Değişim felsefesi ve dini hükümlerde değişme

04:0016/08/2019, Cuma
G: 16/08/2019, Cuma
Faruk Beşer

Geçen sene uzun bir süre dini düşüncenin gündemini, dinin değişenleri ve değişmeyenleri işgal etti. Tartışmalar biraz durulsun da düşündüklerimi öyle yazayım demiştim. Derken unutuldu ve bu güne kaldı.Dinin değişmeyenleri nelerdir? Hükümlerde değişenler var mı? Değişimin ölçüsü ve kuralı nedir? Bunları kim belirler? Bu sorulara cevap ararken değişimin bizatihi kendisinin de önemli olduğunu görürüz. Onun için de değişimin kendisinden başlamamız gerekir.Değişim aslında derin bir felsefi tartışma alanıdır

Geçen sene uzun bir süre dini düşüncenin gündemini, dinin değişenleri ve değişmeyenleri işgal etti. Tartışmalar biraz durulsun da düşündüklerimi öyle yazayım demiştim. Derken unutuldu ve bu güne kaldı.



Dinin değişmeyenleri nelerdir? Hükümlerde değişenler var mı? Değişimin ölçüsü ve kuralı nedir? Bunları kim belirler? Bu sorulara cevap ararken değişimin bizatihi kendisinin de önemli olduğunu görürüz. Onun için de değişimin kendisinden başlamamız gerekir.

Değişim aslında derin bir felsefi tartışma alanıdır ve felsefeyi ilk tetikleyen mesele de galiba budur.

Hiçbir şeyin değişmediğini söylemek mantıklı ve ikna edici olamaz. Çünkü pek çok şeyin değiştiğini biz hayatımızda yaşayarak gözlemliyoruz. Kendi üzerimizdeki değişimi görebiliyoruz; bebek, genç, yetişkin, yaşlı insanlarda fiziki ve duygusal pek çok değişim gözlemlenebiliyor. Tabiatta da öyle. Baharla kış aynı değil. Toplumlar da böyledir, biz istemesek de değişiyor. Ama bir değişmeyen de olmalıdır. Filozofların bir değişmeyen olmadan değişen olamaz demeleri anlamlıdır. Mesele işte o değişmeyeni iyi tespit edebilme meselesidir.

Mesela Filozof Herakleitos’a sorarsanız değişmenin kendisi hariç her şey değişmektedir. Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz. Her şey tek bir şeyden değişerek çoğalmıştır. O halde bu her şeyin dayandığı değişmeyen başka bir tek aslın bulunması gerekir. İşte bu aynı zamanda değişmeyen olmadan değişenin de olamayacağını gösterir. Ama o buna tanrı demiyor, ateş diyor. Her şeyin değişmeyen aslı, arkhesi ateştir. Dolayısıyla o ateşe tanrı demese de ona tanrılık özelliği yüklemiş oluyor. Buna göre varlık değişimden ibarettir ve ilk neden olan cevher ya da madde ezeli ve ebedidir diyor.

Her şeyin ilk nedeni olan bu arkhe kelimesini ilk kullanan filozof ise Thales’tir.
Ama o ilk değişmeyeni, yani arkheyi ateş değil ‘su’ olarak düşünmüştü. Arkheyi de her şeyin ana maddesi, kaynağı çıktığı yer anlamında kullanmıştı. Bu sebeple metafizik düşünce, felsefi düşünce, hatta bilimsel düşünce MÖ 600’lerde Aydın civarında yaşayan bu Thales’le başlatılır. Bizim alanımız felsefe değil, bu konulara dalarsak hata yapmama şansımız yok.
Ama yine felsefecilerin yazdıklarına dayanarak, en azından metafizik ve felsefi düşüncenin bir Yunan filozofu olan Thales’le başlatılmasının bilimsel değil ideolojik olduğunda bizim şüphemiz yoktur.
Bununla daha önceki Mısır, Hind, Çin ve Pars medeniyetlerinin görmezden gelindiği ve her şeyin kaynağının bugün Batının bir parçası olan Yunan’dan başlatılmak istendiği açıktır. Bunu da ehline bırakalım. Bu su arkhesiyle bir ilişkisi düşünülebilir diye şu anlamdaki ayeti kerimeyi de hatırlayalım: ‘İnkârcılar bilmiyorlar mı ki, gökler ve yer bitişik idiler, biz onları ayırdık, canlı olan her şeyi de sudan yarattık. Hala inanmayacaklar mı?’ (Enbiya 30). Yine de su onların zannettiği gibi bir ilk neden değildir.
Thales’in ardından Anaksimandros bu ilk kaynağın, ya da ilk nedenin belirsiz bir cevher (apeiron), Anaksimenes de hava olduğunu söyler.
Empedokles ilk kaynağı dörde çıkarır; toprak, su, hava ve ateş. Her şey bu dört unsurun farklı karışımından oluşmuştur.
Değişme de bu karışımın farklılaşması demektir. Onun söylediğini bugünkü boyada renk oluşturma teknolojisine benzetebiliriz. Sayısız tondaki renkler özel bir makine sayesinde dört temel rengin değişik karışımından elde ediliyor.
Bizim Meşşai felasifemiz de, hatta pek çok İslam âlimi de bu dört cevheri bütün maddenin aslıymış gibi onlardan alır ve kullanırlar.
Bizimkilerin de anasır-ı erbaa dediklerinde kastettikleri işte bu dört unsurdur.

Bütün mesele değişmeyen aslı bulma meselesidir. İslam filozoflarının eşyanın ezeli olduğunu söylemeleri de böyle bir, ya da birden çok arkheye inanmaları sebebiyle olsa gerektir. En azından bu dört cevherin aslında değişme olmaz, değişme sadece arazlardadır diye düşünürler. Sonraları Molla Sadra buna itiraz eder ve cevherde de hareket, dolayısıyla değişme olduğunu iddia eder. Yani değişim hem cevherde hem de arazdadır der. O halde hiç değişmeyen bir başka ‘bir’ olması gerekir.

Fakire göre varlığın cevher ve araz diye ikiyi ayrılması da başka bir problemdir ve biz bunu da Yunan felsefesinden alarak kullanmışız, kullanıyoruz.
Ya varlığı tanıtmada alternatif bir açıklama bulamadığımız için, ya da bu tespit bir hikmettir, biz hikmeti bulduğumuz yerde alırız diye düşündüğümüz için.

Devam etmeliyiz.

#Din
#Değişmeyen
#Hüküm
#Felsefe
#Herakleitos
#Thales
#Anaksimandros