İman ve İslam açısından tehlike ile karşı karşıya olanlar sadece gençler değildir, her aklı başında insanın bu dünyada kendini korumak zorunda olduğu düşmanları vardır. Bu kanun Hz. Âdem’den beri hiç değişmemiştir. Nefsin arzuları, şeytan ve şeytanlaşmış insanlar bu düşmanların başında gelir. Eğer şeytanın kendi mesleğini icra etmek için yetiştirdiği insanlar ve nefis bu düşmanlığı tam olarak yapamazsa şeytan dış güçleri devreye sokmaya çalışır ve başka hileler kullanır.
Bu hilelerden biri, öğrenme ihtiyacı duymama, başkasının söyledikleriyle yetinme, aklını ve fikrini birilerine emanet etmedir. Oysa Kuranıkerim’de Allah ‘atalarımız böyle inanıyordu, biz de onlara uyuyoruz’ diyenlerin yanlış yolda olduklarını defalarca söyler. ‘Yaşayan da bir delille yaşasın, ölen de bir delille ölsün’ buyurur.
Dini kendi çıkarları için kullanmak isteyen bazı hainler de bundan yararlanır ve etrafına topladıklarını öğrenmemeye, söyleneni itiraz etmeden kabule teşvik ederler. Başta Kuranıkerim olmak üzere onların dini anlamayacaklarını onlara telkin ederler. Bunun için kitaplar dolduracak kadar edebiyat geliştirmişlerdir.
Bu insi şeytanlar da iki koldan çalışırlar. Bir kolu sapık tarikatlardır. Onlar da bu tahribatı iki sebeple yaparlar. Biri; dini, imanı, şeriatı, Kitabı, Sünneti yeterince bilmedikleri için kendilerini gerçekten mürşit sanmaları, insanları yoldan çıkardıktan sonra, Kuranıkerim ifadesiyle ‘güzel bir iş yaptıklarını zannetmeleridir’.
İkincisi, niyeti daha başlangıçtan bozuktur, özellikle de dini heyecanları olan cahil gençlerin kandırılıp sömürülmeye müsait olduklarını şeytanlıkları sebebiyle bildikleri için, onları bile bile kandırıp kendilerine kul köle yaparlar, onların maddelerini manalarını sömürürler.
Bunlara bakıp tasavvufu bir bütün olarak reddetmek de başka bir şeytani aldatmadır. Tarihten günümüze İslam’ı daha hassas ölçülerle, özellikle de nefis tezkiyesi ve ahlak olarak yaşamak isteyen sağlam bir tasavvufi damar hep var olagelmiştir. O halde mesele tasavvuf ya da tarikat meselesi değil, cehalet meselesidir.
Şeytanların insanları ve özellikle de gençleri yoldan çıkardıkları ikinci kol cihat gibi yüce bir duygunun yanlış anlatılması ve böylece de aslında çok nadir bulunan bu ulvi duygunun adeta topraklanıp, üstelik bir de başkaları adına heder edilmesidir. Bunun sebebi de yine cehalettir, yani İslam’ın temel doğrularının bilinmemesidir. Ya da yine hıyanettir, ipin ucu başkalarının elindedir.
Benim acizane gördüğüm manzara şudur. İslam’ın ve Müslümanların dış düşmanları bu iki zayıf noktayı da çok iyi tespit etmişler. Bugün bunları Müslümanların parçalanmaları ve kendi kendilerini bitirmeleri için kullanmaktadırlar. Bunun özel bilimini dahi yaptırıyorlar. Bugün sosyolojinin çatışma çıkarma, ya da istedikleri yerlerde çatışmaları önleme gibi alt dalları var. Vurmak kırmak, gücünü dağıtmak istedikleri İslam ülkelerini artık onlar için daha pahalı olan topla tüfekle, bomba ile değil, kendileri oluşturdukları bu tür örgütlerle perişan ediyorlar. IŞİD bunların en belirgin olanlarından biridir. Buna rağmen bizim imanlı ve cihat aşkıyla tutuşan pek çok gencimizin bunu gerçekten bir cihat hareketi olarak gördüğü ve katılmak için can attığı da ortada. Oysa cihat da, Efendimizin ifadeleriyle ‘kıyamete kadar devam edecektir’. Ama cihat düşmana karşı yapılır. Cihadın en büyüğü de bilgi ile olan cihattır. Etrafına on kişi toplayan cihat diye eylem yapmaya kalkışıyor, birileri de onu kullanıyor.
Müslümanları mağlup etmenin en etkili yolunun bu olduğunu öğrenen dış düşmanlar sadece bu örgütleri kendileri kurmuyorlar, ayna zamanda akidesi bozuk kişileri, tarikatları ve oluşumları da maddeten destekleyip onlara gaz veriyorlar. Tahribatı, dağılmayı, parçalanmayı, iç çatışmaları bu maşalar aracılığı ile yapıyorlar. Televizyonlar kurduruyor, ya da uygun olanları destekliyorlar. Bunlar o kadar açık yapılıyor ki, bilgi ve basiretle bakanların anlamaması mümkün değil.
O halde yapılacak iş, İslam’ın en öncelikli dairesinin herkes tarafından iyi bilinmesidir. Herkes âlim olamaz ama herkes bilgili ve akıllı bir Müslüman olabilir. Seyyid Kutup, Müslüman bir gencin temel İslamî bilgileri öğrenmedikçe ve İslam’ı kendi İslam’ı kılmadıkça başka şeylerle meşgul olmaması gerektiğini söyler. Eskiden tarikatlar da böyle imiş; kitaptan ve Sünnet’ten imtihanı geçemeyenler tarikata alınmazmış.
Tek başına Müslüman kalabilmek zordur, elbette güç birliği yapmak, yine Kuranıkerim’in ifadesiyle dürüst insanlarla beraber olmak önemlidir, ama hiç kimse İslam’ı paket program olarak alıp kullanmamalıdır. O yapıyorsa mutlak doğrudur denebilecek hiçbir âlim, hiçbir mürşit yoktur. Bu sebeple Allah bazı sahabileri Resulüllah’a dahi, ‘neden böyle, ya Resulüllah?’ diye sordurmuştur. Bu durum onların örnek nesil olması için Allah’ın özel olarak yaptığı bir şeydir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.