Kadın erkeği, erkek kadını neden yanlış anlar

04:0010/11/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Faruk Beşer

Kadın erkek ilişkileri konusunda bizim de fahiş hatalar yaptığımız açık. İslam’ın sabiteleri ile değişkenlerini, Batıdan, kültürden ve gelenekten aldıklarımızla İslami olanı her zaman birbirinden ayıramayabiliyoruz. Sınırsız özgürlük yanlılarının kendi hayat tarzlarına dokunulduğunda dindarlara ve tesettürden söz edenlere sataşmaları da aslında Allah’ın bize bir uyarısı sayılabilir. Tekrar düşünün, bildiklerinizi gözden geçirin, belki siz de yanlış yapıyor olabilirsiniz diye. O halde bu konuları

Kadın erkek ilişkileri konusunda bizim de fahiş hatalar yaptığımız açık. İslam’ın sabiteleri ile değişkenlerini, Batıdan, kültürden ve gelenekten aldıklarımızla İslami olanı her zaman birbirinden ayıramayabiliyoruz. Sınırsız özgürlük yanlılarının kendi hayat tarzlarına dokunulduğunda dindarlara ve tesettürden söz edenlere sataşmaları da aslında Allah’ın bize bir uyarısı sayılabilir. Tekrar düşünün, bildiklerinizi gözden geçirin, belki siz de yanlış yapıyor olabilirsiniz diye. O halde bu konuları yeniden ve usulüne uygun olarak gözden geçirmeliyiz. Hukukta ‘usul esastan önce gelir’ diye bir kural vardır. Yani siz savunduğunuz doğruları usulüne uygun olarak savunamazsanız davanız dinlenmez, kabul görmez demektir. Hatta esastan görüşeceğimiz durumlar bile olabilir.


Şu bilinenlerden başlayalım: Kadın erkek ilişkilerindeki sınırların hassasiyeti Hz. Âdem’le başlamış, kıyamete kadar devam edecek. Burada dengeyi bulabilmek, hukuka tecavüz etmemek, adil olmak dünya imtihanının en zor konularındandır. Meseleyi çok iyi bilmeyi gerektirir. Kadını da erkeği de tanımayı, birbirlerine göre konumlarını, kabiliyetlerini, haklarını ve sorumluluklarını, belki bundan da önce insanı tanımayı gerektirir. Ama bütün bunların yanında önce insanın, sonra kadının ve erkeğin haklarını ve sorumluluklarını kimin belirleyeceği, uygulanıp uygulanmadığını kimin takip edeceği de ayrı bir meseledir.

Tam bu nokta da bir örnek olarak şu hadisi şerife ve nasıl yanlış anlaşıldığına da bir değinelim: ‘
Benden sonra ümmetimin erkekleri adına en korktuğum fitne kadınlardır
’ (Buhari, Müslim). Müslüman erkekler bunun suçunu bile kadınların sırtına vurabilmişlerdir. Ötekiler de onların söylediğine istinaden bakın, İslam kadını nasıl fitne olarak, zararlı bir varlık görüyor diye saldırmışlardır. Oysa bunun anlamı şudur: Benden sonra erkeklerin kaybedecekleri en önemli imtihan kadın konusudur. Erkek kadına hakaret edecek, şiddet uygulayacak, haksızlık edecek, mirastan hakkını vermeyecek ve kadınlara karşı iffetini korumayıp zinaya düşebilecektir. Korkulan budur. Hatalı anlayışımız ‘fitne’ kelimesinin bizdeki kullanılışından kaynaklanır. Oysa ‘fitne’, üstesinden zor gelinebilen imtihan demektir. Yani kadın erkeğin, kazanılması zor bir imtihandır.

Eğer kadın ve erkeğin hak ve sorumluluklarını belirlemek, sizin bizim gibi insanlara bırakılırsa herkesin kendini merkeze alarak konuşacağını söyleyebiliriz. Erkeğe bırakılırsa kadının hukukunu çiğner, kadına bırakılırsa, radikal feministlerde olduğu gibi erkeği zaten yok sayar. Çünkü insan önce kendi nefsini düşünür ve insan için mutlak anlamda objektif bilgi olamaz. O halde ne yapacağız?

Ya çok zeki insanlara ya da Allah’a, O’nun kontrolündeki bir akla, yani fetanete sahip peygamberlere soracağız. Zeki insanlara soracaksak en zeki insanlar filozoflardır. Buracıkta zekâyı akıldan ayırdığımıza da dikkat çekmiş olalım. Ama filozofların temel özellikleri hep farklı şeyler söylemeleridir. Dolayısıyla onların bu konuda da ittifak edecekleri beklenemez. Hatta benim gibi merak edenleriniz olursa filozofların kadın için neler söylediklerine bir baksın. Göreceksiniz ki, onların kitabında, değil kadının hukuku, kendisi bile yoktur. Demek ki, kadını özellikle de filozoflardan öğrenemeyiz. Ayrıca burada modern insanın bir paradoksu da vardır; hem bu tür meseleleri aklımızla halletmeye kalkışıyoruz, hem de o kadar da çok akıllı olanlara, filozoflara sormayalım diyoruz. Çünkü onların söylediklerini okuyunca böyle demek zorunda kalırız. Aslında bu durum onların diğer söylediklerine de şüpheyle bakmamızı gerektirir.

Kısaca bu işi akılla zor çözeriz. En iyisi kadını da erkeği de onu yaratana sormaktır. O zaman da karşımıza o yaratanın ve O’nun adına elçisinin söylediklerini doğru anlama meselesi çıkar. Belki bu anlamada da ittifak edilemeyebilir, ama en azından işin aslına yaklaşılır, ya da aslının etrafında dolaşırız. Hiç olmazsa ittifak edilenleri esas alırız.

Bizden önceki semavi dinlere bakmanın da faydası olabilir. Bakalım Kitab-ı Mukaddes kadın konusunda neler söylüyor diye. Ancak buradaki ölçünün şu hadisi şerif olduğunu da unutmayalım: ‘Ehlikitabı ne tasdik edin ne de tekzib edin, biz Allah’a ve O’nun bize indirdiklerine inanıyoruz deyin o kadar’ (Buhari). Çünkü eğer onlar tahrif edilmiş olmasaydı İslam gelmiş olmazdı. Bu sebeple göreceğiz ki, şu anda elde bulunan Kitab-ı Mukaddes de kadın için filozoflardan daha iyi şeyler söylüyor değildir. Devam edeceğiz.

Not

Değerli tarihçi Mustafa Armağan’ın geçmişte yaşananları araştırmak gibi azim bir hatası sebebiyle hapis cezası almış olması, sistematik saldırının bir zaferi olarak görünüyor. Bu saldırıları da, düşünceye ceza verilmesini de şiddetle kınıyoruz.

#Kadın Erkek İlişkisi
#Hayat
#Mustafa Armağan