Önceki yazımızda bâtılın tarifini yaptık ve özellikle ticaret söz konusu olduğunda ‘bâtıl yolların’ ne olduğunu anlattık. Şimdi kavramın Kur’ân-ı Kerim’de ve onun açıklaması olarak Sünnet'te kullanılışına örnekler verelim:“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin.Karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması durumu hariç.Kendi kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size çok merhametlidir” (4/29).‘Bâtıl’ yani haksız kazanç yollarının başında faiz, kumar, hırsızlık, gasp, rüşvet ve
Önceki yazımızda bâtılın tarifini yaptık ve özellikle ticaret söz konusu olduğunda ‘bâtıl yolların’ ne olduğunu anlattık. Şimdi kavramın Kur’ân-ı Kerim’de ve onun açıklaması olarak Sünnet'te kullanılışına örnekler verelim:
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin.
Karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması durumu hariç.
Kendi kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size çok merhametlidir” (4/29).
‘
’ yani haksız kazanç yollarının başında faiz, kumar, hırsızlık, gasp, rüşvet ve aldatma olduğunu da söyledik. Ama bu ayetin işaret ettiği çok önemli iki noktaya daha değinmeliyiz. Ayet işaret ediyor ki, ticaret alanında bâtıl yani haksız kazanç yollarının en önemli alternatifi karşılıklı rıza esası üzerine kurulu olması gereken ticarettir. O halde bâtıldan kurtulabilmek için bulunduğunuz şartlara göre ticareti küresel ölçekte çok iyi bilmelisiniz. Kureyş Suresi bu küresel bakışı anlattığı gibi Mülk Suresi 15. Ayet'i de ticarette küresel bir vizyona işaret eder.
“Yeryüzünü sizin emrinize veren Allah’tır. O halde onun omuzlarında dolaşın ve Allah’ın rızkını yiyin.
Sonunda O’nun huzurunda toplanacağınızı da bilin”. Omuzları, güçlü olan yerlerdir.
Yukarıdaki ayette ikinci olarak, 'kendi kendinizi öldürmeyin’ denmesinin de iki önemli işareti vardır.
Birincisi, bâtıl yollarla kazanmak sonuç itibariyle insanın manen kendisini öldürmesi anlamına gelir. İkincisi ise kazanç için bâtıl yollara tevessül etmek insanların haklarına tecavüz olduğu için toplumda insanların birbirlerini öldürmelerine kadar varan kavga ve anarşi sebebi olur. Dünyadaki savaşlar da hep bu ihtirasın sonucudur. Bu savaşları çıkaranlar hep bâtıl yani haksız kazanç peşinde olan ülkelerdir. O halde müminlerin güçlü olup onları engellemek gibi bir görevleri daha vardır. Konudan bağımsız olarak ayette, intihar etmeyin anlamı da vardır.
“Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin” diyen ayetten sonra gelen şu ayeti de düşünmeliyiz:
“Kim bunu, düşmanlık ve zulüm olduğu halde yaparsa yarın biz onu ateşe salarız”
(4/30). Demek ki, bâtıl yollarla para kazanmak hem insanlığa karşı bir düşmanlıktır hem de insanlara zulümdür. Hatta sadece insanlara değil, diğer canlılara da zulümdür.
Zulmü bankalarla kurumlaştıranlar en büyük zalimlerdir: “Yahudilerin büyük zulümleri ve bu sebeple çoklarını Allah’ın yolundan alıkoymaları sebebiyle, aslında helal olan bazı temiz yiyecekleri biz onlara haram kıldık.
Çünkü kendilerine yasaklandığı hâlde faiz alıyorlar ve insanların mallarını haksız yollarla yiyorlardı.
Biz kâfirlere çok acı bir ceza hazırlamışızdır” (4/160). Bu da işaret ediyor ki faiz, bir zulüm olması yanında insanları Allah yolundan da alıkoyar. Çünkü
“fakirlik neredeyse küfürdür”
. Böylece uzun erimde de olsa sonuç, helallerden bile mahrum kalmak olur. Ayet, böyle zulümlerin insanı sonuçta küfre ve inkâra götüreceğine de işaret eder. Çünkü büyük günahları yapmaya devam edenler bir süre sonra onların günah olmadığına inanmaya başlarlar. Bu da onların hükmünü inkârdır, inkâr ise küfürdür.
Bu haramlara bir de ‘din adamları’ alet olursa insanlar daha çabuk yoldan çıkar:
“Ey müminler, hahamların ve ruhbanların çoğu insanların mallarını haksız yollarla yer, böylece Allah’ın yoluna engel olurlar”
(9/34). Siz de öyle olmayın. Çünkü böyle yapılması aynı zamanda Allah’ın yolunda yaşamak isteyenlerin önünü kesmektir.
Bâtıl/haksız kazancın nasıl ortadan kaldırılacağına gelince:
“Ama mümin olarak bilgide derinleşenler,
Allah’ın indirdiğine inananlar, namazı dosdoğru kılanlar, zekâtı verenler ve Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere gelince, işte onlara biz büyük ecirler vereceğiz” (4/162).
Demek ki meselenin öncelikle derin bilgi ile, bunu oluşturacak bilimle
hem sağlam bir imanla hem kulluk görevlerini yerine getirmekle yani toplumun ‘Müslüman adam’dan oluşmasıyla alakası vardır. İslam ahlakını sindirmemiş insanlardan oluşan toplumda bu haramlar yasaklanamaz.
Ve özellikle zekât bâtılın, yani haksız kazancın kapısını kapatan en önemli kurumdur.
Ne yazık ki İslam toplumlarının perişan olmasının en büyük sebeplerinden biri geçmişte zekâtın bir türlü kurumlaştırılamamış olmasıdır. Önceleri buna gerek duyulmamış olabilir ama bugün buna şiddetle ihtiyaç vardır. Biz bugün nasıl olabileceğini “zekât vakfı” adı altında önceki iki yazımızda anlattık.
#Kur’ân-ı Kerim
#Yahudi
#Allah
#Müslüman