Soru şu: Parçalanmanın kötülüğünü ve gerileme sebebi olduğunu herkes bildiği halde neden yine de parçalanmalar önlenemedi, önlenemiyor? Bu sorunun cevabı bizi, Âdem babamızın çocuklarına kadar geri götürür. Onlar topu topu üç beş kişi iken ve bütün dünya da onların iken biri diğerini öldürdü. O halde ilk fitillemeyi insanoğlunun içindeki şer güçler yapıyor. Bunlar insanın içine imtihan maksadıyla konan ve eğitilmesi gereken duygulardır diye anlamaktan başka çaremiz de yok.
Allah kulunun kötülük yapmasını istemez ama ona hem iyilik hem kötülük yapabilme kabiliyeti vermiş, kötülük yapmaması konusunda onu uyarmış. Habil’in ve Kabil’in ABD ve İsrail gibi dış güçleri yoktu, o halde Kabil’i saldırıya sevk eden güç, sadece nefsinin haksız arzuları ve şeytandı. Ama ona bunlarla baş edebilecek karşı güçler de verilmişti, akıl ve vicdan/vahiy. Buna rağmen Kabil kötüyü seçti ve bütün beniâdeme ibret ve ders olacak o cinayeti işledi ve sanki bütün insanlara, sizin mayanızda bunlar vardır, dikkatli olun denmiş oldu.
Durum böyle olunca devlet yapılanmasıyla ilgili fıkıh, ya da yönetim fıkhı geliştirilemedi. Müslümanların emiri nasıl seçilecek, nasıl denetlenecek, gerekirse nasıl azledilecek gibi meseleler hep cılız söylemler olarak kaldı, kurumlaşamadı. Toplumun sosyal dayanışmasını ve arkasından sosyal güvenliğini tesis edecek olan zekât müessesesi bile, Hz. Ömer’den sonra resmi boyutuyla hiçbir zaman kurumlaşamadı.
Bilinen bir husustur ki, İslam belli bir devlet şekli önermemiş, bunu zamana ve zemine göre âlimlere ve yöneticilere bırakmıştır. Tek başına yöneticiler bunun üstesinden gelemezdi. Çünkü güç, hep kendinden yana yontar. İktidar kadar elde edilince artık bırakılmak istenmeyen bir başka güç yoktur. Bunu yapacak olan âlimlerdi, ama âlimler bu sahaya yaklaştırılmadı, yaklaşamadı. Ulema mı ümerayı hizaya getiremedi, ümera mı ulemaya imkân vermedi, bu durum yumurta tavuk hikâyesi gibidir. Ama bozulmanın ümera ve ulema ile başladığında şüphe yoktur. Bize göre ümera birinci sebeptir. Resulüllah’ın toplumunun salahı onunla başlamıştı. O hem ümerayı, hem ulemayı temsil ediyordu.
Peki, bütün bu ilkeler neden kurumlaştırılıp sabitlenemedi, neden böyle bir yönetim geleneği oluşturulamadı, meselesinin elbette yan cevapları da vardır ama gerilemenin başlangıcı, temel sebepleri bu kötü yönetimler ve ulemanın bunlara müdahale edememesi olduğu açıktır. Şimdi, etselerdi demek biraz da bekâra karı boşamanın kolaylığı türündendir. Teşebbüs edenler oldu, ama başaramadılar. Demek ki, baş çok önemli.
Sonuçta ulema yönetimden tecrit edilince toplumdan da koptu ve salt dini ilimlerle meşgul edildi. Artık olup bitenleri de toplumu da tanıyamaz hale geldi. Pek çoğunun söyledikleri uygulama zemini olmayan afaki görüşlerden ibaret kaldı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.