Meal okumak gençleri dinden mi uzaklaştırıyor?

04:005/06/2020, Cuma
G: 5/06/2020, Cuma
Faruk Beşer

Kuranıkerim’in tarih boyunca doğru anlaşılmasının önündeki engelleri şöyle özetleyebiliriz: Ondan üretilen bilgilerin onu kuşatıp karanlığa gömmesi, bunu görüp yanlış değerlendirenlerin, geçmişin bütün birikimini atıp, onu tarihinden soyutlayarak kendi tarihsellikleriyle ve yaşadıkları İslam dışı kültürlerle anlamaya çalışmaları, bir de Kuranıkerim’in uygulanmadan, yani ameli ve ahlaki temel oluşturulmadan anlaşılacağının sanılması. Tabii ki bu genel bir manzaradır. Yoksa onu her zaman hakkıyla

Kuranıkerim’in tarih boyunca doğru anlaşılmasının önündeki engelleri şöyle özetleyebiliriz: Ondan üretilen bilgilerin onu kuşatıp karanlığa gömmesi, bunu görüp yanlış değerlendirenlerin, geçmişin bütün birikimini atıp, onu tarihinden soyutlayarak kendi tarihsellikleriyle ve yaşadıkları İslam dışı kültürlerle anlamaya çalışmaları, bir de Kuranıkerim’in uygulanmadan, yani ameli ve ahlaki temel oluşturulmadan anlaşılacağının sanılması. Tabii ki bu genel bir manzaradır. Yoksa onu her zaman hakkıyla anlayan ve yaşayan âlimler hep var olmuştur, olmaktadır. Mesele bunun ümmete yansımaması meselesidir.

Beş altı yıldır üzerinde çalıştığım açıklamalı mealimi hamdolsun, bitirdim ve bugünlerde yeniden gözden geçirilmesiyle meşgulüm. Ancak anlama konusundaki problemlerim boyut değiştirerek devam ediyor. Kuranıkerim’in üslubunu tanıdıkça bir beşerin böyle bir ifade örgüsü kuramayacağını yakından görüyorsunuz. Dilinin Arapça olmasına rağmen seçilen kelimeler ve kelimelerin anlam ışıldamaları her hangi bir Arabın üstesinden gelebileceği cinsten değil. En zor mesele de verilmek istenen mesajın çok girift ve çapraz ilgileşiminin, yakalanması zor bir örgüde, ya da bağlamda verilmiş olması. Öyle ki, bunu bir insanın tek başına tespit edebilmesi neredeyse imkânsız. Bu olmayınca da okuyanlar, eğer akıllarını karıştırmadan bunu salt imanlarıyla kabullenemezlerse, bağımsız ve bağlantısız parça bölük bilgilerle karşı karşıya kaldıkları duygusuna kapılabilirler. O zaman da ya, ben anlamıyorum ama Hakîm olan Allah’ın bunda bir hikmeti, bir meramı vardır deyip teslim olurlar, ya da zaten zayıf olan imanları yara alır ve inançsızlığa doğru kayarlar.

Bu duygularımı ilmine güvendiğim sevgili dostum, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş’in fakire gönderdiği bir istifsarı ile teyit ettim. Diyor ki:

‘Hocam ateist ve deistlerin temel argümanları şu anda felsefi olmaktan ziyade Kur’an çevirileri üzerinden oluşmaktadır. Meal çevirisi, bağlamı tam veremiyor. Bu konuda Diyanet’in ve ilahiyatların ortak bir çalışma yapmasının çok yerinde olacağını ve rüzgârı tersine çevireceğini düşünüyorum. Din kültürü öğretmenleri Diyanet’ten ücretsiz meal isteyip öğrencilere dağıtıyorlar. Öğrenciler okumaya başlayıp anlamlandırma sorunu yaşadıklarında kafaları karışıyor ve işte bu akımlara yönelebiliyorlar. Şu anda bizim en temel sorunumuzun, âcizane bu konu olduğunu düşünüyorum’.

Bence de çok isabetli bir tespit.

Cağfer Hoca bir de, dusuncefeneri.com’da konuyla ilgili olarak “Ateist ve Deistlere güvenmemenin 100 nedeni” diye ilginç bir yazı yazmış.

Ben de ona şu minvalde bir şeyler söyledim:

Gerçekten ben de bu çalışmam esnasında Kuranıkerim mealini yapma meselesinde en önemli problemin ayetler arasındaki ilgi ve bağı kurma becerisi olduğunu gördüm. Yaptığım işin bu konuda beni tam ikna ettiğini söyleyemem. Bu işin kolay olmadığını anladım. Belki senin dediğin gibi işi bilen bir heyet ile bir taraftan siyer/hadis ve nüzul sebepleri, bir taraftan tefsirler taranarak, uzun soluklu ortak bir çalışma yapılabilir. Ancak bu da çok zor ve tetebbuat isteyen bir iştir. Böyle bir kurum ya da proje oluşturulabilir mi? Tabii ki oluşturulabilir. Ama buna ‘Körfez sermayesi’ lazım. Gerçi bu sermaye Diyanet’te de yok değil. Bir yılın hac kazancı bunu neredeyse halleder. Bir gün bu inşallah mutlaka yapılacaktır, yapılmalıdır ve o zaman biz de Kuranıkerim’i bize vahyediliyor gibi anlayacağız. Yapılırsa bu çalışma uzatmadan, ciltlerle tefsir bilgilerine boğmadan, sadece bağlam ilişkisine odaklanarak yapılmalıdır. Tefsirler ne kadar uzun olursa anlamayı o kadar zorlaştırır.

Böyle çalışmaların örnekleri Mağrib’de/Fas’ta yapıldı ve yapılıyor. Bu dev çalışmaların öncüsü, üç yıl önce evimde misafirim olan Prof. Dr. Şahid el-Bûşeyhî başkanlığındaki heyet, Mağrib’te hala kalıntıları bulunan Endülüs/Şatıbî kafasıyla birden çok benzer proje gerçekleştirdi ve halen devam ediyorlar. Benim de mealde en çok yararlandığım başucu kaynağım olan tarihi seyri içinde tefsir geleneği diyebileceğimiz projeleri çoktan bitirildi. Ardından yine aynı minvalde Kuran ve Hadis ıstılahları çalışmaları yaptılar. Bu çalışmalara mobdii.com’dan ulaşılabilir.

Meselenin bir ucu da Kuranıkerim’in çok kolay olduğu ve herkesin onu rahatça anlayabileceği edebiyatıdır. Bunun ne kadar doğru olduğunu de gelecek yazımızda görelim.

#Kuran-ı Kerim
#Diyanet
#Mağrib