Buradaki konumuz açısından ‘zarurat-ı diniyye’ şunlardır; insanoğlunun atası Âdem’dir. Âdem farklı kademeleriyle topraktan (türab, tîn, hamein mesnun, salsal) tam bir insan olarak yaratılmıştır, başka bir canlıdan evrilmiş değildir. Eşi de kendisinden yaratılmıştır. Diğer bütün insanlar bu ikisinden olmuş ve dünyaya dağılmışlardır. İşte ayetlerle sabit olan budur.
Allah bize, ‘sizi topraktan yarattık’ derken de kast edilen şey, bizim yaradılışımızın başlangıcı olan atamız Âdem’in topraktan yaratılmış olmasıdır.
Her canlı sudan yaratıldığına göre, Âdem’e ruh üflenmesi aşamasında su da vardır. ‘Biz insanı karışık bir nutfeden, ya da bir sudan yarattık’ denmesi ise Âdem ve Havva’dan sonraki insanların hep böyle bir sudan yaratıldığını anlatır. Allah’ın geçerli kanunu budur. Bu durum dinen de aklen de ilmen de böyledir. Ne var ki, Allah’ın kendisi bu kanuna uymak zorunda değildir.
Nitekim Âdem’i böyle karışık/döllenmiş bir sudan değil de topraktan yarattığı gibi, İsa’yı (sa) da yine böyle bir sudan yaratmamıştır.
Şimdi bu yaradılış kanununu Allah bize böyle açıkça bildirdikten sonra faraza birisi çıkıp, bu aşamalardan sadece birini başlangıç sayarak; ‘mademki, Allah insanı böyle bir sudan/döllenmiş yumurtadan yaratmıştır, yumurtanın döllenmesi için de bir erkeğin ve bir kadının bulunması gerekir, Âdem de bir insandır, o halde onun yaratılması da böyledir, demek ki, onun da bir annesi ve bir babası vardır’ diyecek olsa, bu üzerinde durmaya değmeyecek bir iddia olmaz. Biz bunu tartışmıyoruz. Tartışmaya da değmez.
Bizim sözünü etmek istediğimiz şey Âdem’den önce başka âdemlerin olup olmadığı meselesidir.
Bunu neden mesele ediniyoruz. Çünkü bazı insanlar böyle fantezileri dillendirmekten zevk alabiliyorlar. Şu ayeti kerimeyi de kendilerine dayanak ediniyorlar: