Kul sadece Allah'tan istemek ve sadece Allah'a dua edip yakarmakla şirkten arınmış olur.
Allah'ın, bizim günde en az on yedi kez
dememizi istemesi tesadüf olabilir mi? Kulunun, kendisinden başka güç kaynakları vehmedeceğini O çok iyi bilir. Onun için kulunun bu sözü günde bu kadar tekrarlayıp ahdini hatırlamasını ve sözünde durmasınsı ister.
Şu anlamda Kur'an-ı Kerim'de onlarca ayeti kerime vardır:
“De ki, bir düşünün bakalım, Allah'ın azabı size gelmiş olsaydı, ya da kıyamet ânı size gelmiş olsaydı, Allah'tan başkasına mı dua ederdiniz? Tabii, doğru söyleyenler iseniz? Hayır, o anda sadece O'na dua ederdiniz, O da dilerse dua edip istediğiniz durumdan sizi kurtarırdı, siz de koştuğunuz ortakları unutuverirdiniz.” (En'âm 6/40, 41)
Allah'ın dışında ilahlar edinip onları kutsar, ama tam sıkıştığı anda yine de Allah, diye yakarır. Bu durum bile Allah'tan başka ilah olmadığını anlatmaya yeter. İşte
ancak bu halde olduğu gibi olursa gerçekleşmiş olur. Bundan maksat elbette sadece putlara yapılan dualar değildir, insan bazen başka insanları da dua anlamında imdat istenecek varlıklar olarak görebilir ve Allah'a inandığı halde bu yaptığına mazeretler uydurabilir.
Eğer dürüst iseniz, hadi dua edin de size karşılık versinler bakalım. (A'râf 7/194)
“Mescitler/
O halde duanızda Allah ile beraber kimseden bir şey istemeyin” (Cin 72/18).
Bu konuda bu ayeti kerimeler ve bunlar gibi onlarcası çok açık değil mi?
Bu söylediklerimizle ilgili bir noktaya daha değinelim:
Sünni gelenekte ve kaynaklarda hiç bulunmayan
kez okuyarak dua etmenin, ya da
hükmü kişinin niyetine ve inancına göre değişir ve sakıncalı olabilir. Eğer birisi bu sayıda ya da bu kasidede böyle bir sihir ve bir hikmet ararsa duanın kıblesini değiştirmiş olur. Bendeniz bir zamanlar bu konuyu araştırdığımda bunlarla ilgili en olumlu izahın şöyle olabileceği sonucuna varmıştım: Resulüllah'a salat ve selam okuyarak dua etmenin duanın kabulünde vesile anlamında bir etkisinin olacağı açıktır. Çünkü dualarımızda ona salat ve selam okumamızı, böylece dualarımızın daha çabuk kabul edileceğini onun bizzat kendisi söylüyor. Salatı Tefriciye konusunda da işte birisi bu cümlelerle ona içinden gelerek saatlerce salat ve selam okuyup Allah'tan bir istekte bulunmuş, Allah da onun duasını ihlası ve saf duyguları sebebiyle kabul etmiş olabilir. Sonra da çokluktan kinaye, siz de 4444 defa onun okuduğu salat ve selamı okursanız sizin duanız da kabul olur diye düşünülmüş ve söylenmiş olabilir. Oysa burada önemli olan aynen o cümleler, ya da aynen o sayı değildir. Bunun böyle olabilmesinin hiçbir şeri dayanağı yoktur. (O yazımın irtibatı/linki şudur).
Kaside-i Bürde (ya da bür'e) olayı da bunun gibidir. Onun sahibi olan zat, Busırî, yaşama ümidi bittiği bir hastalığı halinde ve Allah'a kavuşuyor olmaktan başka bir şey düşünmediği bir anda ihlasla ve aşkla O'nun resulünü öven bir kaside yazmış, Allah da onun bu sevgi ve samimiyetini ona şifa vermekle ödüllendirmiş olabilir. Bunun anlamı o kasidenin şifa kaynağı olması değil, onun samimiyetle Resulüllah'ı övmesini Allah'ın ödüllendirmesidir.
Resulüllah (sa), 'Allah'tan istediğinizde Firdevs cennetini isteyin' buyurur. Firdevs, cennetin en yüksek mertebesidir. Demek ki, kul Allah'tan isterken kendi küçüklüğüne göre değil, O'nun büyüklüğüne göre düşünüp talebini yüksek tutmalıdır. Zenginlerin zengininden iğne iplik istenmez. Çünkü bu durum Allah'ın yüceliğini tanıma anlamına da geleceği için O'nun hoşuna gider.
Geldik duaların kabul olunmasına. Onu da daha sonra yazalım inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.