Hangi kesimden olursa olsun, aklı başında herkes şu konuda hemfikirdir: Özellikle de bu küreselleşme zamanında birlikte yaşamanın yolunu bulmaktan, bunun kültür ve anlayışını oluşturmaktan başka çaremiz yok. Hiç kimsenin, benim gibi inanmayanlar bu ülkede yaşamasın deme hakkı olamaz. Tarih boyunca bunun hem hukukunu hem ahlakını hem de bunlara dayalı olarak kültür ve medeniyetini kurup geliştiren tek millet Müslümanlardır. Kimse bize bu konuda laf söyleyemez.Hele de önümüzde mazlum İspanya, Bolşevik
Hangi kesimden olursa olsun, aklı başında herkes şu konuda hemfikirdir: Özellikle de bu küreselleşme zamanında birlikte yaşamanın yolunu bulmaktan, bunun kültür ve anlayışını oluşturmaktan başka çaremiz yok. Hiç kimsenin, benim gibi inanmayanlar bu ülkede yaşamasın deme hakkı olamaz. Tarih boyunca bunun hem hukukunu hem ahlakını hem de bunlara dayalı olarak kültür ve medeniyetini kurup geliştiren tek millet Müslümanlardır. Kimse bize bu konuda laf söyleyemez.
Hele de önümüzde mazlum İspanya, Bolşevik Rusya, Bosna ve kendi içimizdeki tek parti yönetimli günler örnek olarak dururken.
Münferit olaylar hariç, Asrısaadet’ten Osmanlı’nın sonuna kadar bu kültürü bu hukuku ve bu ahlakı tam olarak sadece Müslümanlar yaşayıp gösterebilmişlerdir. Çünkü bu çoğulcu vakıaya önce Allah müsaade etmektedir. Gerçi O’nun razı olması ile müsaade etmesi farklı şeylerdir. Şimdi de bunu yine biz başarmalıyız.
Ne var ki, insanların birbirleriyle iletişim kurdukları araçlar değişti. Herkes her fırsatta kendisi gibi düşünmeyenlere kolayca çimdik atabiliyor.
Bunun da sözde ve kısmen hukukta çaresi bulunmuş sayılır; hakaret etmemek ve düşünce özgürlüğü.
Elbette düşünce özgürlüğü derken herkesin kendi içinde istediği gibi düşünebilmesi kastedilmiyor. Düşündüğünü söylemesi, yazması, etrafına duyurması, düşüncesine destek araması. Bulursa kendisi gibi düşünenleri çoğaltmak istemesi ve bu düşünce genel kabul gördüğünde de önce kültüre dönüşmesi, ardından yönetime talip olması bu işin tabii sürecidir. Bunun tek şartı, düşüncesini açıklarken başkalarına zarar vermemek olabilir. Hukukun bir kavram olarak kabul ettiği ‘hakaret suçunu işlememek’ de bu şartın içinde mündemiçtir. Çünkü hakaret etmek de zarar vermektir. Bunun sınırlarını belirlemek zordur ama hukuk belli kriterler koymuştur ve onlara uyulmalıdır.
Şimdi meramımıza gelelim. Son günlerde iki hocanın beyanları üzerine büyük fırtınalar koparıldı. Biri üniversite öğrencilerinin kaldıkları apart evlerin adeta fuhuş yuvası haline geldiğini söyledi. İmdi bu ifade bir düşünce özgürlüğü müdür, bir iddia mıdır, yoksa bir camiaya hakaret midir? Bence bu bir iddiadır ve müddei iddiasına delil getirmekle yükümlüdür.
Twitter hesabımdan her iki hocamız için mini bir anket yaptım ve bu iddianın doğruluğuna işaret eden pek çok itiraf aldım.
O zaman da fuhuş nedir meselesi karşımıza çıkıyor. Erkeklerin kız arkadaşlarıyla beraber kalmaları, hatta beraber yatıp kalkmaları fuhuş mudur? Modern telakkiye göre değildir,
Peki hangisini esas almalıyız?
Devleti ve kurumlarını temsil edenlerin bu söze tepki göstermeleri iki sebeple tabiidir. Birincisi, temsil ettikleri devlet bir şeriat devleti değildir. İkincisi işin bir camiayı genel olarak töhmet altında bırakma yönü de vardır ki, bu açıdan ifade bir yorumla hakaret sayılabilir.
Diğer hocamız sözlerine dikkat eden, ne dediğini bilen bir hocamızdır. Kendisine namazla ya da İslam’ın herhangi bir hükmü ya da sembolü ile alay eden, namaz kılanları aşağılayan bir kimsenin tövbe ettiği bilinmedikçe namazı kılınır mı diye sorulsaydı ne diyecekti? Kılınır diyemeyeceği açık.
Burada başka bir mesele daha karşımıza çıkıyor.
Namaz kıldırma işini dinin bir emri olarak yapan imamların İslam’la açıkça alay eden birisinin cenazesi musallaya getirildiğinde dini inançları ile laikliğin kıskacı arasında tercih yapma özgürlükleri olmamalı mıdır?
Mini anketimizden çıkan sonuca göre bu meselede de hata sadece bizzat kişilerin zikredilmiş olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor. Yoksa şöyle şöyle yapanların cenaze namazları kılınmaz demek hem İslam’ın bir emridir hem de fikir özgürlüğü sayılır.
Sen de kılınır dersin olur biter. Bazı insanlar hayatları boyunca dinle diyanetle, namazla Allah’ın emir ve yasaklarıyla alay edecekler ve bu yaptıkları fikir özgürlüğü sayılacak.
Ama bir hoca İslam’a hakaret edenlerin namazı kılınmaz diyecek, bunu konforlarına hakaret sayıp ortalığı vaveylaya verecekler. Bu durum biraz da bizim muhannetliğimizden kaynaklanıyor.
Burada asıl üzerinde durulması gereken mesele şudur: Dinini yaşamak isteyen Müslümanlara
dinciler İslamcılar, gericiler diye ağız dolusu kusmuk salgılayan, sürekli parmak sallayan, aşağılayan çevreler,
sarı öküzü almanın verdiği şehvetle özellikle zayıf anlarımızda durmadan üzerimize geliyor ve hep yeni kurbanlar istiyorlar ve ne yazık ki, alıyorlar da. İşin garip olan yönü ise, bizim mahallenin bazı kalem erbabı da bu baskıların psikolojik etkisiyle suçu hep kendi insanlarında arıyor.