İtikâf ibadeti unuttuğumuz toplumsal ve kifâi bir sünnet. İmanın, İslam’ın, kısaca maneviyatın derecelerinde yükselmek için önemli bir fırsat.
Şimdi Cuma günü akşamı TRT1’de Ramazan Sevinci programında söylediklerime şunları da eklemek istiyorum.
Önce şununla başlayalım: Resulüllah (sa) bazı hayırlı işlerin sevabını bize abartılı gelecek şekildi açıklar. Bunun bir sebebi de öbür âleme ait ölçülerin bu dünya göre sınırsız derecede büyük olmasındandır. Mesela Hasen derecesinde bir hadisi şeriflerinde buyururlar ki;
‘Kim bir kardeşinin ihtiyacını görmek için koşturursa,
bu onun için yirmi yıllık itikâftan daha hayırlıdır. Oysa Allah için yapacağı tek bir günlük itikâfı sebebiyle Allah kuluyla Cehennem arasına öyle üç büyük hendek açar ki, her bir hendek doğu ile batı arasından daha geniştir’ (Taberani).
Bu kıyaslama kardeşlik hukukunu ve nafile ibadetlerle insanlara faydalı olma arasındaki dengeyi anlatmada muhteşem bir ölçüdür. Ve herkes için geçerlidir. Özellikle Ramazan’da sessiz sedasız, gösterişten uzak insanların ihtiyaçları için bir şeyler yapma Ramazan’ın sevabını katladıkça katlar. Bunu bizim de öğrenmemiz gerekir. Bunun vereceği manevi zevk ise bu sevabın sadece peşin bir avansıdır.
Kardeşlik, uhuvvet, fütüvvet ancak İslam’la ve imanla yaşanabilecek çok yüce manevi duygulardır. Bu duyguyu tatmayan bilmez. Ve bizim tarihimizde bu manevi hazzın sayısız örnekleri vardır. Öz kardeşten öte böyle candan bir ilgi ve bağlılığın güzel bir şey olduğunu kabul etmeyen insan yoktur. Yani bu güzellik fıtri ve evrensel bir güzelliktir. Ancak bunun nasıl gerçekleşeceği konusu üzerinde fazla kafa yorulmaz. Herkes insanların bencilleştiğinden, güvenilemez olduğundan söz eder. Ama nasıl olursa insanlar birbirlerine güvenirler ve birbirlerini severler sorusunun cevabını doğru yerde aramazlar. Allah bunu sihirli bir cümle ile açıklar:
‘Müminler ancak kardeştirler’ (Hucurat 10). Bu cümle, ‘ancak müminler kardeştirler’ diye de anlaşılabilir.
Kelimeler buna müsaittir. Böyle iki duruma göre anlam şöyle olur: Müminlerin en önemli özellikleri kardeş olmalarıdır, onlar kardeşten başka bir şey değildirler. Ya da, insanlar ancak mümin olmakla kardeş olabilirler, kardeşliğin başka yolla gerçekleşmesi mümkün olamaz, ancak mümin olanlar kardeş olabilirler.
Mümin, yani güven dairesine giren, inanan, emin olan ve emin olunan insan. Programda sevgili Bekir Develi güzel bir şey söyledi:
Emin olamadığımız için emin olamıyoruz.
Yani önce kendimiz güvenilir olmadığımız için başkalarına da güvenemiyoruz. İşte kardeşlik bu özellikle başlıyor. Bunun için Allah buyuruyor ki, ‘
İman edip salih amelleri yapanlar için Rahman bir süre sonra meveddet yaratacaktır
(Meryem 96).
Meveddet sevginin ileri derecesi, karşılıksız ve şefkatle olanıdır
Salih amel, her hal ve şartta Allah’ın rızasına en uygun olan iştir.
Demek ki sevebilmenin ve sevilebilmenin ilk şartı iman ve salih ameldir. Burada Rahman denmesi, meveddetin O’nun rahmetinin sonucu olduğuna işarettir. İman, emn, eman, mümin…
Güvenmediğinizi nasıl sevebilirsiniz, ona karşı nasıl candan olabilirsiniz? Ve iman etmeden nasıl güvenilir olabilirsiniz? Vicdanınız belki starter gibi buna bir başlangıç yapabilir, ama sonunu getiremez. Bunun için
olan Allah’a iman etmeli, önce O’na güvenmelisiniz.
, yani emniyetin kaynağı, kendisine güvenenleri korkulardan emin kılan.
Bilindiği gibi Medine’de doğan İslam Medeniyeti Muahât olayı ile başladı.
, kardeşleşme demek. Resulüllah (sa) Mekke’den gelen seksen kadar muhacir aileyi, Medineli o kadar aileyle kardeş yaptı, böylece onlar da her şeylerini paylaşıp Ensar kardeşler oldular. Şimdi biz Suriyelilere Ensar olma durumundayız, ama bir türlü beceremiyoruz. Emin olmaktan nasibini alamayanlar buna karşı çıkıyorlar.
Resulüllah’ın şu şerefli sözünü duymayanımız yoktur:
‘Mümin olmadıkça cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız.
Size yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız’ (Müslim). Selamlaşma, yani kardeşine, güven ve selamet dileklerini bildirme, bunu duaya dönüştürme. Kardeşiyle bu kadarcık da olsa ilgilenme, ona tebessüm etme. Çünkü o yine buyuruyor ki,
‘kardeşinin yüzüne tebessüm etmen bir sadakadır, iyiliktir’.
Demek ki, kardeşlik güzel, ama onu oluşturabilmenin yollarını bilmek de güzel. Bu iş edebiyatını yapmakla olacak bir şey değil. Mümin olmak ve emin olmak gerekiyor. Bu aynı zamanda emin/güvenilir olamayanların gerçek mümin olamadıklarını da gösterir. Arap şairin dediği gibi:
Babam İslam’dır benim, başka babam yok
Varsın onlar Kays’tan ya da Temim’den olmakla övünsünler.