Son birkaç yazıda İslam’ın yeniden bir toplum ve dünya dini olmasının yollarını düşünüp kendi aklımca yazmaya çalıştım. Bunun muhteşem bir sarayı oluşturan tuğlaların sağlamlığı gibi bireyin sağlamlığından ve nefisle mücadeleyi başarmaktan başlaması gerektiğini anlattım.Sonra yine bireysel düzeyde fertler arası ilişkileri, dürüstlüğü, ahlaklı olmayı, nezaketi, tebessümü, böylece kültür oluşturmayı anlattım.Meselenin bundan sonraki merhalesinin devlet ve medeniyet ölçeğinde büyük düşünme olduğunu
Son birkaç yazıda İslam’ın yeniden bir toplum ve dünya dini olmasının yollarını düşünüp kendi aklımca yazmaya çalıştım. Bunun muhteşem bir sarayı oluşturan tuğlaların sağlamlığı gibi bireyin sağlamlığından ve nefisle mücadeleyi başarmaktan başlaması gerektiğini anlattım.
Sonra yine bireysel düzeyde fertler arası ilişkileri, dürüstlüğü, ahlaklı olmayı, nezaketi, tebessümü, böylece kültür oluşturmayı anlattım.
Meselenin bundan sonraki merhalesinin devlet ve medeniyet ölçeğinde büyük düşünme olduğunu söyledim.
Bu alanda neler yapılması gerektiğini, şimdilik hayal gibi görünse de, başlıklar halinde verip, uzatmadan konuyu bitireceğim. Hayal edilemeyen şeyin gerçekleşemeyeceğini de bilmeliyiz.
İmam Hatip yıllarımdan beri ufkumu açan bir ayeti kerimenin meali şöyledir: ‘
Dünyayı size boyun eğdirip emrinize veren O’dur. Hadi öyleyse dolaşın onun omuzlarında ve Allah’ın rızkından yiyin
…’ (Mülk 15). Omuzlar en güçlü olan bölgelerdir. Demek ki, Allah bize en azından ticarette küresel bir ufuk gösteriyor. O halde küresel, hatta feza ölçeğinde düşünmeliyiz.
Bu geniş ufuklu düşüncenin çok daha ileri düzeyi ise ahirete ve kalıcı bir hayata imandır.
Orayı kazanmanın yolu da kulluk olduğuna göre ibadetlerimizi, günlük hayatımıza değil, hayatımızı, işimizi ve ilişkilerimizi ibadetlerimize göre ayarlayıp düzenlemeliyiz. Sistemi buna mecbur etmenin imkânlarını bulmalıyız.
Komşularımızdan başlamak üzere kendi ülkemizdeki insanımızla ilgilendikten sonra
başka ülkelerdeki, inancı ne olursa olsun bütün mazlumlarla ilgilenip onların elinden tutmanın yollarını bulmalıyız.
Allah dünyanın neresinde olursa olsun, bütün mazlumlar için bizim savaşmamızı emreder (Nisa 75). Bu da küresel bir vizyondur ve güçlü olmakla olur. Demek ki, güçlü olmalıyız.
Öğrenci, hoca, memur, yönetici, tüccar, serbest meslek, pazarcı… ne olursak olalım,
işimizi hep böyle küresel boyutta düşünüp, ona göre planlayıp çalışmalıyız.
Bir ilahiyat öğrencisi İmam Azam, İmam Şafii olmak hedefiyle çalışmalı. Bir tıp öğrencisi en onulmaz hastalıkların çaresini bulmak hedefiyle okumalı. İnsanoğlunun ulaşabileceği son nokta hedefimiz olmalıdır.
Böyle olabilmek ya da böyle olanları yetiştirebilmek için asrın idrakini aşan eğitim imkânları, kurumları ve programları oluşturmalıyız.
Tabii ki bu söyleyeceklerimizin hepsini herkes yapacak değildir. Ama herkes böyle engin bir ufukla bunların kendine en yakın ucundan tutmalıdır. Şu anda Türkiye’de merdiven altı Kuran kurslarından en gelişmiş üniversitelere kadar yapılan özel harcamalar bilinçli, seviyeli ve olması gereken gibi yapılsa maddi açıdan eksiğimiz kalmaz. Yeter ki, bütün işlerimiz Allah’ın (cc) şu emrine uygun olsun: ‘
Müminlerin işleri, aralarında oluşturacakları şura iledir
’. Buradaki ‘işler’ tek kişinin kararıyla hatalı olma ihtimali olan en küçük işlerden devlet yönetimine kadar her iştir. Bunun anlamı bir araya gelen akıllara Allah’ın ilave destek vereceği vadidir. ‘
Allah kâfirlere müminler üzerinde asla bir yol vermeyecektir
(Nisa 141) anlamındaki ayeti ve Müslümanların bugünkü halini düşünürsek ortada yanlış giden bir şeyin olduğunu anlarız. Müfessirler bu ifadenin iki türlü anlaşılabileceğini söylerler: Allah kâfirlere müminler üzerinde hiçbir yetki tanımamıştır, dolayısıyla müminler de onların yetki ve velayetini tanımamalıdırlar. İkincisi, eğer müminlerin kendi hataları olmasa kâfirler müminlere hiçbir surette hâkim olamazlar. Hâkim oluyorlarsa demek ki, vazifelerini yapmıyorlar, bir an önce hatalarını telafi etmelidirler. Bunun için müslümanlar mesela bilime ağırlık vermeli, Temel dini değerlerini öğrendikten sonra uluslararası bilim adamları yetiştirmenin yollarını bulmalıdırlar. Bu çerçevede İmam Hatip Okulları projesini geliştirmeliyiz.
Ticarette ve sanayide de bilinçli ve yardımlaşmaya dayalı ihtisaslaşma birliktelikler ve iş bölümü yapma imkânları aranmalı.
MÜSİAD başarısı artırılabilecek bir örnektir. Mısır’da İhvan meselenin farkındaydı, kurumlarını fabrikalarını kurdular, onlardan bunun için korkuldu. Başka zaaflar sebebiyle engellendiler. Demek ki, o zaaflar da giderilmeli.
Hukukçumuz yargıda ve avukatlıkta, imkânlar el verdiğince hukukun yerini bulmasında Müslümanca ve hakkaniyetle iş yapmanın yollarını aramalı.
Mimarımız ve mühendisimiz kendi inanç ve kültürümüze dayalı konut düzeninden şehirlere kadar kendi medeniyetimizin aynası olan planlamalar yapmalı. Bu da en başta sözünü ettiğimiz kültür değerlerimizi oluşturmakla olur. Övündüğümüz TOKİ bu işin hala çok uzaklarındadır.
#TOKİ
#MÜSİAD
#Allah
#Öğrenci