provokasyonlarla iktidarı düşürme eylemlerinde; Tunus’ta iktidarda bulunan NAHDA hareketi, hemen hükümetini feshederek ve iktidarı barışçıl bir şekilde devrederek kendini kurtardı. Türkiye hükümeti ise, daha önce olmadığı kadar sert tedbirlerle, Taksim ve Gezi Parkı eylemcilerini dağıttı. Bu gelişmeden sonra, Batı dünyası, Türkiye yöneticilerini zalimlik ve diktatörlük ile suçladılar. Türk hükümetine göre; çok daha yumuşak olan Mursi ve ekibinin ise hem tecrübesiz hem de güçsüz olduğu açıktı. Devlet yönetme tecrübeleri de yoktu. Türkiye, Mısır hükümetine, maddi ve manevi destek veriyordu. Son olarak da 500 adet çöp kamyonu verdi. Öte yandan, Mısır hükümeti, bu kadar olumsuz gelişmeye ve her gün asker emri ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kuşatılması ihtimali varken bile, halkının kendilerinin arkasında olduğunu iddia ediyorlardı ve bana göre aşırı naif ve zarif niteliklerinden dolayı, karşı tedbirlere de başvurmadılar. Sonuçta beklenen oldu, iktidardan düşürüldüler ve kan dökülmeye başlandı…

Mursi, hiçbir kimseye eziyet etmedi. Tam aksine, daha hukuki iktidarını fiili iktidarına tahvil etme imkânına bile kavuşamadan, iktidardan alaşağı edildi.

Mursi’nin düşürülmesine, ‘Allah rızası için’ katkı veren yiğit mücahitlerin (!) ise, Mursi’nin vefatını üzüntü ile karşıladıklarını ifade eden yazılarını okudum.

Mursi’nin iktidarda kalmasını itikadi bir sorun olarak gören ve alaşağı edilmesi için ‘Allah rızası için direnen!’ o Müslüman kardeşlerimiz şu anda üzüntülerini dile getiriyorlar, geçmişte işbirliği yaptıkları zalimlere lanet okuyorlar.

Bizim de şu anda yaptığımız farklı değil. (Prof. Dr. M. Refik Korkusuz)”.

#Mehmet Refik Korkusuz
#Muhammed Mursi
#Mısır
#İHVAN